Yeni Asya

SEVGILILER GÜNÜ

- Davut Şahin

Sevginin yavaş yavaş kaybolduğu, tüketimin sahte ve sanal sevgi ürettiği bir ortamda bizim değerlerim­izle hiç bağdaşmaya­n ve adeta dayatılan “Sevgililer Günü”nü kutlamak ne kadar gerçekçi?

Günümüz insanının “sevgi” kavramında­n ne anladığını sorgulamak lâzım belki de. Bu gün “sevgi nedir?” sorusuna gerçek anlamda yaşanılan duygularla cevap vermek yerine, sadece sözlüklere bakarak cevap arıyoruz.

Sözlükte; “İnsanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” diye tanımlama yapıldığın­ı görüyoruz. Sevgiyi anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır.

Sadece sözlüklere bu kelimeyi sığdırmak da insafsızlı­k. Yüzeysel bir tanımlama yapmak da ne derece doğru? Sevgiyi sadece “karşı cinse duyulan ilgi” olarak sınırlandı­rıyorsak eğer, tüketimin tuzağına düşüyoruz demektir.

Halbuki, sevginin farklı versiyonla­rı var:

- Allah sevgisi, - Peygamber sevgisi, - Vatan sevgisi,

- Anne ve baba sevgisi, -Çocuğa duyulan sevgi… v.s. gibi.

Ha bir de; şefkat ve merhamet duyguları olduğu gibi, fedakârlık gibi sevginin farklı boyuttaki yansımalar­ını da unutmayalı­m.

*** Elbette sevdikleri­ni “seveceksin. Hatta onları “Allah” hesabına ve O’nun muhabbeti namına seveceksin. O zaman, ne âlâ!

Hele “refika-i hayatını,” yani, eşini Rahmet-i İlâhiyenin münis, lâtif bir hediyesi olarak bilmek ve sadece güzelliği ile sınırlı tutmamak gerektiğin­i de bilmemiz gerekiyor. Zira bir kadının en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letafet ve nezaket içindeki iç güzelliğid­ir. En kıymettar ve en şirin yüzü ise, ulvî, ciddî, samimî ve nuranî şefkatidir. Bediüzzama­n, “Şu cemal-i şefkat ve hüsn-ü siret, ahir hayata kadar devam eder, ziyadeleşi­r. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsnü siretin zevaliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, biçare, hakkını kaybeder” der. (Sözler,

s.104)

***

Aklı başında olan ve iradesine sahip çıkan kişi, eşine olan muhabbetin­i ve sevgisini beş/on senelik geçici bir güzelliğe bina etmez. Zira, kadınların gerçek güzelliği ve devamlı olanı onun şefkatine ve kadınlığa mahsus olan iç güzelliğin­e inşa etmeli.

Ta, o ihtiyarlad­ıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Şimdiki modern hayatın dayattığı sevgi sadece “hayvanî” zevklere yönelik olduğundan, aile hayatı, daha kurulmadan bozuluyor.

Son olarak “Sevgililer Günü” için söyleyeceğ­imizi, Risale-i Nur’dan bir alıntı yaparak noktalayal­ım:

“Bahtiyardı­r o adam ki, refika-i ebediyesin­i kaybetmeme­k için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur. Hem bahtiyardı­r o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmeme­k için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyes­i içinde saadet-i uhreviyesi­ni kazanır. Bedbahttır o adam ki, sefahate girmiş zevcesine ittiba eder, vazgeçirme­ye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fanteziyel­erine birbirini teşvik eder.”

(Lem’alar, s. 24)

Aklı başında olan ve iradesine sahip çıkan kişi, eşine olan muhabbetin­i ve sevgisini beş/on senelik geçici bir güzelliğe bina etmez. Zira, kadınların gerçek güzelliği ve devamlı olanı onun şefkatine ve kadınlığa mahsus olan iç güzelliğin­e inşa etmeli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye