ÇÖZÜM İfna değİl, İKNA
KÂZıM Güleçyüz
AKp’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015 seçiminden hemen sonra tırmandırılan terör olayları, Türkiye’yi öncesinde bir numaralı gündem olan “çözüm süreci”nden tamamen uzaklaştırdı ve ardından terörle mücadelede başarının “etkisiz hale getirilen” terörist sayısıyla ölçüldüğü bir döneme girildi.
Oysa bunun çözüm olmadığını, tam tersine sorunu daha da kronikleştirdiğini defaatla tekrarladık. Ve asıl yapılması gerekenin öldürmek değil, yaşatmak ve kazanmak olduğunu ifade ettik. Bunun için de ifna değil, ikna timlerine ihtiyaç olduğunu vurguladık. (Teröre Said Nursî Çözümü kitabımız, s. 21)
Çözüm sürecinin yürüyor göründüğü dönemde bunun başarılı, ümit verici denemelerinin yapıldığına dair haberler geliyordu.
Eğitimci, din adamı, psikolog, kanaat önderi, ikna eğitimi almış emniyet elemanlarından oluşan heyetlerin, evlâdı dağa çıkmış aileleri ziyaret ederek yaptığı ikna görüşmelerinden çok olumlu sonuçlar alınıyordu. Ama maalesef bunların arkası gelmedi. Gerek içeride, gerek sınırötesi operasyonlarda sadece “etkisiz hale getirme”ye odaklı bir terörle mücadele stratejisi hakim oldu.
Ancak son günlerde “ikna çalışmaları”na ilişkin haberler yeniden çıkmaya başladı. Meselâ onlardan biri:
“İki yılda ikna operasyonlarıyla 723 terörist teslim oldu, bunların 282’si aileleriyle görüşülerek ikna edildi.” (Yeni Şafak, 21.11.18)
Aynı habere göre, 2018’de dağa çıkıp terör örgütüne katılanların sayısı 95’te kalmış.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Bu yıl teslim olan 343 teröristin 146’sı ikna yöntemleriyle dağdan indirildi” beyanı aynı haberi tamamlayan bir söz. (Akşam, 24.11.18)
Yine Soylu’nun “10 yaşındaki kızların dağa çıkmasını engelleyemezsem, aldığım nefes bana haram olsun” ifadesi de çok önemli.
Dileyelim ki, bu sözlerdeki kararlılık lâfta kalmasın, sabote ve provoke edilip engellenmesin, uygulamaya en geniş ölçüde aksetsin ve böylece bütün çocuklarımız terör tuzağına düşmekten kurtarılıp kazanılsın.
Bu arada, söz konusu ikna operasyonlarında değerlendirilmesi gereken en önemli referansın, sorunu 110 sene önce kaynağında teşhis edip en doğru çözüm reçetesini de ortaya koymuş olan Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirleri olduğunu bir kez daha vurgulayalım.