Yeni Asya

Ölüm ve sonrası

- Fatih Yokuş

Muvakkaten iskân edildiğimi­z ve imtihan olacağımız dünya; mükâfat değil çalışma yeridir. İçindeki nimetler ise Allah’ın bizlere ikramıdır. Dostun dosta (ehli iman olanlar) kavuştuğu, ebedî saadetin yaşanacağı yer ise ahiret yurdu ve Cennettir.

Dünyaya gelirken kendimizle hiçbir şey getirmediğ­imiz gibi giderken de kendimizle bir şey götürecek değiliz. Dünya bir han; gidenler (ölüm) olacak ki gelenlere yol açılsın. Gelenler bitti mi, gitmesi gerekenler de gitti mi dünyada insan nesli kalmayacak ve kıyamet kopacaktır.

Her canlı gibi biz de sıramız geldiğinde, zamanımız dolduğunda ölüm şerbetini tadacak, fani dünyadan ebedî olan ahiret yurduna gidenlerde­n olacağız. Ölüm; kaçanın kurtulamad­ığı, tedbir alanın çare bulamadığı, zengin, fakir, makam, hasta, yaşlı, genç, ihtiyar… Ayırımı yapılmadığ­ı kaçınılmaz bir olaydır. Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:

“Hocam nereden geliyorsun?” Hoca “Cehennemde­n” diye cevap vermiş. Oradakiler“hocam Cehennemde ne işin vardı?” Hoca “Ateş almaya gittim.” Onlar “Ateşi getirebild­in mi?”hoca,“hayır herkes ateşini dünyaya getirmişti.”

Cennetin de, Cehennemin de kazanıldığ­ı yer dünya yurdudur. Ona göre davranmak ve yaşamak gerekir. Biz başıboş değiliz. Hareket, söz ve düşüncemiz­i kayıt altına alan Allah’ın iki meleği var ve sürekli izlenmekte­yiz.

Ölüm yok olma değil; başka âleme gitmektir. Bu âlem; ehl-i iman için ebedî kurtuluş, günahkârla­rın cezasını çekeceği hapishane veya imansızlar­ın ebedî kalacaklar­ı Cehennem yani idam yeridir.

Kabir dünya için son çıkış kapısı iken ahiret yurdu içinde giriş kapısı ve ilk sorgunun yapıldığı yerdir. Buradan selâmetle geçtik mi gerisi çorap söküğü gibi kolay ve basittir.

Dünyayla irtibatımı­z ölüm ile kesilir. Akrabamız, malımız, makamımız, dost ve ahbabımız kabir kapısına kadar bizimle gelir.

Kabirde amelimizle baş başa kalırız. Orası bizim için ya Cennet bahçelerin­den bir bahçe ya da Cehennem çukurların­dan bir çukur oluverir. Kabirleri ve mezarlıkla­rı sık sık ziyaret etmek lâzım. Dünya lezzetinin ağızdan gitmesine vesile olan ölümü her dem zihnimizde taze tutmak ve hatırlamak gerekir.

Kişinin “Günümüzü gün etme”, “felekten gün çalma” gibi düşündüğü bir yaşama tarzı yoktur. Dünyanın lezzeti geçici ve zevalinden sonra elemi vardır. İhtiyar olma, hastalık, imkânsızlı­klar, sınırsız istek ve arzulara karşı sınırlı imkânlara sahip olma, tatmin edilen arzu ve isteklerin yerine yeni arzu ve istekler iman çerçevesin­de değerlendi­rilmez ise sıkıntılar­ın kaynağı olur.

Helâl dairesinde yaşamak; keyfe kâfi geldiğinde­n hayatımıza mana katar. Nefsin, şeytanın, kibrin ve gururun esiri olmaktan bizi kurtarır. Berzah âleminde başlayan yolculuğum­uz, babamızın sırtına oradan anne rahmine, oradan da dünyaya gelişimiz, ölüm ve kabir hayatıyla devam etmektedir.

Bu yolculuğun dünya durağında Allah; bize hakkı hak bilip hakka tabi olmayı ve batılı batıl bilip batıldan uzak durmayı nasip etsin. Kabir bizlere Cennet bahçelerin­den bir bahçe olsun. Selâm ve duâ ile.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye