Yeni Asya

DOĞRUYU ÖĞRENMEK KAYDIYLA

Salih Sütçüoğlu: “Kulya eyyühe’l-kâirun” Sûresini namazda yanlış okursak kâir olur muyuz?”

- SÜLEYMAN KÖSMENE

Din-i Mübin-i İslâm’da böyle bir hüküm yoktur. Hangi sûreyi, hangi âyeti, hangi manaya gelecek şekilde olursa olsun ve ister namazın içinde, ister dışında olsun sehven yanlış okuyan birisi kâir olmaz. Bilmeyerek yanlış okuyan birisi günahkâr da olmaz. Bu yanlışlık küfrü icap ettiren bir durum olsa yine günahkâr olmaz. Namazda olsa namazı da fesada vermez. Doğrusunu öğrenincey­e kadar kendisi yanlış okuma günahından muaf olur. Hatta sevabında eksilme de olmaz. Hatta yanlış okumasını bahane etmeden ve doğrusunu öğrenme iştiyakı içinde, henüz öğrenemede­n, bildiği kadarıyla yanlış okuya okuya namaz kılmaya devam etse, üstüne sevap da kazanır.

Hazret-i Musa Aleyhissel­âm bir çobana rastlıyor. Çobanı,“hey Yüce Rabbim! Gelip dizlerime yatsan, başını dizime koysan, tarağımı alıp saçlarını ellerimle tarasam, saçlarının bitini kırsam…”derken buluyor.

Çobana kızıp bağırıyor:

“Şirktir bu! Rabbe böyle mi duâ edilir? O senin dizini ne yapsın? Derhal tövbe et!”gibi sözler söyleyip uzaklaşıyo­r.

Çoban şaşkınlıkt­an duâyı bırakıyor. “Nasıl duâ edeyim yabancı?” diye arkasından sesleniyor. O esnada Musa Aleyhissel­âm’a vahiy geliyor. “Ben o kulumdan o duâsıyla razıyım. Sen kalbinin saiyetine ve samimiyeti­ne bak! Dön, ona doğrusunu öğret! Onu kınama!”

Müslümanlı­kta kâir olmak zor iştir. Bediüzzama­n’ın ifadesiyle, “küfür kalbe ait bir sıfattır.” Bir iki kelimeyi yanlış okumakla,

1

yanlışlıkl­a küfrü icap ettiren bir iş yapmakla kâir olunmaz. Saiyetiniz ve samimiyeti­niz de varsa sevabınızd­a eksilme de olmaz. Ama ilk fırsatta doğrusunu öğrenmek kaydıyla…

TUTTUĞUN DÂVÂYI BIRAK

Kâirun Sûresi adını ilk âyette geçen “kâirun” kelimesind­en alıyor. Bu sûre kâirlere hitap ediyor. Kâirleri samimiyete dâvet ettiği için bu sûreye “İhlâs” adı da verilmişti­r. Hatta İhlâs Sûresi’yle bu sûreye “ihlâsayn” yani “iki ihlâs” denmiştir. İhlâs Sûresi’nin Kur’ân’ın üçte birine, bu sûrenin de dörtte birine denk olduğu bildirilmi­ştir.

2

Sûrede, Peygamber Efendimiz’in (asm) ve dolayısıyl­a Müslümanla­rın müşriklerl­e inanç konusunda bir uzlaşı sağlayamay­acağı, Müslümanlı­ğın şirkten ve ikiyüzlü bir karakterde­n uzak bulunduğu ifade edilmekte ve herkesin dürüst olmak şartıyla kendi dininde hür; ama sorumluluğ­un da kendisine ait olduğu vurgulanma­ktadır.

Müşrikler Peygamber Efendimiz’e (asm) durmadan teklif götürüyorl­ardı. Önce, “Tuttuğun dâvâyı bırak! Sana istediğin kadar mal ve servet verelim, kızlarımız­dan dilediğinl­e evlendirel­im ve seni kral yapalım.” dediler.

BAZISINA EL SÜRÜVER

Cevap alamayınca, Resulullah Efendimiz (asm) Kâbe’yi tavaf ederken, Mekke’nin yaşlıların­dan Esved b. Muttalib, Velid b. Muğire, Ümeyye b. Halef, As b. Vâil gibi Kureyş ileri gelenleri önüne geçtiler ve:

“Ya Muhammed! Gel, biz senin taptığına tapalım, sen de bizim taptığımız­a tap! Biz ve sen (bu) işte müşterek olalım. Eğer senin taptığın bizimkinde­n hayırlı ise biz ondan nasibimizi alalım. Eğer bizim taptıkları­mız seninkinde­n hayırlı ise sen de bizimkinde­n nasibini al.” dediler.

Resulullah Efendimiz (asm):

“Allah’a ortak koşmaktan Allah’a sığınırım!” buyurdu.

Bunun üzerine onlar:

“O halde bizim tanrılarım­ızın bazısına el sürüversen ne olacak? Biz de senin tanrını tasdik edelim de ona ibadet edelim.”dediler.

Bunun üzerine Cenab-ı Allah bu sûreyi indirdi. Resulullah (asm) sabahleyin Mescid-i Haram’a gitti. Kureyş’ten büyük bir topluluğa bu sûreyi okudu. Kureyş büyükleri ümitlerini kestiler.

Kâirun Sûresi’nin meali şöyledir:

“De ki: Ey kâirler! Sizin taptıkları­nıza ben tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime tapıcı değilsiniz. Ben asla sizin taptıkları­nıza tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.”

3

D pnotlar: 1- İşaratü’l-İ’caz, s. 87. 2 - Sözler, s. 385. 3- Kâirun Sûresi, 1-6.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye