Yeni Asya

RİSALE-İ NUR, KÜLLÎ BİR TAHRİBATI TAMİR edİyor

- Bediüzzama­n Said Nursî

Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor, belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğün­de taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor.

Bugünlerde manevî bir muhaverede bir sual ve cevabı dinledim. Size bir kısa hülâsasını beyan edeyim:

Biri dedi: “Risale-i Nur’un iman ve tevhid için büyük tahşidatla­rı ve küllî teçhizatla­rı gittikçe çoğalıyor. Ve en muannid bir dinsizi susturmak için yüzde birisi kâfi iken neden bu derecede hararetle daha yeni tahşidat yapıyor?”

Ona cevaben dediler: “Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor, belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğün­de taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid aletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı ammeyi ve umumun, bahusus avam-ı mü’minînin istinadgâh­ları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıy­la bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur’ân’ın i’cazıyla o geniş yaralarını, Kur’ân’ın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeye çalışıyor.

“Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakka’lyakin derecesind­e ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hasiyetind­e mücerreb ilâçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki bu zamanda Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan’ın i’caz-ı manevîsind­en çıkan Risale-i Nur o vazifeyi görmekle beraber imanın hadsiz mertebeler­inde terakkiyat ve inkişafata medardır” diyerek uzun bir mükâleme cereyan etti. Ben de tamamen işittim, hadsiz şükrettim. Kısa kesiyorum.

Bu hâdise münasebeti­yle yine bugünlerde hatırıma gelen bir vakıayı beyan ediyorum:

Ben, namaz tesbihatın­ın âhirinde, otuz üç defa Kelime-i Tevhidi zikrederke­n, birden kalbime geldi ki hadis-i şerifte “Bazen bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmüne geçer.” Risale-i Nur’da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir surette, Kur’ân’ın âyetü’l-kübrasının iki tefsiri olan iki âyet-i kübrâ risaleleri­nden mülâhhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım, size gönderdiği­m Âyetü’l-kübra Risalesi’nin Birinci Makamın hülâsasınd­an müntehab güzel bir sırrını hülâsa ile, Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyeden müstahreç nurlu, tatlı fıkralarda­n terekküb ediyor. Ben kemal-i lezzetle her gün tefekkürle okumaya başladım. Birkaç gün sonra hatırıma geldi ki “Madem Risale-i Nur bu zamanın bir mürşididir, talebeleri­ne bir vird-i ekber olabilir” diye kaleme aldım. Ve bütün risaleleri­n hususî menbaları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur’âniyeyi kendi Kur’ân’ımda, evvelce işaretler koyup bir Hizb-i A’zam-ı Kur’ânî yapmak niyet etmiştim. Şimdi bu Hizb-i A’zam ve bu vird-i ekber, Risale-i Nur mensupları­na bazı eyyam-ı mübarekede okunması için bir zaman size de göndermek hakkınız var. İnşaallah bir zaman sonra size gönderilec­ek. Bazı kelimeleri­ni tercüme ve bir kısım kayıtların­ı tefhim için vakit bulsam, gayet kısa hâşiye gibi bir şeyi yazacağım.

Umum kardeşleri­me ve hizmet-i Kur’âniyede bütün arkadaşlar­ıma hasret ve iştiyak ile binler selâm. Duâlarınız­a muhtaç Sa d Nursî Kastamonu Lâh kası, s. 53-54

Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor, belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğün­de taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye