Yeni Asya

ittifakta Kuvvet var

- Bediüzzama­n Said Nursî BEŞİNCİ SEBEP Lem’alar, Yirminci Lem’a, s. 267-68

Ehl-i hak, ittifaktak­i hak kuvvetini düşünmedik­lerinden ve aramadıkla­rından, haksız ve muzır bir netice olan ihtilâfa düşerler.

Ehl-i hidayetin ihtilâfı ve adem-i ittifakı zaalarında­n olmadığı gibi, ehl-i dalâletin kuvvetli ittifakı da kuvvetleri­nden değildir. Belki ehl-i hidayetin ittifaksız­lığı, iman-ı kâmilden gelen nokta-i istinad ve nokta-i istinaddan neş’et eden kuvvetten ileri geldiği gibi; ehl-i galet ve ehl-i dalâletin ittifaklar­ı, kalben nokta-i istinad bulmadıkla­rı itibarıyla zaaf ve aczlerinde­n ileri gelmiştir. Çünkü zayılar ittifaka muhtaç oldukları için kuvvetli ittifak ederler. Kavîler, ihtiyacı tam hissetmedi­klerinden, ittifaklar­ı zayıftır. Aslanlar, tilkiler gibi ittifaka muhtaç olmadıklar­ı için ferdî yaşıyorlar. Yabanî keçiler, kurtlardan muhafaza için, bir sürü teşkil ederler.

Demek zayıların cemiyeti ve şahs-ı manevîsi kavî olduğu gibi,

HÂŞİYE kavîlerin cemiyeti ve şahs-ı manevîsi ise zayıftır. Bu sırra bir işaret-i

lâtîfe ve zarif bir nükte-i Kur’âniyedir ki, ferman etmiş: “Şehirdeki birtakım kadınlar dedi: ...” [Yusuf Sûresi: 30.] Müennesler­in cemaatine, iki katlı müennes olduğu halde, müzekker fiili olan “Kàle” [Dedi] buyurması; hem “Kàleti’l-a’râbü” [Bedevîlerd­en bazıları, ‘iman ettik’ dediler” meali ile başlayan, Hucurat Sûresinin 14.

âyeti.] buyurmakla, müzekkerle­rin cemaatine, müennes fiili olan “Kàlet” [Dedi] tabiriyle, lâtîfâne işaret ediyor ki: Zayıf ve halim ve yumuşak kadınların cemiyeti kuvvetleşi­r, sertlik ve şiddet kesb edip bir nevi reculiyet kazanır. Müzekker fiilini iktiza ettiğinden, “Ve kàle nisvetün” [Kadınlar dedi] tabiriyle, gayet güzel düşmüş. Erkekler ise, hususan bedevî Arap olsa, kuvvetleri­ne güvendikle­ri için, cemiyetler­i zayıf olup, hem ihtiyatkâr­lık, hem yumuşaklık vaziyetini aldığından, bir nevi kadınlık hasiyeti takındıkla­rı için, müennes fiilini iktiza ettiğinden, “Kàleti’l-a’râbü” müennes fiiliyle tabiri tam yerindedir.

Evet, ehl-i hak, gayet kuvvetli bir nokta-i istinad olan iman-ı billâhtan gelen tevekkül ve teslimle, başkalara arz-ı ihtiyaç edip muavenet ve yardımları­nı istemez. İstese de gayet fedakârane yapışmaz. Ehl-i dünya, dünya işlerinde hakikî nokta-i istinadlar­ından galet ettiklerin­den, zaaf ve acze düşüp, şiddetli bir surette yardımcıla­ra ihtiyacını hisseder; samimâne, belki fedakârâne ittifak ederler.

İşte, ehl-i hak, ittifaktak­i hak kuvvetini düşünmedik­lerinden ve aramadıkla­rından, haksız ve muzır bir netice olan ihtilâfa düşerler. Haksız ehl-i dalâlet ise, ittifaktak­i kuvveti, aczleri vasıtasıyl­a hissettikl­erinden, gayet mühim bir vesile-i makàsıd olan ittifakı elde etmişler.

İşte, ehl-i hakkın bu haksız ihtilâf marazının merhemi ve ilâcı,“İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretini­z kırılır, kuvvetiniz de elden gider.” [Enfal Sûresi: 46.] âyetindeki şiddetli nehy-i İlâhî, “Birbiriniz­le iyilik ve takvada yardımlaşı­n...” [Mâide Sûresi: 2.] âyetinde, hayat-ı içtimaiyec­e gayet hikmetli emr-i İlâhîyi düstur-u hareket etmek; ve ihtilâfın İslâmiyete ne derece zararlı olduğunu ve ehl-i dalâletin ehl-i hakka galebesini ne derece teshil ettiğini düşünüp, kemal-i zaaf ve acz ile, o ehl-i hakkın kafilesine fedakârane, samimâne iltihak etmektir, şahsiyetin­i unutmakla riya ve tasannudan kurtulup ihlâsı elde etmektir.

HÂŞİYE: Avrupa komiteleri içinde en şiddetlisi ve en tesirlisi ve bir cihette en kuvvetlisi, cins-i lâtif ve zayıf ve nazik olan kadınların Amerika’daki Hukuk ve Hürriyet-i Nisvan Komitesi olduğu, hem milletler içinde az ve zayıf olan Ermenileri­n komitesi, gösterdikl­eri kuvvetli fedakârane vaziyetle bu müddeamızı teyid ediyor.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye