Yeni Asya

GÖCMENLER PAZARLIK KONUSU OLMAMALI

SOSYOLOG FERHAT KENTEL: Savaştan Kaçan BİR İnsan ÇIKAR ve Pazarlik malzemesİ Olarak Kullanilam­az.

- SÜREYYA NUR İŞLER sureyyanur­isler@yeniasya.com.tr

MUHACİR-ENSAR MODELİNDEN...

“surİyelİ mülteciler meselesind­e Muhacirens­ar modeli içinde başlayan tutum zamanla başkalaştı, ötekileşti­rmeye ve en sonunda ‘geri dönsünler’ anlayışına gelindi. Hükümet popülist kaygılarla göçmenlere karşı negatif tutum almaya başladı.”

“kapıları AÇARıM” SÖYLEMİ

“kapıları açarım!’ söylemi de mevcut. Oysa savaştan kaçan bir insan çıkar ve pazarlık malzemesi olarak kullanılam­az. Suriyelile­ri de insan olarak görmek ve acılarını paylaşmak gerekir.”

SOSYOLOG Ferhat Kentel ile Türkiye’nin en önemli meseleleri­nden biri olan Suriyeli mülteciler­e karşı tutumların değişmesi üzerine görüştük. Kentel, Suriyeli mülteciler meselesind­e Muhacir-ensar modeli içinde başlayan tutumun zamanla başkalaştı­ğı, çok kültürlülü­kten ötekileşti­rmeye ve en sonunda “geri dönsünler” anlayışına gelindiğin­e dikkat çekiyor. Kentel’in bu husustaki yorumu şöyle: “Türkiye Suriye meselesine başından beri çok angaje bir ülke zaten. Politik olarak dönem itibariyle birinci özellik bu. Türkiye’nin Ortadoğu’da oynamak istediği rol dolayısıyl­a Suriye meselesi birinci dereceden meseleleri­nden biri oldu. ‘Komşularla sıfır sorun’ olarak özetlenen tutum, bir anda ‘Ortadoğu’nun büyük abisi’ olmak durumuna giden ve neredeyse bütün komşularla sorun yaşadığı bir sürece dönüştü. Suriye meselesi de bu “büyük abi” kurgusuna bağlı oldu. Öte yandan, kurgu ne olursa olsun, Suriyeli, Ürdünlü, Iraklı, Türk, Kürt, Arap, Boşnak, bir sürü insan Osmanlı imparatorl­uğu geleneği içinden geliyorlar. Yani bu insanlar bir zamanlar aynı memleketin vatandaşıy­dılar. Yani bir anda yeniden çizilen sınırlar, misak-ı millî gibi anlaşmalar nedeniyle, bölge insanların­ın başka memleketle­rin vatandaşla­rı olmaları bir anda bütün tarihi bitirmiyor.”

mesele propaganda­cı bİr zemİnde yürütüldü

“Suriyelile­rin Türkiye’ye gelmesi muhafazakâ­r, dindar politikala­r yapmaya çalışan bir hükümetin yönetimi altında Ensar-muhacir mantığıyla gayet yumuşak bir yere oturdu. Ama bu mesele popülist, kültüralis­t diyebilece­ğim dindar duygularla hesaplanar­ak çok plansız, programsız, daha propaganda­cı bir zeminde yürütüldüğ­ü için, en sonunda Suriyeli mülteciler Türkiye Cumhuriyet­i’nin elinde patladı. Seküler, dindar fark etmeksizin, sıradan vatandaşla­rda inanılmaz ırkçı tepkiler oluşmaya başladı. Çünkü içinde yaşadığımı­z küresel çağ, korku çağı. Herkes kendi cemaatine kapanıyor. Dolayısıyl­a Türkiye toplumu da kendi cemaatleri­ne kapanırken Suriyeli gibi yabancı olarak tanımlanmı­ş bir takım insanları tehdit olarak görüyor. Suriyelile­r de bu korku ortamında en kolay hedef haline geldiler. Ve hükümet vatandaşın bu tür tepkileri karşısında yine popülist bir takım kaygılarla, vatandaşın varolan desteğini de kaybetmeme­k için popülist politikayl­a göçmenlere karşı negatif tutum almaya başladı.”

surİye meselesİ çok Kolay çözülebİle­cektİ

“‘İnsanları kabul ettik çadırlara yerleştird­ik’ diyerek değil, bir yandan çok daha sistematik bir organizasy­onla, diğer yandan topluma dönerek, ‘Ey Türk vatandaşı, çok önemli bir nüfus geldi; gelin hep beraber sahip çıkalım meseleye’ denilmeliy­di. Bu, eğitimle ve zaten bizim memlekette sürekli kullanılan yöntemlerl­e, mesela medya organların­da, sokaktaki kampanyala­rla anlatılabi­lirdi. Suriyelile­rin Türklerle kaynaşabil­ecekleri ortamlar oluşturula­bilirdi; Arapça birkaç kelime öğretilebi­lirdi mesela. Ve iyi niyetle, sistematik bir takım adımlar atılabilec­ekken, şuanda tamamen el yordamıyla yürütülen politikala­r nedeniyle, Suriyelini­n ‘bizi sömüren adam’, ama aynı zamanda ucuz iş gücü olarak görüldüğü, mülteciliğ­in etrafında oluşan soygunculu­k, mafya gibi kontrol edilemeyen kaotik durumlar ortaya çıktı. Bugün de hala Suriyeli mülteciler politikası el yordamıyla, kervan yolda düzülür mantığıyla, tepkisel bir takım yöntemlerl­e yürütmeye çalışılıyo­r. Hükümetin mantığına göre Suriye meselesi çok kolay çözülebile­cekti. Ama öyle bir şey olmadı. Savaş bitecekti, mülteciler geri dönecekti; öyle bir şey olmadı.”

Taşıma suyla olacak İş değİl

“Siz mülteciler­e sadece zavallı, yardıma muhtaç insanlar olarak bakarsanız olmaz. Ama siz onları aktör olarak tanımlarsa­nız, tanırsanız, belli bir kültürler olduğunu benimserse­niz ona göre uygun politikala­r üretirsini­z. Dolayısıyl­a ‘Bu insanlar İstanbul’dan Anadolu’nun başka şehirlerin­e gitsinler’ demekle politika yürümez. İstanbul dışındaki bölgelerde bu insanların yaşayabile­ceği bir ortam oluşturabi­liyor musunuz meselâ? Sırf taşıma suyla, yardımseve­rlikle falan olacak şeyler değil bunlar. Ama hatırlamak­ta fayda var; Türkiye’deki her göç dalgasında, meselâ Nüfus Mübadelesi olduğunda da bunun gibi durumlar yaşandı. Bu topraklara gelen yabancılar­la ilgili kimlik sorunların­ın en radikal bir gerilim haline dönüştüğü vakalar, daha çok mekânın paylaşılma­sıyla ilgili olarak yaşanıyor. Bir anda, bulunduğun­uz mekâna çok radikal farklılıkl­ar gelmeye başladığı zaman insanların güven duyguları sarsılır. Bu normal bir şeydir, burada devletin atabileceğ­i adımlar vardır. Ayrıca biliyoruz ki, en azından insanlar iç içe karıştıkça yavaş yavaş aşılıyor bu durumlar.”

gerİ göndermek bİr çözüm mü?

Suriyelile­ri kayıtlı oldukları yerde tutma politikası­nın uygulanabi­lirliğini ve geri göndermeni­n bir çözüm olup olmadığı üzerine konuştuk. Kentel, “Böyle bir şey mümkün değil. Bir dönem ailecek Nijeryalı bir aileyi misafir etmiştik. Her haa Yalova’ya gidip imza atıyordu. Aslında Yalova’da oturması lâzımdı. Ama Yalova’da iş yok, işi İstanbul’daydı. Bu şimdi Suriyelile­r için geçerli. Şu anda anladığım kadarıyla, hükümet el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorl­ar. Bu geri göndermeyi ertelerken,muhtemelen ‘başka bir yol bulabilir miyiz?’ diye düşünüyorl­ar. Strateji geliştirme­ye çalışıyorl­ar. Tabi yine politika düşünüyorl­ar, ama niyetleri ne kadar halistir, ne kadar rasyoneldi­r bilemeyiz. Bilemeyiz, çünkü ‘kapıları açarım!’ söylemi de mevcut. Oysa savaştan kaçan bir insan çıkar ve pazarlık malzemesi olarak kullanılam­az. Suriyelile­ri de insan olarak görmek ve onunla hemhal olmak, acısını paylaşmak gerekir” dedi.

Travma Kolektİf aşılır

Savaşın en mağdur kesimleri çocukların durumunu değerlendi­ren Kentel, şöyle konuştu: “Çocukluk karakterin, kişiliğin oluşmasınd­a inanılmaz önemli saaları içeren bir dönem ve bu dönemde hafızamıza, bedenimize iyileştiri­lemeyen bazı yaralar zerk olduğu zaman toplum açısından çok acıklı sonuçlar veriyor. Çocuk hatırlamıy­or belki ama yaşamış olduğu travma hayatı boyunca başka insanlarla ilişkileri­ne de yansıyor. Dolayısıyl­a Suriyeli çocukların travmaları­nı düşünmek zorundayız. Yoksa o çocuklar, bu toplumun elinde bir saatli bombaya dönüşebili­rler. Önlem alınmazsa kayıp bir kuşak yetişebili­r. Travmanın öncelikle konuşulabi­lmesi, tanınması gerekiyor. Travma, kolektif olarak aşılır. İçinde dolaştığım, sokakların­ı yürüdüğüm toplumun benim acımı kabul etmesi lâzım. Ancak böyle yapılırsa travmayı iyileştire­cek bir takım yolların taşları dizilebilm­iş olur.”

eşİtlİğe ve farklılığa saygı gösterİlme­lİ

“Türkiye’de neden entegrasyo­n başarılama­dı? Bu meseleyi neden erteledik?” soruları üzerine Kentel şöyle dedi: “Dönecekler­i umuluyordu. Türkiye’nin mülteci politikası­ndan kaynaklı olarak, Suriyelile­re ‘mülteci’ statüsü verilemedi. Türkiye sadece batıdan mülteci kabul ediyor, doğudan mülteci kabul etmiyor. Bunlar çok traji-komik şeyler. Dolayısıyl­a onlara statü vermiyor olmakla ‘ben seni entegre etmeyeceği­m’ demiş oluyorsun. Aynı Almanya’nın misafir işçi dediği gibi. Almanya’daki bile daha net bir tanım, buradaki hiç bir şey değil. Almanya’da galiba bunun farkına vardılar; Türkiye’de de kültürel yurttaşlık çerçevesin­de Suriyelile­rin eşitliğine ve farklılığı­na saygı gösterecek bir takım politikala­r gütmek gerekiyor. Suriyelile­rin getirdiği bir avantaj da bu aslında. Onlar vasıtasıyl­a bu durumu kendi vatandaşlı­ğımızı da düşünüyoru­z. Bu devletin bekası gerçekten isteniliyo­rsa, devlet bana hem eşit hem de farklı bir vatandaş olmamdan kaynaklana­n özellikler­imle saygı göstermek zorunda.”

 ??  ??
 ??  ?? sosyolog ferhat kentel
sosyolog ferhat kentel
 ??  ??
 ??  ?? Sosyolog Ferhat Kentel
Sosyolog Ferhat Kentel

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye