DP Genel Başkanı Gültek n Uysal Ankara Büromuzdaki seminerde konuştu: Birliğin teminatı demokrasi ve adalettir
Yeni ASYA Gazetesi Ankara temsilciliği’nde konuşan demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin uysal, türkiye’nin Gündemi, siyasî ve sosyal durumu hakkında değerlendirmelerde Bulundu. dp lideri uysal, dinleyicilerden Gelen soruları da cevaplandırdı.
Yeni ASYA Gazetesi Ankara Temsilciliği’nde Demokrat Parti Genel Başkanı ve Afyon Milletvekili Gültekin Uysal’ın katılımı ile bir program gerçekleştirildi. Programda konuşan Uysal, Türkiye’nin gündemi, siyasî ve sosyal durumu hakkında yorumlarda bulundu. Programın ardından Uysal dinleyicilerden gelen soruları da cevaplandırdı.
Türkiye’nin Tanzimattan başlayarak günümüze kadar gelen demokrasi ve hürriyet serüveninden bahseden Uysal, “Ülkemiz, kendi çağında, kendi muadili olan ülkelerin, özellikle Batı diye tarif ettiğimiz pek çok ülkenin bile zihnî değişimi itibariyle önünde giden bir sorgulamayı yaparak bu sürece başlamıştır” dedi. Ülkenin bütün yolları deneyerek kendi tarihi tecrübesi içerisinde bir Cumhuriyet fikrini benimsediğini ifade eden Uysal, 1945-50 seneleri arasında bir Beyaz devrimle ve ardındaki süreç ile demokrasinin kıvamını bulduğunu, fakat buna rağmen günümüzde bazı çevrelerin tesiri ile Menderes ve Demirel’in “her şeyin suçlusu” ilan edilmeye çalışıldığını belirtti.
DİK DURUŞUN VE KENDİNE YETEBİLMENİN SİMGELERİ
Menderes ve Demirel’in “dik duruşun ve kendine yetebilmenin simgesi” olduğunu ifade eden Uysal, “Amerika karşısında en dik duruşu sergilemelerine ve en fazla bu ülkenin gadrine uğramalarına rağmen şimdiye kadar bu liderler ve partileri bazı çevrelerce yapılan ‘Amerikancılık’ ithamından kurtulamamışlardır” dedi.
Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede muhtelif devletler tarafından dengeleri kontrol için mekanizmaların hazırlandığını ifade eden Uysal, “Bulunduğu coğrafya içerisinde her şeye rağmen kendi mukadderatını büyük ölçüde de olsa kendisi tayin edebilen bir millet ve devlet olarak Türkiye’nin bu hüviyetinin bugün zedelenmek istendiğini de görüyoruz. Bu coğrafya bazı dönemlerde dizayn edilerek, kendi enerjisinin, insan kaynağının, birikiminin ve ekonomik dinamizminin yitirilmesine imkân verecek bir kaos dönemine yeniden döndürüldü” diye konuştu.
EN BÜYÜK KÖTÜLÜK DAR BİR SİYASÎ PARTİNİN GÖMLEĞİNİ GİYDİRMEK
Türkiye’nin bölgesel şartlar yüzünden tehlikede olduğunu ve bölgede oluşabilecek geniş çaplı bir depremin merkez üssünün, ancak Türkiye’den başlayabileceğini ifade eden Uysal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğinin ve beraberliğinin teminatı, Türkiye’nin millî güvenlik şemsiyesi demokrasi ve adalettir” dedi.
Bugün “demokrasi ve adalet” temelinde devam etmesi gerekirken ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğün ülkeye “dar bir organizasyonun dar bir siyasî partinin gömleğini giydirmek” olduğunu söyleyen Uysal, “İktidar şu anda bunu yapmaya çalışıyor, asırlardan beri tarihi zaferlerle dolu olan bu devlet dar bir çerçeveye sıkıştırılarak gündelik savruluşlar ile maalesef sonu hezimet olabilecek yanlış bir istikamete çekiliyor” şeklinde konuştu.
Türkiye siyasetinin bütün meseleleri çözmek noktasında olumsuz bir seyir izlediğini ve bunun da demokrat misyonun olumsuz seyri ile paralel ilerlediğini belirten Uysal, “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi toplumun altyapısını etkileyen önemli olaylar zamanla Marx’ın da dediği gibi altyapının üstyapıyı şekillendirmesine neden oldu ve bu durum demografik ve iktisadî değişimlerin de etkisiyle ülke siyasetindeki yerleşik düzeni de alt-üst etti” diye konuştu.
MİLLETİN FİKİRLERİ YERİNE DEVLETİN GÜCÜ DAYATILIYOR
Bugün iktidar gücünü eline geçirenlerin milletin fikirlerini temsil etmek yerine devlet gücünü arkasına alarak millete kendi fikirlerini dayatmaya çalıştığını ifade eden Uysal; “Bunu da milleti mahkûm ederek yapıyorlar bugün 20-21 milyon devlet yardımına muhtaç insan var. Nasıl oluştu bunlar? Bu tabiî planlı bir şekillendirmedir. Kitleler halinde tarımsal nüfus iş yapamaz hale getirilip köyden kente göçün yolu açıldı. Temel düşünce bu kitlenin kendi siyasetleri lehinde olumlu bir katkı sağlayacağı düşüncesiydi. Tabiî bu yapı sarsılıp devlete muhtaç hale getirilmeden desteğini almanın imkânı yoktu, onlara göre. Kendi milletini 1 trilyon liraya yakın sosyal yardım bütçesi ile çalışmamaya, üretmemeye, yatırım yapmamaya teşvik eden bir hükümet olur mu?” dedi.
YANLIŞ DIŞ POLİTİKA SURİYE İLE YAŞANILAN DERİNLİĞİ KAYBETTİRDİ
Türkiye’nin Ortadoğu politikasında da tehlikeli dengeler içerisinde sıkıştırıldığını ifade eden Uysal, “Sayın Davutoğlu ve Cumhurbaşkanının ‘bölgede model ülke olma’ hayaliyle savrulması neticesinde belki de bölgede en büyük kazanımımız olan Suriye ile yakaladığımız derinliği kaybettik. Pkk'nın o bölgede bir özerk alan Irak’ta mi kuracak derken Suriye’de karşımıza çıktığını görüyoruz Yanlış politikamız PKK terör örgütüne alan açtı ve bazı büyük devletleri de PKK ve uzantılarını desteklemeye itti. Buna bizim yanlış siyasetimiz neden oldu. Şimdi destek bulma durumu iyileştirme durumu lehimize çevirme adına yaptığımız Fırat Kalkanı, Afrin Operasyonu gibi bazı operasyonlar var, fakat bunların millete maddî ve manevî bedeli de var” dedi.
BİRÇOK SEKTÖR CAN ÇEKİŞİYOR
Türkiye’nin yaşadığı son süreç neticesinde üretim altyapısının çökme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ve sanayi sektörü gibi sektörlerin can çekiştiğini belirten Uysal, “Aslî tasarruf edilmesi gereken yerde israf ederken, tasarruf edilmemesi gereken yerden israf ediyoruz. Bunu duyururken açıklama olarak da ‘yatırıma doymuşluk dolayısıyla kesinti yapıyoruz’ gibi akla yatkın olmayan, makul olmayan bir ifade kullanıyorlar. Hayretle izliyoruz tabiî” diye konuştu.
Mart seçimleri dolayısıyla birkaç af paketi çıkarıldığını hatırladan Uysal, “Vergilerin yüzde 18’i SGK borçlarının yüzde 7’si geri dönebilmiş. Bu vergi vereni cezalandırıp, vergiden kaçanı mükâfatlandıran af paketleri Unakıtan döneminden beri her seferinde tekrar çıkartılmayacak diye söz verilmiş, fakat 15 senede 10 ya da 11 defa af paketi çıkarıp sadece ilk taksitleri toplamayı marifet saymışsınız. Bugün TÜİK tarafından esnetilerek, yontularak açıklanan verileri veri kabul etsek bile elimizde yüksek oranda bir işsizlik ve kocaman bir enlasyon var. Dünya’nın on yedinci ekonomisi iken derinlere gidiyoruz. Bu enlasyon rakamlarını da soğan depolarını basmak gibi polisiye, zabıta tedbirlerle dengelemeye çalışıyorlar. Dünya ekonomilerinin yeni dengelenmeler yaşadığı bu asırda kendimiz çeki düzen vermeye ve bu zihniyetin değişmesine ihtiyacımız var. Demokrat Parti olarak biz de içinden geldiğimiz geleneğin gereği olarak demokrasi ve adalet ekseninde şekillenmiş bir ekonomik ve sosyal düzen ile değişen dünya koşullarını da kendi lehine kullanarak büyüyebilecek, kendine yetebilecek bir Türkiye planlıyoruz” dedi.