ARAŞTIR ve GELİŞTİR
Sabahtan akşama kadar ekonomik kriz konuşulsa, ama bunu aşmak için gerekli adımlar atılmasa sıkıntılar sona erer mi? Her ülkenin kendisine has sıkıntıları ve dertleri vardır. Bunları aşabilen ülkeler çalışan, üreten ve araştıranlar olmuştur. Sadece övünen, yan gelip yatan ve çalışmayan milletlerin krizleri aşması mümkün değildir.
Araştırma ve geliştirme gayretleri Türkiye’nin de gündemindedir. Nitekim Avrupa Birliği tarafından araştırma ve inovasyonu teşvik eden ‘Ufuk 2020’ araştırma programı Eylül ayında (2018) düzenlenen bir programla tanıtılmış. TÜBİTAK ve Kadir Has Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen toplantıda üniversitelerden akademisyenler ve öğrenciler bir araya gelmiş.
Programda konuşan Kadir Has Üniversitesi Ar-ge Kaynakları Direktörü Prof. Dr. Hasan Dağ, Türkiye’nin kurtuluşunun Arge
Tabiî ki ‘Uyu uyu yat uyu’ tavsiyesiyle büyüyen bir neslin çalışmayı sevmesi mümkün değil. Ama başka da çaremiz yoktur.
ile mümkün olduğunu ifade ederek; “Avrupa’daki araştırıcı ve uzmanlar ile iş birliği yaparak, özellikle de Avrupa’daki fonlardan yararlanabiliriz. Çünkü orada kaynak var, biz de Türkiye olarak bu fona katkı veriyoruz ve dolayısıyla bu fonlardan yararlanmamamız için hiçbir neden yok” şeklinde konuşmuş.
Araştırma ve geliştirmenin (Ar-ge) çeşitli tarileri vardır. Çok kısaca, “bilgi dağarcığının arttırılması için sistematik bir temelde yürütülen yeni ve farklı çalışmalar” denilebilir. Türkiye araştırma ve geliştirme yapıyor, ama bunların ne kadarı ‘yeni ve farklı’dır? Hem madem Avrupa, araştırma yapanlara böyle bir imkân sunuyor, bu imkândan mümkün olduğu kadar istifade etmek icap etmez mi?
Araştırma ve inovasyon performansı düşük kabul edilen ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunu dile getiren Dağ, şunları da ilâve etmiş: “Dünyada bugün katma değeri yüksek ürünler üretmezseniz ekonomik olarak iyi bir duruma gelmezsiniz. Bunun da tek bir yolu var o da araştırma ve geliştirmedir. Sektörle iş birliği de araştırma ve üretim anlamında çok önemli. Türkiye’nin kurtuluşu Ar-ge ile olacaktır. Hali hazırda yetişmiş ve rüştünü ispatlamış Avrupalı araştırıcı ve uzmanlar ile işbirliği yaparak özellikle de Avrupa’daki fonlardan yararlanabiliriz. Çünkü orada kaynak var ve yararlanmamamız için hiçbir neden yok.”
Türkiye’nin araştırma performansının düşük olması bilgisi bizim için belki yeni bir bilgi değil, ama hakikaten üzücü değil mi? 80 milyon nüfusa sahip olan ve neredeyse her şehrinde bir üniversite olan “Büyük Türkiye”nin, “araştırma ve inovasyon performansı düşük kabul edilen ülkeler arasında” olması bize bir mesaj vermiş olmuyor mu?
Muhtemeldir ki “En çok övünen ülkeler” listesi yapılsa orada birinciliği kimseye kaptırmayız. Sıra, araştırma ve çalışmaya gelince listeye giremiyoruz ve maalesef bunu da mesele etmiyoruz.
Bu anlayışla, bu politikayla “Büyük (ve tabiî ki huzurlu, mutlu, demokrat, adil) Türkiye” olabilir miyiz?
Dertlerimizi, sıkıntılarımızı bir an önce masanın üzerine koyalım ve çareleri araştıralım. Aslında hem dertler hem de çareler biliniyor, bellidir. Mühim olan bunları öncelik sırasına koyarak çözmeye çalışmaktır. Tabiî ki ‘Uyu uyu yat uyu’ tavsiyesiyle büyüyen bir neslin çalışmayı sevmesi mümkün değil. Ama başka da çaremiz yoktur.
Ya çalışacağız, ya çalışacağız, ya da çalışacağız. O halde Bismillah diyerek hemen başlayalım...