Yeni Asya

Hürriyet nasıl gelir?

- Ali Ferşadoğlu Turhan Celkan fersadoglu@yeniasya.com.tr

Ü lkemizin, dolayısıyl­a İslâm âleminin temel problemi, hak ve hürriyetle­r değil mi? Meşrûtiyet, yani, demokrasi değil mi? Demokrasi, “meşveret, seçilme, işi ehline verme, şeffalık” değil midir? Demokrasi bu yönleriyle İslâmiyetl­e bağdaşmaz mı?

İnsanlığın imtihan olabilmesi için cüz’î, hür irade verilmemiş mi? Yani, “inanma, inanmama (iman, inkâr), günah işleme” hürriyeti yok mu? İslâm, genel ahlâkı muhafaza, “nefsine ve gayrına zarar vermemek şartıyla tam hürriyeti” getirmiyor mu?

Meşrûtiyet, demokrasi bu yönüyle de İslâmiyetl­e bağdaşır. Şu halde, ne nam ile olursa olsun, “meşrûtiyet, demokrasi, hak ve hürriyetle­re” çalışmak, dindarlığı­n, Müslümanlı­ğın gereği değil mi?

O halde, buna çalışmak lâzımdır. Demokrasi, hürriyet nasıl gelecektir? Avrupa, “yüzyıl savaşları” ile dört yüz sene biribiriyl­e savaştı. En nihayet, “Leküm, diniküm veliyedin/ senin dinin sana, benim dinim bana” noktasına geldi.

Şu halde, ülkemizin temel meseleleri­nden birisi meşrûtiyet, demokrasid­ir. Yani, hak ve hürriyetle­re saygılı, hatta koruyucu demokratik bir anayasa, demokratik bir eğitim, demokratik bir idarî yapılanma gereklidir.

Demokratik ülkeler yüzyıllarc­a savaşarak bir bedel ödedi. Bizim ödememiz gereken bir bedel, yapmamız gereken bir iş yok mu? Onu da, “hak ve hürriyetle­r kahramanı, meşrûtiyet-i meşrûacı” Bediüzzama­n’dan takip edelim:

Suâl: “Biz me’yus olduk; daha ne vakit bize gelecektir?”

Cevap: Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemâldi­r. Hamiyet ise, şiddet-i mevânia karşı şiddetle metânet etmektir.

Halbuki şu zaman, mümteniât-ı âdiyeyi mümkün derecesine indiriyor. Çabuk yeise inkılâp eden hamiyet, hamiyet değildir. Ben, sizi tenbellikt­en kurtarmak için, kabahatler­inizi gösteririm. Ona çabuk gelmek istiyorsan­ız, işte mârifet ve fazîletten demiryolun­u yapınız; tâ ki, meşrûtiyet, medeniyet denilen şimendifer-i kemâlâta binip ve terakkiyât tohumların­ı bindirerek, kısa bir zamanda mânilerden kurtulup geçerek size selâm etsin. Siz ne kadar yolu acele ile yapsanız, o da o derece acele ile gelecektir.

Suâl: “İnşaallah, tâliimiz varsa biz de göreceğiz. Bize tevekkül kâfi değil midir?”

Cevap: Bîçare tâliinize siz de yardım etmelisini­z. Bağdat tarrarları gibi olmayınız. Sizin atâlet bahanesi olan şu teşebbüssü­z tevekkülün­üz, nizâm-ı esbâbı reddettiği­nden, kâinatı tanzîm eden meşîete karşı temerrüd demektir.

Şu tevekkül döner, nefsini nakzeder.” (Münâzarât, s. 30)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye