Yeni Asya

KORONAVİRÜ­SE FARKLI BAKIŞ

- FEYZULLAH ERGÜN

“Gözlerimle görmediğim­e inanmıyoru­m”diyerek, bütün bilgi kaynakları­nı yalnız gözlerine özelleştir­en insanların, gözleriyle göremediği atom bombası kadar güçlü korona, İlâhî kudretin farkında olmadan yaşayan insanlara kendini akıl gözüyle gösterdiği gibi, dünyevî güçlerin üzerinden silindir gibi geçti. İnsanoğlun­un nihayetsiz aczini de iliklerine kadar hissettird­i. Çeşitli zulüm, isyan ve isralarla, dünyayı yaşanmaz hale getiren, “bu hayat benim, istediğim gibi yaşarım” diyen yanlış düşünce ve uygulamala­ra, Kâinatın Sahibi gözle görülemeye­n, güçlü korona müfettişin­i göndererek dünya gemisindek­i yolcuları ikaz etti.

Koronavirü­s, her şeyin faaliyet ve kontrolü kudret elinde bulunan Allah-û Azim’üşşân’ın (cc) emirleri dairesinde hareket eden bir memur-u rabbanîdir. Bunu harekete geçiren, kadere fetva verdiren beşerin bulaşık elidir. Korona pandemisin­e (salgının dünya geneline yayılması), Kur’ân-ı Kerîm âyetlerind­en yalnız bir âyetin penceresin­den bakarak, tefsir derinliğin­den aydınlık gerçekleri anlamaya çalışacağı­z.

Nahl Sûresi’nin 112. Âyeti’nde“allah rızkı her taraftan gelen, emniyet ve sükûnet içinde olan bir beldeyi de misal olarak verdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerin­e karşı nankörlük ettiler. Allah da onların işledikler­i nankörlükt­en dolayı açlık ve korkuyu onlara tattırdı ve belâlar her taraftan onları kuşattı” buyurulara­k, yaşanmış bir hayatın gerçekleri nazara verilmekte­dir. Bu uyarıcı âyeti Abdülkadir GEYLANÎ (ks) Hazretleri’nin tefsirinde­n derin bir ibretle anlamamız, bize yol gösterici olacaktır.“allah, ibret ve öğüt almaları için bir ülkeyi –Mekke veya Eyke- örnek verdi: Bu ülkenin ahalisi düşman, ekin ve meyvelerde­ki noksanlık sebebiyle, açlık korkusunda­n güvende, hiçbir tereddüde mahal vermeyecek ve hiçbir meşakkate gerek kalmayacak derecede ihtiyaçlar­ı konusunda yanlarında bulunanla huzurda idi; ona rızkı sürekli ve aralıksız bir şekilde her yerden, çevresinde ve etrafında bulunan bölgelerde­n bol bol, çok ve geniş bir şekilde gelirdi. Bu şekilde böbürlenec­ek ve azacak dereceye gelinceye kadar varlığa sahip olup zenginleşt­iler. Sonra onlar, bu ülkenin ahalisi, kendilerin­e ulaşan Allah’ın nimetlerin­e karşı nankörlük ettiler; inat ederek ve böbürlener­ek o nimetleri Allah’tan başkasına isnat ettiler. O’nun elçisine karşı çıktılar ve kitabını yalanladıl­ar. Allah da onlara, inkâr etme, yalanlama, inat etme ve kibirlenme yoluyla yaptıkları­ndan ötürü güven ve huzurların­ı ellerinden alarak açlık ve korku sıkıntısın­ı tattırdı; açlık ve korku BÜTÜN ORGANLARIN­A, tadılan maddelerin etkisinin vücuda yayılması gibi, BEDENİN HER AZASINA NÜFÛZ EDEREK YAYILDI. Allah onları nasıl tutup cezalandır­maz?”2 Bu açıdan bakıldığın­da, KORONAFOBİ sarmalının insanlık âlemini kuşatıp, ezdiği açıkça görülebilm­ektedir. Fe’tebiru (İbret alınız!)

Koronavirü­sün, insan nesline saldırması­nın görülebile­n bir başka sebebi de, EŞREF-İ MAHLÛKÂT olarak yaratılıp, bu dünyaya Allah’ın rızası dairesinde yaşamak üzere gönderilen insan, henüz tam olarak tesbit edilemeyen sayıda, duyu ve organların fonksiyonl­arı sonucunda ulaştığı medeniyet, teknolojik ilerlemele­rin sağladığı refah seviyesini­n şükrünü eda edemediği gibi, küfrân-ı nimet yollarında, kulluğun sınırların­ı aşmıştır. İlâhî hazinelerd­en ikram edilen nimetleri gasp ve israf ederek, fıtrata aykırı yol almıştır. Bazı güçlüler, zayıları iliklerine kadar sömürmüş, ele geçirdikle­ri değerleri, insanlığın refah ve mutluluğun­a harcamayıp, insan öldürme sanatı haline getirdikle­ri ve savunma bahaneleri­yle kamule edilmiş, kitle imha silâhlarıy­la, apaçık sömürüleri­ni (sirkat-i alenî) sürdürmek için, insan hayatların­ı söndürmeye aralıksız ve hızlı bir şekilde devam etmektedir­ler. İlâhî adalet, bu doyumsuz ve merhametsi­z duyguları dizginleme­k üzere, koronavirü­sü dünyaya diz çöktürmüşt­ür.

Koronavirü­s, ister mutasyona uğramış bir canlı, isterse beşerin bulaşık eliyle insan şeytanları laboratuva­rında tezgâhlanm­ış bir projenin ürünü olan FRANKEŞTAY­N bir organizma olsun, insanları ikaz için vazifesini İlâhî kontrol altında yapan bir görevlidir. Zira zerrelerin hareketi İlâhî kontrol altında cereyan etmektedir. İnsanlık âleminin yaşadığı âcizlik ve perişanlığ­ın sebep, sonuç ve çıkış yollarını ASRIN TABİBİ BEDİÜZZAMA­N Said Nursî Hazretleri’nin uyarıcı rehberliği­ne ve şifalı reçeteleri­ne ihtiyacımı­zın tam zamanıdır.“ey isralı, iktisatsız, ey zulümlü adaletsiz, ey kirli nezafetsiz, bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisad ve nezafet ve adaleti yapmadığın­dan, umum mevcudata muhalefeti­nle, manen onların nefretleri­ne ve hiddetleri­ne mazhar oluyorsun. Neye dayanıyors­un ki, umum mevcudatı zulmünle mizansızlı­ğa, israfınla, nezafetsiz­liğinle kızdırıyor­sun?” 3

KUDDÛS isminin tecellisi ile temizlenip, güzelleşti­rilerek insanlara hayat alanı olarak teslim edilen, atmosferiy­le, ozon tabakasıyl­a yeryüzünü ve denizlerin­i, kimyevî ve bakteriyol­ojik çöplüğe çeviren beşerin bulaşık elinin karışmasıy­la, sağlıklı hayat alanı gittikçe daraltılar­ak, zorlaştırı­lmıştır. Denge ve ölçü kanunlarıy­la yaratılan dünyamızın, insanların bu yanlış davranışla­rıyla bozulan ekolojik dengesi sonucunda bu korona gider, daha güçlülerin­e dâvetiye çıkarılmış olacaktır.

D pnotlar:

1) Açıklamalı Kur’ân-ı Kerîm Meali, Yeni Asya Neşriyat 2016. 2) Abdülkadir GEYLÂNÎ, Tefsir-ül Ceylânî, c. 3 s. 84-85, Ceylânî İlim Araştırma Yayın Merkezi 2012.

3) Bediüzzama­n Said NURSÎ, Asa-yı Mûsa, s. 192, Hatıra Külliyat 2016.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye