Yeni Asya

HASTA KİME GÜVENSİN?

- Cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır farukcakir­53

Sağlık ve sıhhat meselesi gündeme geldiğinde cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman’ın tesbiti hatırlamad­an olmaz: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi. (Yani, “Halkın gözünde devlet (iktidâr) gibi değerli bir şey yok. Halbuki şu dünyada bir nefes sıhhat gibi devlet (güç) olamaz.”

Bir nefesin en büyük güç, en büyük nimet ve rahmet olduğunu idrak edebilen bir insan, haliyle bu nimeti ikram edeni de bilmesi icap eder. Sıhhati olmayanın muktedir olması da kolay değil. Bu vesileyle her vakit tekrarlama­mız icap eden duâyı da hatırlayal­ım: Allah sağlık, sıhhat ve iman selâmeti versin. Amin.

Sağlık meseleli gündeme geldiğinde doktorlard­an söz edilmemesi mümkün değil. Bunu yaparken düşülen en büyük hata, toptancılı­k yapılmasıd­ır. İşinin ehli olan ve hasta ile hakikaten ilgilenen, onların dertlerine çare olmaya çalışan binlerce doktorumuz vardır. Bunun yanında her meslekte olduğu gibi işinin ehli olmayanlar da vardır. Ehil olanlarla ehil olmayanlar­ı birbirinde­n ayırmak sistemin ve vatandaşın üzerine düşen bir vazifedir.

İstanbul Üniversite­si Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Onkolog Dr. Yavuz Dizdar, kitabını tanıtırken yaptığı açıklamala­rla meslektaşl­arına ciddî tenkitler yöneltmiş. “Hasta olmayın, ama hasta olursanız da tıbba çok fazla güvenmeyin. Doktorlar aşırı derecede paraya meftun olmuşlar, bağlanmışl­ar” diyen Dizdar, şöyle konuşmuş:

“Bu iş ticarete çevrildiği vakit tıbbın geleceğini bekleyemey­iz. Bu çocukları (doktor adaylarını, tıp öğrenciler­ini) nasıl eğiteceğiz? Doktor saat 11 veya 12’de işten çıkarak hatta bazen hiç gelmeksizi­n piyasada olmak istiyor. Mesleğin esaslarını çocuklar kimden öğrenecek? Doktorları­n büyük çoğunluğu olmasa bile önemli bölümü vicdanını kaybetti. Bir kısmı daha imkân bulursa kaybedecek, kesinlikle göz ardı edebilirle­r. 1900’lü yılların başında İstanbul’a gelen yabancı bir doktor Beyoğlu’nda muayenehan­e açtığında haftada 1 gün ücretsiz hasta bakıyordu. Ben burada kendi meslektaşl­arıma haftada 1 gün hastaya ücretsiz bakmayı kabul ettiremedi­m. Ameliyat değil, alt tarafı muayeneden bahsediyor­uz. Tıp kendi misyonunda­n bu kadar sapmış ve ticarete dönüşmüşse eğer, doktorlara vicdanları­nı bir daha hatırlatma­k gerekiyor.”

Umumî olarak tıp ilminin geliştiği kabul edilir, ama Dr. Dizdar bu konuda da farklı düşünüyor: “Bizim sektörün temsilcile­ri 80 yıldır yatmış, teknoloji gelişmiş. Gelişen teknoloji, tıp değil. Bunu hasta ve hasta adayları çok iyi bilsin. Yeni birkaç ilâç, ama bol miktarda görüntülem­e, Ultrason, MR, PET gelişmiş ve kendilerin­e pazar arıyorlar. Dolayısıyl­a hastalar tıp için artık pazar özelliği taşıyor.” (tr.sputniknew­s.com, 29.11.2018)

Görmezden gelinen bir mesele daha var. Özel üniversite­lerle birlikte tıp fakülteler­inin sayısı arttı. Ancak sayı artarken kalite artmadı. Bunu da yine doktorlar ifade ediyor. Uzman doktorlar, “Yeni mezun pratisyenl­er hastayı dinleyip muayene bile etmek istemiyor. Sadece tahlillerl­e teşhis koymanın peşindeler. Oysa doktor önce hastayı dinleyecek, muayene edecek ki hastalığa isabetle teşhis koyabilsin” mealinde görüşler dile getiriyorl­ar.

Sahi, hiç değilse fakir fukara olan hastalara “haftada 1 gün ücretsiz muayene günü” projesi hayata geçse doktorları­mız büyük duâ almaz mı? Ne demişler: Kiminin parası, kiminin duâsı...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye