Türkiye, sosyal adalette de küme düşmüş
En son Avrupa Birliği ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği (OECD) ülkeleri arasında hazırlanan Sosyal Adalet Endeksi’nde Türkiye’nin 41 ülke arasında 40. olması Türkiye’deki gelir dağılımı adâletsizliğini bir defa daha gündeme getiriyor. (gazeteler, 8.12.19) Zira araştırmaya göre Türkiye, “istihdam piyasasına erişim”de 37., “sosyal hayata dâhil olma ve ayrımcılığa uğramama”da 39., “nesiller arası adalet” başlığında 18., “sağlık”ta 36., “yoksulluğun önlenmesi”başlığında 31. ve“âdil eğitim fırsatları”başlığında 41. olmakla sonuncu sırada yer alıyor. Vakıa şu ki on yedi yıllık AKP iktidarının sonunda Türkiye’de asgari ücret açlık sınırının altında. Türk-İş açlık sınırını 2 bin 102 lira olarak açıklarken, milyonlarca kişinin geliri 2 bin 20 lira. 875 bin kişi bin liranın altında emekli maaşı alıyor. 8 milyon 700 kişi açlık sınırının altında, 16 milyon açlık sınırında. 6 bin 705 lira ile 7 bin 92 lira arasında olan “yoksulluk sınırı”nda ise 48 milyon kişi yaşıyor. Siyasi iktidarın çizdiği “pembe tablolar”ın aksine, ekonominin küçülüp, enlasyon, yüksek işsizlik, “kamu açıkları”nın başlıca sebeplerinden sayılan harcamalarda savurganlık, özelleştirmelerde kayırmacılık, verimsiz çalışan Kİt’lerde mâliyet yüksekliği, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadelede başarısızlık ekonomiyi vurduğu gibi gelir dağılımını da dengesiz hale getirmiş. Uluslararası Şeffalık Örgütü’nün verileriyle son yıllarda “dünya yolsuzluk algısı endeksi”de 177 ülke arasında Türkiye’nin “temiz ekonomi”den uzak 50. sıralarda Namibia ile aynı puanda Ruanda ile aynı kümede kalması; “küresel yolsuzluk raporları”nda, savaş, işgal, kaos, iç çatışma ve istikrarsızlığın sürdüğü, felâkete uğrayan ya da çatışma ortamındaki Ekvador, Gambia, Haiti, Jamaika benzeri istikrarsız ülkeler kategorisinde olması durumu deşifre ediyor. Aslında Türkiye’nin gelir dağılımı dengesizliğiyle yoksulluğun kat kat katlandığı, sosyal adâletin bozulduğu uluslararası raporların yanı sıra devletin resmî araştırmalarıyla da ortada. Gerçek şu ki kamuda rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve partizanlıkla mücadele vaadlerinin hiçbiri yerine getirilmemiş. Daha önce açıklanan bir rapordaki Türkiye’nin yolsuzlukta Küba’yla aynı kulvarda olduğu, son yıllarda yolsuzluklarla yurt dışına kaçan paranın miktarının 40-50 milyar dolara ulaştığı, kamu ihâle bedellerinin en az yüzde 15’inin “bağış” ve“komisyon”kamuleleriyle kişilerin cebine girdiği, her yıl en az 5 milyar doların politikacıların/bürokratların şahsî hesabına yatırıldığı, bu yüzden dış yatırımcıların yüzde 63’ünün Türkiye’ye gelmediği ve Türkiye’nin rüşvet, kara para ve diğer yasadışı yollarla “yolsuzluk kaybı”nın 200 milyar doları aştığı tesbitleri tabloyu ortaya koyuyor.