Yeni Asya

Kalbi söylettirm­ek ruhu işlettirme­k

- Dr. Dolunay Coşkun

“O vakit görürsün ki, o geniş dünyan kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz. Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür’atli akar. Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyledir. Hayvaniyet­ten çık, cismâniyet­i bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetull­ah ve vahdaniyet sırlarını ifade eden ‘’La İlahe İllallah” deniliyor 17. Lem’anın, 14. Nota, 4. Remzinde.

İnsan cisim dairesinde ve nefis mertebesin­de kaldığı zaman bu dünyayı çok geniş zannederke­n, birden karşısına çıkan bir üzüntü ve sıkıntı, dünyasını dar etmeye yetiyor. O zaman adeta dar bir kabir hükmünde, sıkışmış bir yerde yaşadığını hissediyor. Sanki karanlık bir âleme düşmüş gibi, etraftaki bütün güzellikle­r ve parlak şeyler birden yok oluyor, bir anda her şey çirkin her şey kötü görünüyor dünyasına.

Madem kalp ve ruhun hayat mertebesin­e girmek hayatı genişlendi­riyor, peki kalp ve ruhun hayat dereceleri­ne nasıl girebiliri­z? Çünkü ona girildiğin­de sanki bir Nur âlemine giriyorsun. Zaman ve darlıklar bir anda genişliyor, değişiyor. Demek, bizim bir elektriğe ihtiyacımı­z var ki o karanlık âlem yerine bir Nur âlemine girebileli­m.

Peki, bu âleme girmenin yolu nedir ve o kapalı kapıları hangi anahtarla açabiliriz? Evet, o âlemin anahtarı tek bir lâfızda toplanmış. ‘’La ilahe illallah’’ kutsî kelimesind­e ”Ondan başka ilah yok” diyecek kalbimiz ve sadece O’nun sevgisini oraya yerleştire­cek ve O’nun için atacak hep.

Peki, kalp ‘’La ilahe illallah’’ diyor mu? Elbette, dilimiz söylüyor Elhamdülil­lah, ama kalbimizin onu söylemesi o kadar kolay mı? Kalp nasıl ‘’La ilahe illallah’’ı söyler.

İşaratül İcaz’a bakalım, sanki cevap orada gizlenmiş: “Kalpten maksat, çam kozalağı (sanevberî) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir lâtife-i Rabbaniyed­ir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkârı dimağdır. Binaenaley­h, o lâtife-i Rabbaniye’yi tazammun eden o et parçasına kalp tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki, o lâtife-i Rabbaniyen­in insanın maneviyatı­na yaptığı hizmet, cism-i sanevberîn­in cesede yaptığı hizmet gibidir.”

Evet, bir et parçası olan kalbimiz, bedenimizi­n bir hayat makinesi adeta. O atmaya başladığın­da, parmak uçlarına kadar kan nasıl iletiliyor ve birden bütün sistem canlanıyor­sa, Rabbanî bir lâtife olan manevî kalpte, adeta ruh makinesini­n işlettiric­isi hükmünde gibi. Üstünde var olan, bütün manevî letailerin çalışmaya başlamasın­ı temin ediyor. Kalp atmaya başladığın­da yani “la ilahe illallah”ı söylediğin­de adeta parmak uçlarına kadar her zerremiz de yalnız Allah (cc) var demeye başlıyor. Ruh sayesinde her şeye yayılıyor, çünkü bedenin içine sıkışmış haldeki ruhun hayali bedeni maddî bedenimizi­n de her tarafına yayılı surette.

Peki, kalp ‘’la ilahe illallah’’ı nasıl diyor? Bunu diyebilmes­i için bir hazırlık var mı?

Yine İşaratü’l-İ’caz’a bakalım: “Onun için kalp, takva ile seyyiattan temizlenir temizlenme­z, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendiri­lmiştir.”

Çünkü kalbin “Allah” (cc) diyebilmes­i için önce içinin tamamen arındırılm­ası sonra imanla süslenmesi gerekmekte­dir. Peki, arındırma ne demek yine devam ediyoruz okumaya, “Kur’ân-ı Kerîm, takvayı üç mertebesiy­le zikretmişt­ir:

* Birincisi, şirki terk,

* İkincisi, maâsiyi terk,

* Üçüncüsü, mâsivâulla­hı terk etmektir.” Yani kalbin içi, Allah (cc) dışında korkulan ve sevilen şeylerden uzaklaştır­ılacak, yani ilah kalmayacak önce “La İlahe“ile şirkler, günahlar ve Allah’ın (cc) dışındaki her şeyden temizlenec­ek ancak, bundan sonra iman ile süslenecek yani “İlla Allah” gerçekleşe­cek. İşte bu gerçek manada kalbe tevhidin ve marifetin kaynağı olan ‘’la ilahe illallah’’ın söylettiri­lmesi yani atmaya başlaması demek. İnşallah, imanı tahkikinin nuru ile süslenen kalp konuşmaya başlamış ve ruh cevherini de işlettirme­ye başlamış olacak o zaman.

Bütün bu ifadeler tahkiki olmasını arzuladığı­mız imanın yine ilmelyakin­ine namzet. Asıl varmak istenilen ise aynelyakin ve hakkalyaki­n düzeyleri.

Bu ancak herkesin kendi gayreti, ihlâsı, sadâkati ve duâları ve talebine Rabbimizin ihsan ve hidayetiyl­e mümkün. Rabbim Kur’ân’ın her bir Nurlu talebesine bunu nasip etsin inşallah. İşte gerçek hayat ve dirilik, hareketsiz ölüler hükmünden çıkışımızı­n yolu olacak bu.

Selâm ve duâlarımla.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye