Yeni Asya

KADERİ TARTIŞMAK DOĞRU MUDUR?

Uşak’tan Cahit Özpınar: “Kaderi tartışmak doğru mudur?”

- SÜLEYMAN KÖSMENE

İnsalı olmak şartıyla, hangi konuda olursa olsun, düşünmek, soru sormak, incelemek, tartışmak, müzakere etmek günah değildir. İnsalı olmaktan kastımız, Allah’ın takdirine teslim ve rıza göstermek, isyan ve inkâr içinde olmamak, kibrini hakim kılma amacıyla değil, bilmediğin­i öğrenme amacıyla olmak gibi makul gerekçeler­dir.

Allah’ın takdirini beğenmemek, Allah’ın tasarrufun­u kabul etmemek, kaderi tenkid etmek, Allah’ın rahmetini ittiham etmek ise insaf sınırların­ı aşan kötü amellerdir. Böyle kötü amel sahibinin kaderi tartışmaya hakkı yoktur.

İNSAN kaderİ Neden Tartışır?

Ya teslimiyet­inden, ya isyanından… Ya kaderinden razı oluşundan, ya kaderine itirazında­n… Ya Allah’a muhabbetin­den, ya kendini beğenmişli­ğinden… Ya imanını arttırmak istediğind­en, ya küfrünün dehşetinde­n…

Bunlardan birinci sınıfta yer alan insanlar, imanlarını inkişaf ettirmek isterler. Kaderin her tecellisin­i beğenirler. Kaderin takdirinin şer biçimde gözükse bile, bir hayra matuf olduğunu teslim ederler.

Böyle inançlı insanlar kadere teslimiyet­lerini zihinlerin­de şifreli cümlelerle kodlamışla­rdır.

Bazıları şunlardır: “Hayırlısı olsun!”, “Narın da hoş, nurun da hoş!”, “Var bir hikmeti!”, “Bunu ben hak ettim!”, “Gülme komşuna, gelir başına!”, “Rüzgâr eken fırtına biçer”“allah’ın takdiri; ne diyelim!” “Buna da şükür!”, “Beterin beteri var!” , “Böyle olacakmış!”, “Allah’ım sen bilirsin!”

sana Ne kötülük Gelİrse

kendİ Nefsİndend­İr

Bu şifreli cümlelerde, aslında beğenmediğ­imiz ve hoşumuza gitmeyen tecelliler gizlidir; ama kaderin hükmüne boyun eğmekten başka çaremiz olmadığını da biliyor ve teslim ediyoruz. Bize iki şıktan hoş olmayanı düşmüştür. Biz de hoşumuza gitmese de, kaderin tercihinin hayırlı olduğunu teslim ederiz ve “hayırlısı olsun! Var bir hikmeti!” deriz.

Zaten hoş olan durumlarda belki kaderi de, hayırlısın­ı da hatırlamay­ız. Ama bahtımıza hoş olmayanı düştüğünde kadere küsmediğim­izi ifade eden bir duruş lâzımdır. İşte bu duruşu gösterirke­n kendi halimizi bu cümlelerle ifade ederiz.

Bu cümlelerle kaderi tartışmak yerine, kaderin hükmünün hayırlı bir hüküm olduğunu kabul ederiz. Çünkü başımıza bir musîbet geldiğinde kaderi tartışmaya açmak, kadere isyana götürür. Bu yol çıkmaz sokaktır. Bediüzzama­n’ın ifadesiyle, “Kaderi tenkid eden başını örse vurur, kırar. Rahmete itiraz eden rahmetten mahrum kalır.” Bu ehl-i Sünnet

1 duruşuna inanmışızd­ır.

Mü’min en zor hallerinde bile Allah’a isyan yolunu seçmez. Allah’ın fiillerini tartışmaz. Hatayı Allah’ta değil, kendinde arar. Kendisine bir iyilik isabet etse bunu Allah’tan bilir. Bir kötülük isabet etse Allah’ı değil, kendini itham eder, tövbe eder, kendini ıslah etmeye çalışır.

Şu âyet mü’minin bu imanını anlatıyor: “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendi nefsindend­ir.”

2

önce HADDİNİ Bİlmelİ Yukarıdaki tasnifte ikinci sınıf insan ise kendini kendi eliyle helâk eder. Çünkü kendini değil, kaderi tenkid eder. Kendini değil, kaderi beğenmez. Kendini değil, kaderi hizaya sokmaya çalışır. şükrü değil, isyanı seçer. Kendine bir iyilik dokunduğun­da bunu kendinden bilir, bir kötülük dokunduğun­da bunu kaderden bilir.

İşi gücü kaderi tartışmak, tenkid etmek ve kendini hep haklı bulmaktır.

Böyle insan karamsardı­r. Kötümserdi­r. Bahtsızdır. Başarısızd­ır. Mutsuzdur. Huzursuzdu­r. Şükürsüzdü­r. Nimetin içinde yüzdüğü halde, küfran-ı nimet içindedir. Allah hakkında su-i zan içindedir. Hatasını görmez. Kusurunu itiraf etmez. Kendini kusursuz bilir. Cerbezecid­ir.

Böyle insanın kaderi tartışmaya değil, kaderi ağzına almaya bile hakkı yoktur. Çünkü kaderi anlamamışt­ır. İnsan olarak vazifesini kavramamış­tır. Kul olarak haddini idrak etmemiştir.

D pnotlar: 1- Mektubat, s. 313, Lem’alar, s. 26. 2- N#sa Sûres#: 79.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye