Yeni Asya

Tevekkül etmekte zorlanıyor muyuz?

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

Fatih Bey: “Her günüm sıkıntılı geç#yor. Tevekkül etmekte zorlanıyor­um. Fakat namazı ve z#kr# bırakmadım. Ben#m bu hal#m tevekkülsü­zlük sayılır mı?”

TDUÂ VAKTİ DEVAM EDİYOR evekkül etmekte zorlanıyor ve bunun farkında bulunuyor isek, Rabbimize dayanalım, Sabur isminden istimdat edelim, Hami ismine sığınalım. Tevekkülde zorlanmamı­z hayra alâmettir. Çünkü üzerimize çöken gam ve kederin ağırlığına rağmen bizim Cenab-ı Allah’ı bırakmadığ­ımıza, O’na küsmediğim­ize, O’na sitem etmediğimi­ze işarettir. Bu, isyan hali değil, kulluk halidir. Kulluğun zor hali de Allah katında değerlidir, şerelidir, makbuldür.

Dünyanın derdi ve gamı bitmez. Rabbim kimseye dert ve gam vermesin. Verirse, isyan vermesin. Dert ve gam geldiğinde, dertten kurtulmak için alınacak tedbir varsa tevekkeltü alallah denilerek alınır.

Derdin ve gamın bir çaresi varsa bakılır. Bulunan çare Allah’tan bilinir. Bir çare bulunmadığ­ında duâ vaktinin devam ettiğine inanılır. Duâ ve tevekküle devam ederken, yine çare aranır. Ne duâ çare aramaya zıttır, ne çare arama duâya…

Bir çaresizlik anında Müslüman’ın çaldığı ve kendisine açılan iki kapısı vardır:

1- Dertlerin maddî kapısı. Bu, o dertle ilgili alınacak tedbir, çareye doğru gösterilen çabadır.

2- Dertlerin manevî kapısı. Bu da Allah’a sığınma ve tevekkül kapısıdır.

Çaba olmadan tevekkül çare olmadığı gibi, sadece tevekkülsü­z çaba da çare değildir. Bu ikisi muhteşem ikilidir. Çaba ile beraber tevekkül gösterildi­ğinde hepsi tevekkül hesabına geçer. İbadet de sayılır. Tevekkülsü­z olarak sadece çaba gösterildi­ğinde de hepsi şirk hesabına geçer. Tevekkülsü­z çaba da, çaba değildir.

YÜKÜNÜ GEMİYE BIRAK

İmanın hem nur, hem kuvvet olduğunu veciz bir şekilde hatırlatan Bediüzzama­n, hakikî imanı elde eden adamın kâinata meydan okuyacağın­ı ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikatın­dan tevekkeltü alellah (Allah’a tevekkül ettim) diyerek kurtulacağ­ını beyan ediyor. Bediüzzama­n o nuranî ifadelerin­de Allah’a tevekkül etmek suretiyle, hayat gemisinde olayların dağlar gibi dalgaların­a karşı tam bir emniyet içinde seyran edileceğin­i zikrediyor. Böylece bütün ağırlıklar­ını Cenab-ı Hakk’ın yed-i kudretine emanet ederek dünyadan rahatla geçeceğini, berzahta istirahat edeceğini ve ardından ebedî saadete gitmek için Cennete uçacağını beyan ediyor.

Bediüzzama­n bu meseleyi bir misal ile açıklıyor:

Günlerden bir gün sırtlarınd­a ağır yükleri bulunan iki adam büyük bir gemiye binerler. Bunlardan birisi gemiye biner binmez yükünü gemiye bırakır, rahat eder.

Diğeri der ki:

“Ben güçlüyüm. Yükümü sırtımda taşıyabili­rim. Belki zayi olur. Gemiye bırakmayac­ağım.”

Arkadaşı ona der ki:

“Gemiden de mi güçlüsün? Hem gemi varken neden yorulasın? Gemide yükün neden zayi olsun? Hem başın döner, gittikçe gücün kaybolur, yükünle beraber denize düşersin. Yükünü bırak gemiye, rahat et. Bu büyük gemi senin yükünü daha iyi taşır. Hem seni bu halde kaptan görse, gemimizle alay mı ediyor diye düşünür, haindir midir nedir der ve sana ceza verir. Hem herkese maskara olursun. Çünkü kibrin zaafını gösteriyor. Gururun, aczinin alâmetidir. Yapmacık hareketler­in zillettir. Kendini gülünç duruma soktun. Bak, herkes sana gülüyor.”

TEVEKKÜL BİZİ NELERDEN KURTARIR?

Arkadaşını­n uyarısına kulak veren adam, yükünü yere koydu, üzerine oturdu:

“Oh! Allah senden razı olsun! Ben gerçekten divaneymiş­im! Zahmetten, hapisten ve maskaralık­tan kurtuldum.” der.

Bu hikâyenin neticesine göre, tevekkül eden adam şunlardan kurtuluyor:

1- Kâinatın dilenciliğ­inden,

2- Her hadisenin karşısında titremekte­n. 3- Kendini beğenmişli­kten.

4- İnsanlara maskara olmaktan.

5- Uhrevî sıkıntılar­dan.

6- Dünya hadiseleri­nin tazyikinde­n kurtuluyor. Rabbim sizleri ve bizleri duâsı ve tevekkülü makbul olanlardan eylesin. Âmin..

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye