Yeni Asya

KASIM YAPRAKLARI­NI OKURKEN

- ARMAĞAN BAHTİYAR

Mevsimleri çiğneyip geçmeyenle­r de var. İşte, şahidim de var: Sait Köşk bunlardan biri: “Koskoca sonbahar geldi gidiyor; bir haber değeri yok ha!”demiş Ali Hakkoymaz.“sahi siz televizyon­ların ana haberlerin­de ya da yavru haberlerin­de Sonbahara dair bir haber gördünüz mü? Ben görmedim.” Şairimiz hayretine şöyle devam ediyor: “Dünyanın bu kadar boşluğa düşeceği aklımın köşesinden geçmezdi; o da oldu. Güya radyo televizyon­culuk diye okullar da var.”

*

Günlerin gürültüsün­de unuttuk mevsimleri. Sonbahar, bana bak, diyor. Meyveler bir hüzün gibi gülüyor.

Kim giriyor tefekkürün kanına!

Uzun emeller kör ediyor ölümü. Ölüm ezbere biliyor herkesin adresini.

*

Kasım...

Bir ürperti gibi yürüyor.

*

Bir sonbahar ki sorma!

Ölüm dağılmış her yere. Toplama, diyorum yaprakları süpürgeciy­e. Gözümüzün önünde savrulsun ölümler. Zalimler de görsün ki ölüm var.

Ölüm var; bak, bakalım elinde, dilinde ne var?! Sonlarını görsünler orda. Mazlûmlar üzülmesin; aman ha! Sevinir sonra zalimler.

Kısa, çok kısa bu dünya.

Kaldır başını; gökyüzüne bak! Yıldızlar sahipsiz değil...

Kuşları kanatlandı­ran var.

Her damlayı, her gözyaşını, her şeyi gören var. Yüzüne bir tebessüm kondur. Nurlar’ın nurunu hatırla.

İçin bahar, için Cennet dolsun; Üstelik bu sonbaharda.

*

Sakin bir sonbahar...

Hafiften bir yağmur...

Rüzgârlar yol yapmış içimde...

Bir sığınak arar gibiyim.

*

Sonbahar...

Sarı-kızıl bir kâinat...

Yapraklar ölmüş binlerce kanat... Yorgun bir kuş gibi ruhum...

Ne zaman bahar olurum?!...

*

Sonbahar yaprakları­nın döküldüğü yerde, Sarı bir çiçek gülüyordu.

Aldırdığı yoktu telâşelere. Çocuklar gibi masum...

Hayat gibi sade...

Yolcuydum; zor ayrıldım yanından. Nasıl da göz göze gelmiştik; öyle! Aşktan beterdik!

Bir ömür yakama takabilird­im.

Ah niye beraber poz vermedik! Bilmem; görüşebili­r miyiz bir daha; Ne yapıyor acaba!

*

Ve artık üşüyoruz;

Ellerimizd­e sonbahar...

Gözlerine baksana;

Bir ölünün gözleri...

Verdiğim her nefes;

Düşen kasım yaprağı...

Dünya denilen mekân;

Kısa bir yol uğrağı...

*

Ne ki işte...

Sonbahar da bitiyor.

Ne gençlik durur adresinde ne ihtiyarlık... Dünya...

Adreslerin her ân değiştiği “Adres!”

*

Nedense dokunuyor sonbahar! Okunuyor gözlerimiz­de hüzün. Vedâlar böyle mi sessiz sedâsız?!

Niye ki öyle ayrılığı, ölümü pek düşünmeyiz. *

Yaprakları­n sesinden belli; Mevsimin ürperdiği...

*

Hastalıklı, ayrılıklı, ölümlü dünyada gözüm yok.

Olsun mu hâlâ!

Kaç bahar geçti annem öleli...

Gün ne zaman akşam oluyor! Saçlarım ne zaman ağardı! Komşumuz Hediye Teyze, Mehmet Amca gittiler.

Kasım yaprakları­na baksana!

*

Zaman ah zaman!

Sulardan öte...

Kuşlardan beter akıyor.

Dağlar uçuyor gibi...

Bulutlar her dem göçüyor.

Dertleri örten zaman...

Geçiyor, uçuyor vay aman!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye