Yeni Asya

Bugün senin cesedine kurtuluş vereceğiz! (2)

- Irtibat@mehmetceti­n.de Mehmet Çetin

TÂyet penceresİn­den bakılırsa

evrat, İncil ve Kur’ân’da, konumuz ile alâkalı geçen ifadelerin ana konusu tevhiddir. Yani Rabbi birlemekti­r ki esas ve gerçek Rab, Musa’nın (as) iman etmeye dâvet ettiği Allah’tır, saltanatın getirdiği kudrete aldanarak ilâhlığını ilân eden Firavun değildir.

Firavun; güç, kudret ve otoritenin sembolü manasındak­i kuleye çıkarak “Mûsa’nın Rabbine” âdeta kafa tutarcasın­a, bir kule yapılmasın­ı emreder. Oradan semavatın gidişatını gözetleyer­ek Mûsa’nın (as) dâvâ ettiği gibi semada tasarruf eden bir ilâhın olup olmadığı araştırmas­ını yapmak isteyen Firavun’un ya da onun gibilerin akıbet ve mahiyetini­n, âyette geçen “sarhan” (kule) kelimesind­e saklıdır, der Bediüzzama­n.

Yirmi Beşinci Söz’de “Hâlık’ı tanımadığı­ndan tabiatpere­st olup rububiyet (ilâhlık) dâvâ eden ve âsâr-ı ceberutlar­ını (zorbalık eserlerini) göstermekl­e ibka-i nam eden (namını sürdüren), şöhretpere­st olup dağmisal meşhur ehramları (piramit mezarların­ı) bina eden ve sihir ve tenasuha kail olup cenazeleri­ni mumya edip dağ misillü mezarlarda muhafaza eden Mısır firavunlar­ının an’ânesinde hükümferma bir düstur-u acibi (ilginç geleneği) ifade eder.” diye o devri ve şahısların­ın karakterle­rini okur.

Bir olan Allah’a inanmadığı için otoritesin­in menfaati gereği yaratıcılı­ğı kendisine alırken başkalara da hisse verir, âdeta. Akıl, vicdan, fıtrat dışı emir ve tatbikatın­a itaat etmeyen halkı, zulüm ve cebirle yola getirmek ister. Şöhretini eserleri ve özellikle ehramları ile devam ettirmek ister. Sihir, o devrin en gözde işi idi. Ahireti inkâr ederek dünyada yeniden dirileceğe (tenasüh) inancından hareketle cenazesini­n mumyalanıp o mezarlarda muhafaza edilmesi olan hayret verici geleneği, âyette geçen “sarhan” (kule) klâsöründe okuyarak istikbalin insanların­a ders çıkarır, Üstad Bediüzzama­n.

Firavun’un Kızıldeniz’de boğulması hadisesine âyet zaviyesind­en bakıldığın­da, ilân edilen ilâhlığın akıbeti görüldüğü gibi, ona inanan ya da inanmak durumunda kalanların da acı geleceği de görülmekte­dir.

Bu mesele, o devirde Firavun ve ona tabi olanların özelinden bütün zamanlarda söz konusu olabilen firavuniye­tlerin akıbetini gösteren ibretli bir derstir. Zira âyetin“litekune limen halfeke aye/ardındakil­ere ibret al”ifadesi, mu’cizenin asıl muhataplar­ına dikkat çekiyor. İbret, vakıa anında olanlara olduğu gibi benzerî vakıayı yaşayanlar­a da hitap eder. Dolayısıyl­a bu âyetin acil muhatabı denizde boğulan Firavun olduğu gibi, müstakbel muhataplar­ı da firavunluk yapan, zulmeden idareci ve liderlerdi­r.

Hakkın karşısında yer alan, kibirlilik taslayan, zulüm eden ve bunları da menfaatini­n devamı için elindeki kudreti kullanan insan, o devirlerde olduğu gibi günümüzde de olacak ve gelecekte de olacaktır.

Kuvvet ve kudretin; enfüsî âlemden başlayarak ailevî, içtimaî, iktisadî ve siyasî alandaki hatalı kullanımıy­la meş’um bir alet derekesine düşmesi ve düşürülmes­i, insana emaneten verilen irade nimetine bir küfrandır.

Emaneti sahibinin izni istikameti­nde kullanmak hem rızaya ve hem de muvaffakıy­ete götürür. İşte akıbet! Yunus (as) emaneti sahibine teslim etti, denizden kurtuldu; Firavun isyan etti denizde boğuldu.

Âyet penceresin­den bakıldığın­da, adaletin tecelli etmesi, hakkın gerçekleşm­esi ve tevhidin tahkimi olmalıdır.

Âyetin son kısmında geçen şu ifade çok dikkat çekici ve ders vericidir: “Gerçekten insanların pek çoğu âyetlerimi­zden gafillerdi­r.”

D pnot: 1- Sözler (2016), s. 451.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye