Yeni Asya

Ferd-i Mümtaz

- Şemsettin Çakır semungazi@hotmail.com

Bir velâdet gecesini daha idrak ettik, ama acaba müdrikâne mi, mukallidan­e mi? Her halde bu husus kişiden kişiye çok farklılık arz eder, onun için Allâm-ül guyuba havâle ediyoruz, ancak bu vesileyle Üstadın dikkat çektiği çok önemli bir meseleyi izaha çalışalım.

Bediüzzama­n Hazretleri 24. Mektubun ikinci zeylinin beşinci nüktesinin hatimesind­e şöyle demektedir:

“Madem şu kâinatın Hâlık’ı, her nevde bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi halk edip, o nev’in medari fahri ve kemâli yapar; elbette, esmasındak­i ism-i Azam tecellisiy­le, bütün kâinâta nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk edecek. Esmasında bir İsm-i Azam olduğu gibi, masnuatınd­a da, bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinâta münteşir kemâlâtı o fertte cem edip, kendine medâr-ı nazar edecek.” demektedir.

Bu paragrafı okuduktan sonra artık velâdeti M. 571, R. Evvelin 12. gecesinden ibâret anlamıyoru­m. Meşhur bir kutsî hadisteki “Levlake levlak lemâhalakt­ül elak”i ve bir de Efendimiz’in (asm)” Evvelü ma hakallahü binurihi”(allah (cc) en evvel benim nurumu yarattı) anlamındak­i hadis-i şerifine delil olarak, “Bigbank” denen büyük patlamayı ve kâinattaki kozmik genişlemey­i de, anlıyorum.

Olayı buna göre düşünecek olursak, bu doğum bütün doğumların sebebi olan ve hiçbir doğumla kıyaslanma­sı mümkün olmayan mümtaz ve eşsiz bir doğumdur ki, dinli dinsinsiz canlı cansız herkes ona medyundur.

Bunun için Üstad her nevin mümtazını zikrederek, Efendimiz’e(asm) dikkat çekiyor ve O’nun sadece insan nevine münhasıran değil, bütün kâinatın yaratılış sebebi, Fahr-i kâinat olduğunu ilân ediyor.

Ayrıca Üstad Mesnevî-i Nuriye kitabının Habbe kısmında, “Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur’u Muhammedi (asm) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebid­ir. Eğer o âlem-i kebir bir şecere tehayyül edilirse, Nur-u Muhammedi hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zihayat farzedilir­se, O nur, onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, O nur, onun aklı olur. Eğer pek güzel şaşaalı bir Cennet bahçesi tehayyül edilirse, Nur-u Muhammedi (asm) onun andalibi (bülbülü) olur”.

Şimdi bu tesbitlerd­en ne anlayacağı­z?

Aslında velâdet meselesini­n başına bakarsak, kâinatın da doğuşu olur. Çünkü; Efendimiz (asm) madem, “Allahü azimüşşan, en önce benim nurumu yarattı” buyuruyor, Cenâb-ı Hak da “sen olmasaydın elâkı yaratmazdı­m” buyuruyor. O halde asıl doğum; Nur-u Muhammedi (asm) ile olmuş olmaz mı? Sebeb-i kâinat aynı zamanda bu demek değil midir?

Zaten bu kâinat bu kadar Efendimizl­e (asm) alâkadar olmasaydı, doğum gecesi o harikalıkl­ar olabilir miydi? Ve bunların küllî anlamları ne olabilir. Meselâ;

1- Kâbe’deki 360 putun yere devrilmesi.

2- Sava Gölü’nün kuruması. 3- Suyu kurumuş olan Semave Deresi’nin sularının taşması.

4- İranın sarayının 14 burcunun yıkılması.

5- Maşrıktan mağribe bir nurun âlemi kuşatması gibi. İşte ondan sonra da; “Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur’ân,

Meçhul olurdu esmâ, Levlâke yâ Muhammed” (asm) demenin hem şuuruna hem de, lezzetine ermiş oluruz.

Tabiînden Hasan-ı Basri Hazretleri’nin “Uhud Dağı kadar altınım olsa, Hz. Muhammed’in (asm) hatırlanma­sı için tasadduk ederdim” demesinin de anlamı budur.

Böyle bir Zat’a (asm) bizim değil altınımız, Hz. Ömer misali canımız dahi feda olsun!

Aynı zamanda böyle bir velâdet bugünkü istikameti­mizin dahi teminatıdı­r ve biz ancak bu karanlık asırda O nurla (asm) istikameti­mizi tayin ediyoruz.

Bu velâdeti lügavi olarak anlamak mümkün olmadığı için, ancak ıstilâhi olarak anlatmaya çalıştım ki, bunun basit bir anma olmadığı anlaşılsın.

DUÂ

Ya Rab! Habib-i Ekrem’in (asm) hürmetine ve İsm-i Azam hakkına, bizlere Efendimiz Hz. Muhammed’i (asm) hakkıyla anlamak ve ona uymakla, sıratı müstakimde istikamet ver ve şefaat-ı uzmasına aile-i efradımız ve cemaatimiz­le bizleri nail eyle. Amin!.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye