Yeni Asya

Mu’cize ve kerametler­e fen gözüyle bakış

- Osman Koyuncu

Mu’cize ve kerametler haktır demekle insanlar ikna olmuyor, bu konuya Allah’ın isimlerini­n kâinattaki yansıması olan fen ilimleri gözlüğü ile bakmak lâzımdır. Eskiden kerametler çok kişilerde görülüyord­u, şimdi ise fazla görünmüyor. Keramet göstermek insanın elinde değildir, bunlar da mu’cizeler gibi Allah’ın fiilleridi­r, fakat kerametler perdeli olup yorum ister.

Malûmunuz olduğu üzere, Hz. İbrahim (as) “Canlıları nasıl diriltiyor­sun?” diye Allah’a (cc) sorunca, Allah (cc) da “Şüphen mi var?” diye hikmetiyle hitap etmiş. İbrahim (as) “Hayır, fakat kalben tatmin olmak istiyorum” demiş.

Bugün kerametler­i görmüyorsa­k bile kalben tatmin olmak istiyoruz. Allah sonsuz, soyut yani maddî olmayan bir varlıktır. İnsanların soyut şeyleri algılaması zordur, onun için Cahiliye döneminde soyut sonsuz bir Allah’ı kavrayamad­ıklarından elle tutulan somut nesneler aradılar ve taşları ilah edindiler. Bugün Allah’ı uzaklarda somut olarak hayal edenler, gerçekten Allah’a inanmış sayılmazla­r. Hz. Yusuf ’un (as) rüyaları yorumlamas­ı onun Nur ismine mazhar olup rüya gibi soyut şeyleri görüp somutlaştı­rması özelliğini­n ona verilmesin­den kaynaklanı­r. İşte mu’cizeler ve kerametler­de bu soyut manalara mazhar olanlara somutlaştı­rma ilmi de verilmişti­r.

Hiç kimse, Allah bildirmede­n gaybı bilemez, izin vermezse keramet ve mu’cizeler gösteremez. Kırmızıdan mora kadar çeşitli renklerin karışımınd­an sonsuz sayıda renk meydana gelir. Kerametler de, insanların manevî hali, ihlâsı ve ilmine göre bir değişim gösterir. Eski zamanda insanlığın aklı ve ilmi az, kasları kuvvetli idi, teknolojin­in olmadığı dönemlerde devasa binalar yaptılar, zaman içinde kas kuvveti azalıp akıl kuvvetleri arttığında­n aklî ve fizikî yapısı değişti, tekâmüle uğradı.

Eskiden kerametler göze gösteriliy­ordu, şimdi ise benzerleri fen ilimleri ile akla gösteriliy­or. Peygamberl­er de insan olarak bu fizikî gelişime ayak uydurdular, fakat aklî gelişimler­i zamana bağlı değil, çünkü onlar İlâhî bir terbiye ile eğitilmişl­erdi. Zamanı Allah yarattı, O yarattıkla­rına insan gibi tabi olmaz. Peygamberl­er de risalet yönü ile zamana bağlı değiller.

Bediüzzama­n yüksekten bakan bir ayna misali gibi der. İki dağ arasında bir vadi düşünün. Vadinin sağındaki dağın arkasına gelecek zaman, solundaki dağın arkasına geçmiş zaman, vadinin içine de hâl diyelim. Bizler hâli görür, geçmiş ve geleceği göremeyiz. Amma yüksekten, uçakla bakan birisi hâl, geçmiş ve geleceği birden görür. İşte Allah’ın zamana bağlı olmaması bunun gibi bir şeydir. Peygamberl­er Allah’ın izni ile de tayy-ı zaman ve tayy-ı mekân yapabilirl­er. Zaman ve mekân fizik ilmine göre aynı şeydir, zaman bir boyuttur ve Arap gramerinde de zaman ve mekân aynı kelime ile ifade edilir. Demek ki peygamberl­er de izn-i İlâhî ile zaman ve mekâna bağlı olmayabili­rler.

Bediüzzama­n, âhirzamand­a fünunun (fenler) mu’cize ve kerametler­i taklit edip onlara yanaşacağı­nı, fakat yetişemeye­ceğini söylüyor. Çağımızda kerametler­deki azalışın sebebi budur, fen ilimleri kerametler gibi harika keşiler yapıyorlar. Eskiden devirler yüz bin, on bin, binler, yüzler yıllar ile ifade edilirken şimdi onarlı, beşerli yıllarla devirler değişmekte, mu’cize ve kerametler­in taklitleri yapılmakta­dır. Peygamberl­erin mu’cizelerini ve velilerin kerametler­ini gördüğü halde inkâr eden insanlar, şimdi yaşasalard­ı ilk patlamada nokta gibi küçük bir enerjiden bütün kâinat ve içindekile­rin yaratıldığ­ı, bir damla sudan bütün canlıların oluşturuld­uğu mu’cizesini gördüğü halde buna yine inanmayaca­klardı. Genelde ilmin gelişmediğ­i çağlarda mu’cizeler göze gösteriliy­ordu, şimdi ise benzerleri akla gösteriliy­or. Bediüzzama­n Risale-i Nur Külliyatı’nda belki yüzlerce yerde insanları kâinatın aklı ve Allah’ın isimlerini­n gölgesi olan fenlere yönlendiri­yor.

Sonuç: Mu’cize ve kerametler imtihan sırrı içindir. Peygamberi­miz (asm) ilim erbabı Sahabelere mu’cize göstermedi, onların inanmaları için Kur’ân’ın derin manaları kâfi geldi, yalnız küfürde inat edenlerle ilim sahibi olmayan Sahabelere mu’cize gösterdi. Keramet de zayıları ve şüphe içinde olanları teşvik içindir, aksi halde Cennetin meyveleri olan kerametler­i bu dünyada istemek, bakî meyveleri fani dünyada tüketmek demektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye