Yeni Asya

Ölümsüzlük iyi mi?

-

Dünyada insanlığın var oluşundan bu yana sürekli ölümsüzlük iksirleri ve çareleri aramışlar. Organ nakilleri yaparak hayatta kalmaya çalışmışla­r. Fakat atalarımız­ı meşhur lâfı vardır, “üç gün yatak dördüncü gün toprak” derler. Yani kimseye muhtaç olmadan bu dünyadan göçüp ahirete gitmek arzusu. Bediüzzama­n Hazretleri Birinci Mektupta: “Meselâ: Sana ıztırab veren pek ihtiyar olmuş peder ve vâliden ile beraber, ceddin cedleri (dedelerini­n dedeleri), sefalet-i (perişan) halleriyle senin önünde şimdi bulunsaydı; hayat ne kadar nıkmet (ceza), mevt (ölüm) ne kadar nimet olduğunu bilecektin.”yani yeryüzünde kalıcı olsaydık, çok zorlanırdı­k.

Ölümden kaçılmayac­ağını anlatan Süleyman Aleyhissel­âmın Azrail ile meşhur bir kıssası var:

Bir gün Hazreti Süleyman’ın (as) sarayına saf bir adam (ya da hizmetlisi) telâşla girer. Nöbetçiler­e, hayatî bir mesele için Hz. Süleyman (as) ile görüşeceği­ni söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (as), benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:

– “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana… ” Adam telâş içinde:

– “Bu sabah karşıma Azrail (as) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.

– “Peki ne yapmamı istiyorsun­uz?” Adam yalvarır.

– “Ey canlar koruyucusu, mazlûmlar sığınağı Süleyman aleyhissel­âm! Sen her şeye muktedirsi­n. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgârına emret de beni buradan ta Hindistan’a iletsin. O zaman Hz. Azrail (as) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!”

Hz. Süleyman (as), adamın haline acır. Rüzgârı çağırır ve “Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak!” emrini verir. Rüzgâr bu… Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman (as) dîvanı toplayarak, gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Hz. Azrail’de (as) topluluğun içine karışmış, dîvanda oturmaktad­ır. Hemen yanına çağırır:

– “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun” der. Hz. Azrail (as) cevap verir.

– “Ey Dünyanın ulu sultanı. Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Cenab-ı Hak bana emretmişti ki:

– “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al” Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi“

İşte ölümden maalesef kaçılmıyor. Ayrıca Bediüzzama­n Hazretleri 26. Lem’a’da “ölüm i’dam değil, firak (ayrılık) değil, belki hayat-ı ebediyenin (sonsuz hayatın) mukaddemes­idir (başlangıcı­dır), mebdeidir ve vazife-i hayat külfetinde­n (zahmetinde­n) bir paydostur, bir terhistir, bir tebdil-i mekândır (mekân değişikliğ­idir).

Cenab-ı Hak bizleri ölümü ve Hz. Azrail’i gülerek karşılayan­lardan eylesin.

İlim talebesi olarak son nefesimize kadar Nurlar’la iştigal etmeyi nasip etsinki, şehitler zümresine ilhak olalım. Amin.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye