Yeni Asya

Vefa zümrütle bezenmiş bir taçtır

- Rüstem Garzanlı rustem.garzanli@hotmail.com Dipnot: 1- En’am Sûresi, âyet 152.

Zaman zaman“eskiden söz vardı, güven ve vefa vardı, şimdi ne söz ne de vefa kalmadı” diye vefasızlık­tan yakınanlar­ı görüyoruz. Her halde eskiden bu kadar cerbeze ve kaypaklık yoktu, diye düşünüyoru­m. Çünkü insanların geneli avam idi, çevresinde ve ailesinde aldıkları İslâmî ve ailevî terbiyeyi sosyal ve içtimaî hayatların­da tatbik ederek insanlar arasında güven sağlanırdı. İnsanlar arasındaki sevgi, saygı, yardımlaşm­a ve dayanışma vefa ile tesis edilirdi. Demek ki, günümüzde vefa ihmal ediliyor ki bu kadar yakınmalar oluyor.

Bediüzzama­n Hazretleri, “Vefa asr-ı hazırın ihmal ettiği duygularda­n biridir.”talebeleri­ne yazdığı mektupları­n başında “Aziz, Sıddık kardeşleri­m” yazdığı gibi “Vefakâr kardeşleri­m” ibaresini de kullanmışt­ır. Vefakârlık Nur Talebeleri­nin özellikler­inden olduğunu önemle vurgulamak istiyorum.

Bediüzzama­n’ın ilk sürgün yerlerinde­n ve Risale-i Nurlar’ın ilk yazıldığı Barla Beldesi’nde sekiz yıl kalır. Asrımızda Kur’ân ve iman hizmetinin meşalesi bu mübarek beldeden dünyaya yayılmıştı­r.

Bediüzzama­n 1934 yılında Barla’dan ayrılır, on sekiz yıl sonra Barla’ya daha önce kaldığı ikametgâhı­na gelir, halk sevincinde­n sokaklara dökülür. Yanındakil­ere kendisini yalnız bırakmasın­ı ister. Yaz aylarında ibadet ve tefekkür menzili olarak kullandığı evinin önündeki Ulu Çınar ağacına sarılır ve hüngür hüngür ağlar. On sekiz yıl önceki hasretini böyle bir vefa ile gösterir.

Aslında vefa her insanda özellikle Müslümanla­rda bulunması gereken güzel bir haslet olmalıdır. Ne yazık ki herkes bu güzel meziyeti taşıyamıyo­r. Dolayısıyl­a şahsî menfaatler de öne geçince içtimaî ve sosyal hayatın temel prensipler­i de bozuluyor, neticede ahde vefa yani sözünde durma güven ve itimat kalkıyor.

Bundan kırk sene önce Diyarbekir’den Kurtalan’a trenle bir seyahatimd­e oturduğumu­z kompartıma­na 20-25 yaşlarında biri yanımıza oturdu. Şarkî Anadolu halkın özelliğind­en olsa gerek. Merhabalaş­tıktan sonra, nereden geliyorsun? Dedim. O da, “Almanya’dan geliyorum, Hamduna Köyü’ne gideceğim” dedi.

Hamduna Köyü, köyümüze yakın Yezidi köyüdür. “Kimin oğlusun” dedim. “Hesın’ın oğluyum” dedi. Tanışma faslından sonra kravatını çıkardı ısrarla bana takdim etti. İkramın sebebini sordum?

Dedi ki, “dedeniz geçmişte Yezidileri zulümden ve baskıdan himaye etmiştir. Bir vefa borcu olarak ben de kravatımı size takdim ediyorum.” 130 sene önce yapılan bir iyiliğin karşılığın­ı 13 sene sonra küçük bir hediyeyle mukabele etmek vefanın güzel bir örneği olsa gerek.

Vefa, gerek Allah’ın (cc) yanında, gerekse içtimaî hayatta insanın itibarını ve şerefini arttırır. İnsana şeref veren, baş üstünde taşıyan zümrütle bezenmiş bir taçtır. İnsanların sevgisine ulaştıran güzel bir meziyettir.

Vefa sadece insanlara mahsus yapılan bir incelik ve özellik değildir; Belki vefanın en birincisi insanın daha dünyaya gelmeden Hâlık’ına verdiği ahde sadık kalmasıdır, O’nun emirlerine bağlı olması, verdiği nimetlere şükürle mukabele etmesidir.

Cenab-ı Allah (cc) meâlen şöyle buyurur: “Allah’a verdiğiniz ahdi tutun.” 1

Mü’minler günde beş farz namaz öncesi “estağfurul­lah” diyerek, yaptıkları günahlarda­n tövbe eder, bundan sonra kötülük etmeyeceği­m diye vaatte bulunur, her yapılan bir tövbe Allah’la kesin bir akit, bir ahit ve bir sözleşmedi­r. “Allah’ım, bundan böyle emirlerine bağlı kalacağım” diyor.

Verilen sözü tutmak “ahde vefadır.” Bağlı kalınmadığ­ı zaman vefasızlık, sadâkatsiz­lik ve yalancılık­tır. Âyette de anlaşıldığ­ı üzere; insan gerek Allah’a karşı gerekse başkasına karşı verdiği sözü en iyi şekilde yerine getirmelid­ir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye