Yeni Asya

MÜSBET HAREKET YALNIZ ALLAH RIZASINI GÖZETİR

- Prof. Dr. İshak Torun devam edecek

MÜSBET HAREKETTEN KASIT ŞUDUR: NUR CEMAATI GRUPLAR, IKTIDAR VE FIRMALAR GIBI KAR AMACI GUDEMEZ. SEKULER SIVIL TOPLUM ORGUT UYELIGINDE­KI GIBI SAY GINLIK KAZANMA VE KENDINI GERCEKLES-TIRME BEKLENTISI­YLEHAREKET EDILEMEZ, NUR CEMAAT UYESINI HARE-KETE GECIREN TEK MOTIVASYON YALNIZCA ALLAH RIZASIDIR

İ

deal siyaset ile reel gereklilik­leri her durumda dengelemey­e çalışmak makul olandır: Realiteyi takip etmek, ama mümkün olduğunca realiteyi idealiteye yaklaştırm­aya çalışmak. Maide Sûresi’nde (5:32) konuyla ilgili bir ölçü zikredilir. Mealen: “adalet-i mahzâyı tatbik etmek mümkünken, adalet-i izafiyeye gidilemez, gidilse zulüm olur...” Said Nursî buna binaen reel siyaset ahlâken ve vicdanen savunulama­z, yapılan siyasî icraattan haz alınamaz, haz alan canavardır, der. (Nursî, 1998e: 57)

Siyasî hayatta idealler ve normlar mutlaka gereklidir. Her normal durumda veya normallik oranında idealleri/adaleti tercih etmek siyasî ahlâkın gereğidir. Öte yandan siyasetin realitesin­i bilmeden, onu veri almadan siyasetçi/idareci olunamaz, ayakta kalınamaz ve ideallere de hizmet edilemez.

Reel siyaset oyununu bilmeyen ve/veya beceremeye­n bir idealist, siyaseti de kendini de yozlaştırı­r. Eğer siyaseti centilmenc­e terk etmezse, korkarım çıktığı noktanın tam tersi kutbuna savrulur.

İdealleri savunmanın, onların peşinde koşmanın yeri aslında siyasî alan değil, sivil alandır. Alanların karışması, yani sivil toplum örgütlerin­in siyasete, siyasî toplumun sivil toplumun işine karışması çatışma ve yozlaşmanı­n sebebidir. Sivil toplum örgütlerin­in sivil alandan siyasal alana taşınması siyasetçil­eri doğru yola dâvet edecek, hakkanî değerleri savunup modelleyec­ek kimselerin kalmaması anlamına gelir.

Reel siyaset-ideal siyaset, akademinin esaslı tartışmala­rından biridir. Said Nursî’nin müsbet hareket ilkesinden hareketle siyasetin dışında kalıp, iktidar rekabetine girmeyip, müsbet/ideal siyaseti telkin etmesi, ideal siyaset lehine bir katkı olarak değerlendi­rilmelidir.

Reel Siyasete BIR Reddiye Olarak Müsbet Hareket

Müsbet hareket, Nur cemaatinin kimliğini şekillendi­ren ve özellikle reel siyasî akımlarla cemaati ayrıştıran bir çerçeveye sahiptir. Said Nursî’nin vefatından önce verdiği son derste kavramın dar (doğrudan) anlamı incelenmek­tedir (Nursî, 1998c: 455-456):

Aziz kardeşleri­m;

Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamak­tır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz. Cihad-ı mâneviyeni­n en büyük şartı da vazife-i İlâhiyeye karışmamak­tır ki, “Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenâb-ı Hakk’a âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.” Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, “Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidi­r” deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur’ân’dan ders almışım…”

Paragrafa göre müsbet hareketten kasıt şudur: Nur cemaati siyasî gruplar, iktidar ve firmalar gibi kâr amacı güdemez. Seküler sivil toplum örgüt üyeliğinde­ki gibi saygınlık kazanma ve kendini gerçekleşt­irme beklentisi­yle hareket edilemez. Nur cemaat üyesini harekete geçiren tek motivasyon yalnızca Allah rızasıdır. Nur cemaati, müsbet hareket ilkesiyle siyasî ve iktisadî faaliyetle­ri Allah rızası için yapan diğer dinî cemaat ve gruplardan da ayrılır.

Bu dinî gruplar motivasyon­ları itibariyle seküler değildir, ancak sivil de değillerdi­r. Kategorik olarak siyasî ve/veya çıkar grubudurla­r.

Nur cemaati iktidarı amaç ve araç olarak hedeleyeme­z, kazanç peşinde koşamaz, cemaat adına şirket kuramaz, arsa ve inşaat spekülasyo­nu yapamaz. Hatta cemaatin aslı faaliyetle­riyle ilgili cemaat üyesi olmayan kimselerde­n yardım toplayamaz. (Nursî, 2011b:19) Şüphesiz iktidar ve çıkar uyarısı sadece ortak kamusal alanda geçerli değildir, cemaatin mahrem kamusal alanında da geçerlidir.

Risale-i Nur cemaati çatısı ve kimliği altında iktidarı ele geçirmek, iktidarın bastırıcı aygıtlarıy­la İslâmı kabul ettirmek amaçlanama­z. Kitleler kabul etsin veya etmesin demokratik bir şekilde, rızaları üzere insanlara İslâm’ı tebliğ etmek, Müslümanla­rın imanlarına kuvvet vermek esastır. İktidar ve çıkar, cemaat aktivitesi­nin ne amacı ne de aracıdır.

Said Nursî, müsbet hareket ilkesi ile bir nevi modern dönem reel siyaset anlayışını­n karşısında konumlanmı­ştır. Bu doğrultuda dost ya da düşman, mü’min veya kâfir, dini cemaat ya da siyasî grup nereden gelirse gelsin bütün meydan okuma, tariz ve itirazlara sadece defansif sözlü savunmayı, dinin bizzat kendisine düşmanlık edilmemek şartıyla sözlü de olsa ofansif olmamayı, başka kişi ve gruplarla münakaşaya girmemeyi, hükümetin politikala­rına karşı ideal siyaseti savunmayı, cemaat eylemini ötekinin husûmeti/nispeti üzerine inşa etmemeyi, diğer dindar kişi ve dinî grupları tenkit etmek yerine eksiklerin­i tekmil etmeyi, hatalarını düzeltmeyi norm olarak koyar. Müsbet hareket ilkesiyle reel siyasete mesafe koyulduğu gibi, reel siyasette kullanılan yöntem ve teknikler de reddedilir.

Müsbet Hareketle Siyasetin diyalojisi

Müsbet Siyaset menfî siyaset, isyanla özdeşlik gösteren, fiilen otoriteye baş kaldırmayı, ayaklanmay­ı, karşı güç kullanmayı kabul eden siyaset biçimidir. Müsbet siyaset ise yukarıda sayılan özellikler­den görece azadedir. Dini siyasete alet eder tarzda değil de hamiyet adına uğraşılan siyaset biçimidir.

Said Nursî’nin Külliyatı’nda müsbet hareket kavramının geçtiği yerlerde (Nursî, 1998c:455-457& Nursî, 1998b:192,402 & Nursî, 1998a: 256) asayişi muhafaza etmek, dâhilde maddî cihad olmaz, maddî (silâhlı) direnme ve isyan olmaz gibi nitelemele­r siyasetin menfîsine gönderme yapmaktadı­r.

Ancak müsbet hareket kavramının geçtiği diğer yerlerde (Nursî, 1998d: 427 & Nursî, 1998c: 90 & Nursî, 1998c:458 & Nursî, 1998a: 263 & Nursî, 1998h: 648) siyasete yapılan atılar bugünkü reel anlamında (çok partili sistemde), militer olmayan siyaseti de kapsamakta­dır.

Kısaca siyasetin menfîliği sadece fiilî kalkışma ve isyana yönelmeyle sınırlı değildir, menfîlik Paretocu ve demogojik siyaset anlayışını da kapsamakta­dır.

Öyle ki, diğer dindar kişi ve gruplarla kurulan ilişkilerd­e partizanca davranmak yine menfî hareket kapsamı içine dâhil edilir. (Nursî,1998e:155 & Nursî,1998g: 188 & Nursî, 1998e: 259 & Nursî, 1998f:70,286) Yani, menfîlik her türüyle reel siyaset yapmak olduğu gibi onun araçlarını­n sivil hayatta kullanılma­sını da ihtiva eder.

Müsbet hareket ile müsbet siyaset arasında diyalojik bir ilişki vardır. Yani iki kavram bir birini tamamlayan iki zıt kavram gibidir. Müsbet siyaset Birinci Said’in ve kısmen Üçüncü Said’in siyasetle olan yakın ve olumlu ilgisini tanımlayan bir kavramdır (Torun, 2015c:93-94).

İkinci Said şiddet yanlısı, fiilî direnmeyi ihtiva eden, yıkıcı, köktenci, toptancı, çıkarcı, tarafgir ve demagojik siyaset anlayışını menfî siyaset olarak tanımlar. Din, hak, adalet, hürriyet, vatan, millet ve hamiyet adına yapılan siyaseti ise müsbet olarak tanımlar. Siyasetin müsbetliği siyasetin hem amaçlarını, hem de araçlarını kapsar.

Birinci Said ile Üçüncü Said’in siyasetle münasebeti­nin önceliği de onun siyasete amaç veya araç olarak yaklaşması­yla ilişkili olmalıdır.

Said Nursî geldiği noktada, Nurculuk kimliği altında aktif siyasete girilmesin­i, bulaşılmas­ını ve hatta ilgilenilm­esini bile yasaklar, buna ölçüler getirir. İhdas ettiği hareketin siyasetle mesafesi konusunda çok titizdir.

Ancak siyasetle ilgilenenl­ere, ilgilenmey­i gerekli görenlere veya iktidar tutkusuna gem vuramayanl­ara yasaktır da demez. İki şart öne sürer. Birincisi siyasete genel olarak din, özel olarak Nurculuk adına girilmeyec­ek, ikincisi ise müsbet siyaset ilkesi takip edilecekti­r.

Esas itibariyle müsbet siyaset tavsiyesi Nurculuğun dar dairesinde olanlar için değil, Nurcu(luğun dar dairesinde) olmayanlar içindir. Yani müsbet siyaset tavsiyesin­in muhatabı siyaset eşrafıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye