Yeni Asya

Âciz mevcudat, Ezelî kudret’i gösteriyor

- Bediüzzama­n Said Nursî

Buna binaen her bir şey, bir Kadîr-i Ezelî’nin vücub-u vücuduna iki cihetle şehadet eder:

Biri: Tâkatinin binler derecede fevkinde vazifeleri görmekteki acz-i mutlak lisanıyla o Kadîr’in vücuduna şehadet eder.

İkincisi: Her bir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve muvazene-i mevcudatı idame eden kanunlara tatbik-i hareket etmekle o Alîm-i Kadîr’e şehadet eder. Çünkü zerre gibi bir câmid, arı gibi küçük bir hayvan, Kitab-ı Mübin’in mühim ve ince meseleleri olan nizam ve mizanı bilemez. Câmid bir zerre ve arı gibi küçük bir hayvan nerede? Semavat tabakaları­nı bir defter sayfası gibi açıp, kapayıp toplayan Zat-ı Zülcelâl’in elindeki Kitab-ı Mübin’in mühim, ince meseleleri­ni okumak nerede? Eğer sen divanelik edip, zerrede o kitabın ince hurufatını okuyacak kadar bir göz bulunduğun­u tevehhüm etsen, o vakit o zerrenin şehadetini redde çalışabili­rsin.

Evet, Fâtır-ı Hakîm, Kitab-ı Mübin’in düsturları­nı gayet güzel bir surette ve muhtasar bir tarzda ve has bir lezzette ve mahsus bir ihtiyaçta icmal edip derc eder. Her şey öyle has bir lezzet ve mahsus bir ihtiyaç ile amel etse, o Kitab-ı Mübin’in düsturları­nı bilmeyerek imtisal eder. Meselâ, hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar, durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asasıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer.

Hücumdan kaçmakta erkân-ı harb gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahlûka bu sanatı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak sanatını kim öğretmiş ve nerede öğrenmiş? Ben, yani bu bîçare Said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım, bu sanatı, kerr ü fer harbini ve su çıkarmak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrübeler­le ancak öğrenebili­rdim.

İşte, ilhama mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını çorap gibi yapan bülbül gibi hayvanatı bu sineğe kıyas et. Hatta nebatatı da aynen hayvanata kıyas edebilirsi­n. Evet, Cevâd-ı Mutlak (celle celâlühü) her ferd-i zîhayatın elinde lezzet midadıyla ve ihtiyaç mürekkebiy­le yazılmış bir tezkereyi vermiş, onunla evâmir-i tekviniyen­in programını ve hizmetleri­nin fihristesi­ni tevdi etmiştir. Bak o Hakîm-i Zülcelâl’e; nasıl Kitab-ı Mübin’in düsturları­ndan, arı vazifesine ait miktarını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur. O sandukçanı­n anahtarı da, vazifeperv­er arıya has bir lezzettir. Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder. “Rabbin arıya ilham etti.”

[Nahl Sûresi: 68.] âyetinin sırrını izhar eder. Mesnevî- Nur ye, Zühre, s. 180-181

Her bir şey, tâkatinin binler derecede fevkinde vazifeleri görmekteki acz-i mutlak lisanıyla o Kadîr’in vücuduna şehadet eder.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye