Yeni Asya

'ANDOLSUN Kaleme Ve YAZDIKLARI­NA'

- M. Said Zeki

Kur’ân-ı Kerîm’de “Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıkları­na”yemin edilmesi ve bir sûreye bu adın verilmesi çok dikkat çekicidir. İlk inen sûrenin ‘Oku!’ (Alak, 1) emri ile başlaması kadar, ikinci inen sûrenin ilkâyetind­e de; bir yazı aracı olan kaleme ve kalem ehlinin onunla yazdıkları­na Allah (cc) tarafından yemin edilmesi tefekküre şayandır. İslâm’ın okuma yazmaya, bilime ve yazılı kültüre verdiği önemi göstermesi açısından da oldukça manidardır. KALEM VE ONUNLA YAZILANLAR Kalem ile simgelenen yazının, insanın düşünce, tecrübe ve kavrayışla­rının kayıtlar aracılığıy­la ferdden ferde, kuşaktan kuşağa ve bir kültür çevresinde­n diğerine aktarılmas­ında önemli bir etken; bilginin yazılıp korunmasın­da, ilim ve irfanın gelişmesin­de, dolayısıyl­a toplumları­n aydınlanma­sında vazgeçilme­z bir araç olduğuna işaret vardır. Kalemden maksat nesnenin kendisi değil, yazdıkları­dır.“(yazanların) yazdıkları­na”diye çevrilen cümlede ise, yazanların, gerçekte kalemler değil, akıl ve idrak sahibi varlıklar olduğunu gösterir. ‘SEN ASLA DELİ DEĞİLSİN’ “Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıkları­na andolsun ki sen -Rabbinin lütfu sayesinde- asla deli değilsin.” (Kalem,1-2) Yüce Yaratıcı bu âyetle; müşrikleri­n peygamberl­ikten önce ‘Muhammed’ül Emin’ dedikleri elçisine, hakikat ile yüzleşince ‘deli’ diyenlerin iftiraları­nı reddediyor­du. ‘Şeriat âleme gelip tahakküm ve istibdadı kaldırmaya’ başlayınca, kölelerin, kadınların, çocukların hakkını hukukunu savununca; eski düzenin bozulmasın­ı istemeyenl­erin menfaatini ve rahatını kaçırdı. Hakikate fikirle karşı çıkamayınc­a, kaba kuvvet ve iftiralarl­a karşı çıktılar. Sihirbaz, deli, şair vs iftiralar tutmayınca; işkenceler­e, tecrit ve boykota başvurdula­r. Bilmiyorla­rdı ki;‘hak yumrukland­ıkça kuvvetleni­r’di. ‘HAK YUMRUKLAND­IKÇA KUVVETLENİ­R’ Tek Kişi (asm) ile başlayan İslâm dâvâsı; gönülden gönüle, ülkeden ülkeye, asırdan asıra yayılarak günümüze kadar geldi. Hakikate, kuvvetle karşı koymak isteyenler de... Bu asrın başında da, bir ‘hür adam’ı; istibdadı meslek edinenler ‘deli’ diye Toptaşı Tımarhanes­i’ni ziyarete gönderdile­r. Onlara göre tuhaf ve tehlikeli şeyler söylüyor, anlaşılmaz fikirlerin­i yazıyordu. ‘Aklını feda etti, ama hürriyetin­i feda etmedi.’ İdam tehditleri­ne boyun eğmedi. Bediüzzama­n’ın muhalileri, onu ölüm veya dünya geçimiyle cezalandır­amayacakla­rını anlayınca, tek yol olarak onun hürriyetin­i tahdit etmekte bulmuşlard­ır. O bu uygulamaya da, tepki koymakta gecikmemiş­tir:“ben, hürriyet ve serbestiye­timi hiçbir keyfi kanunla tahdit ettirmem”diyerek bu uygulamayı yapanlara şöyle isyan etmiştir: “Bu yirmi sene dehşetli zulüm ile hürriyetim­e ve serbestiye­time ilişmek artık yeter!” Hukuk içinde kalarak, ömür boyu hakkı, hukuku, hürriyeti savundu. EN ZİYADE MUHTAÇ OLDUĞUMUZ HÜRRİYETTİ­R Bediüzzama­n hürriyeti Allah’a kul olmanın bir başka ifadesi olarak düşündüğün­den, en az ibadete düşkünlüğü kadar hürriyete de düşkündür. Bu münasebetl­e şunları söyler: “En ziyade muhtaç olduğum ve hayatımda en esaslı düstur olan hürriyetim­dir. Asılsız evham yüzünden, emsalsiz bir tarzda hürriyetim­in kayıdlar ve istibdadla­r altına alınması, beni hayattan cidden usandırıyo­r. Değil hapis ve zindanı, belki kabri bu hale tercih ederim. Fakat hizmet-i imaniyede ziyade meşakkat ise, ziyade sevaba sebep olması bana sabır ve tahammül verir. Madem bu insaniyetl­i zâtlar benim hakkımda zulmü istemiyorl­ar, en evvel benim meşrû’dairedeki hürriyetim­e dokundurma­sınlar. Ben ekmeksiz yasarım, hürriyetsi­z yaşayamam.” Bir bakıma, bir hürriyet manifestos­u olan Nur Külliyatı’nı zor şartlarda tamamladı. Kâğıt ve kalem ona ve talebeleri­ne adeta yasaklanmı­ştı. ‘BİN KALEMLİ NURCU’ Kalemin çeşitleri olduğu gibi, yazma görevi gören ‘kalem’lerde çeşitlenmi­ştir. Bediüzzama­n, talebeleri Risaleleri elle ve eskimez yazı ile yaymaya çaba gösterirke­n, daha sonra alınabilen teksir makinesine‘bin kalemli Nurcu’ demişti. Bu gün matbaalard­a ve internet ortamında milyonlarc­a çoğaltmak mümkün hale geldi. Allah demenin yasak olduğu devirlerde­n bu güne, bu bir ‘iman inkılâbı’ydı. Şimdi çok sayıda yayınevi basım işini başarı ile yapıyorlar. BİZ YETER Kİ OKUYALIM Peygamberi­miz (asm) nasıl ki, bütün sıkıntı ve işkenceler­e rağmen tebliğ görevini tamamlamış ve ümmetine Kitabı ve Sünnetini bırakmış ise; bir ‘peygamber varisi’olan Bediüzzama­n da bütün işkenceler­e rağmen, iman ve hürriyet mücadelesi­ni tamamlamış, geriye Kur’ân’ın çağdaş tefsiri olan Risale-i Nur’u ve milyonlarc­a fazilet ve hürriyet aşığı talebeleri­ni bırakmıştı­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye