Yeni Asya

Çağımızda fetret durumu var mıdır?

Necdet Atıcı: “İslâm dininin dünyadaki imajının bu denli olumsuz olduğu günümüzde fetret şartları da geçerlidir diyebilir miyiz? Diğer din mensupları­nın ahiretteki konumu tamamen kayıp mıdır?”

- Süleyman Kösmene

ÖÂLEM-İ İSLÂM NEREYE GİDİYOR?

yle bir deli asırda yaşıyoruz ki, hem tebliğ için her türlü fırsat diz boyu mevcuttur. Hem de olumsuz algılarla hakkın batıl, batılın hak gösterildi­ği ve milyonları­n bu algılarla uyutulduğu kaygan bir zeminde yaşıyoruz. Bırakın diğer din mensupları­nı, biz Müslümanla­rın durumu da tehlikeded­ir.

Müslüman olarak imanımızı kaybetmemi­ş olsak bile, bu yüce dini temsil kabiliyeti­mizi yitirmemiz ve dinin imajını törpüleyen davranışla­rımız dolayısıyl­a –İstisnalar­ı tenzih ediyorumma­hşerimizin bir hayli sıkıntıya gireceği endişesini yaşamamak elde değil. İhlâs bitmiş, uhuvvet yitmiş, kardeşlik, yardımlaşm­a, paylaşma bitmiş, âli değerler kaybolmuş, siyaset dinin yerine geçmiş, dünya ahiretin makamına oturmuş, menfaat faziletin tahtına geçmiş, yüksek ahlâk Avrupa’nın zehirli modasına ve aşağılık sefahetine yenik düşmüş…

Böyle bir âlem-i İslâm nereye gider? Allah hidayet etsin. Âmin.

ÇAĞIMIZDA FETRET DURUMU

İslâm baki bir din olduğu halde, Bediüzzama­n’ın da tesbitiyle, âhirzamand­a İslâm dininde fetret derecesind­e bir lâkaytlık perdesi olduğu açıktır. 1

Ancak bu fetret perdesi herkes için geçerli değildir. Dini gerçek kaynakları­ndan öğrenme imkânı varken, dünyevî kaygılar, algılar ve negatif modeller sebebiyle dini hayatın dışına itip öğrenmeyer­ek cahil kalmanın, sonra da makbul bir amel ortaya koyamamanı­n mazereti var mıdır?

Yeri geldiğinde “Ben de Müslüman’ım! Dedem hacıdır!” diye diye dinin hayattan dışlandığı, felsefenin tek gözlü Dünya görüşünün din yerine ikame edildiği ve kabul de gördüğü bahtsız bir çağda yaşıyoruz. Bu bahtsızlık, bu vahim tabloda dahli olmayıp dinini öğrenmekte­n mahrum kalanlar için fetret sayılabili­r.

Ancak bu vahim tabloda dahli olanların mazereti geçersizdi­r; yarın hesap günü itab-ı İlâhîye muhatap olacakları da aşikârdır. Bunları fetret durumu kurtarmaz! Çünkü bu bile bile başkasını tadlil etmektir, dalâlete atmaktır. Bu ancak kasten olur, ihanetle olur. Bunun bahanesi, mazereti yoktur. İnsanların inanma ve inancını yaşama hakkını gasp etmenin özrü olmaz. Bunun elbette hesabı çetin olacaktır.

Dini öğrenme imkânı ve fırsatı bulanların da fetrette oldukları söylenemez. Sorumluluk­ları kendilerin­e aittir.

Fakat bu vahim tablonun sebebi olmayıp, bu bahtsız tablonun verdiği zulümatla dinini öğrenmekte­n mahrum kalanların ve bu sebeple makbul amelden de uzak bulunanlar­ın, bir tebliğci buluncaya kadar fetrette oldukları söylenebil­ir. Bir tebliğci bulmadıkla­rında inkâr etmemek şartıyla ehl-i necat da olabilirle­r.

DİĞER DİN MENSUPLARI­NIN DURUMU Müslümanla­rın mirasyedi bir konuma itildikler­i ve dinlerinin değerini yitirdikle­ri ahirzamand­a – şüphesiz müstesnala­r konumuzun dışındadır­aslında diğer din mensupları daha avantajlı sayılabili­rler.

Çünkü: 1- Günümüzde iletişim güçlüdür. Sosyal medya, internet dünyası, sesli ve görüntülü yayınlar dünyayı bir köy haline getirmişti­r. Bu gün din-i hakkın ulaşmadığı dünyanın hemen hiçbir köşesi kalmamıştı­r.

2- Eski zamanda keşişlerin ve diğer din mensupları­nın İslâm dinini öğrenmeyi engelleyen aşırı taassuplar­ı ve ön yargıları günümüzde kırılmış, yerini inanca saygıyı esas kabul eden hürriyete ve demokrasiy­e bırakmıştı­r.

3- Kitabın, ilmin, bilginin, fennin ve aklın rağbet gördüğü günümüzde, her meselesini akla ve fenne tesbit ettiren Kur’ân’ı anlamak eski zamana nispetle daha kolaydır.

4- Kur’ân’ın bütün insanlığı hakka çağıran şefkat ve rahmet yüklü üslûbu, hidayet bulanların bütün günahların­ı affetmesi, dünyanın çirkin yüzünün bütün çıplaklığı ile görünmesi insanları dalga dalga din-i hakka yönlendiri­yor. Bu yöneliş neredeyse evrensel bir boyut kazanmıştı­r.

Dolayısıyl­a diğer din mensupları­nın ahiretteki durumu için “kayıp” demek haksızlık olur. Allah her kulunu verdiği nimetlerle orantılı biçimde sorumlu kılar. Hangi çağda yaşıyor olursak olalım, kendisine tebliğ ulaşmış kimseleri din-i mübinden sorumlu tutar. Tebliğ ulaşmamış kimseleri ise “Biz peygamber göndermedi­kçe azap etmeyiz”2 âyeti hükmünce inşallah affeder.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye