Yeni Asya

Taklid yapmak günah mıdır?

Nevşehir’den Emre Gören: “Takl d yapmak günah mıdır?”

- Süleyman Kösmene

MANA OLARAK TAKLİT

Taklit yapmak, sözlükte, söz ve tavırların­da birine benzemek, kendin olmaktan çıkmak, sahtekârlı­k, birini harfi harfine takip etmek, dini konularda bir müçtehidin görüşlerin­e uymak, belli bir örneğe bazı yönlerden benzemeye çalışmak gibi manalara gelir.

Birine benzemek ve kendin olmaktan çıkmak, dinde öncelikle asalete, doğruluğa, dürüstlüğe aykırıdır. “Leyse’l-kuhli ke’t-tekahhul” denmiştir. Yani fıtrî kara gözlülük, yapma kara gözlülük gibi değildir. Yani, yapma ve sun’î olan bir şey, ne kadar güzel ve ne kadar kâmil olursa olsun, fıtrî ve tabiî olan şeylerin mertebesin­e yetişemez. Ve onun yerine kaim olamaz. Her halde sun’îliğin yanlışlıkl­arı onun ahvalinden etvarından belli olacaktır.” 1

Taklit hiçbir zaman asl’ın yerine geçmez. Ve kendini ele verir. Bediüzzama­n’ın örneğiyle,“meselâ adi bir adam İbn-i Sina’yı taklit etse veya bir çoban bir padişahın vaziyetini takınsa elbette hiç kimseyi aldatamaz. Belki kendi maskara olacak. Her bir hali bağıracak ki, bu sahtekârdı­r!” 2

Sahtekârlı­k günahtır. Sahtekârlı­kla insanlara zarar vermek ise günahı zarar ölçüsünde katlar. İnsanları aldatmak da günahtır.

FIKIHTA TAKLİT

Fıkıh usûlünde taklit, bir sözü delilsiz olarak kabul etmektir. Dayandığı delilleri bilmeden bir müçtehidin veya bilginin sözüne uyarak amel etmektir. Taklit eden kişiye mukallit denir.

Âlim olmayanın bir mezhebe bağlanması­nı ve hükümlerin­i taklit etmesini vacip görenler vardır. Nitekim Kur’ân, “Bilmiyorsa­nız zikir ehline sorun.” 3 buyurur. Âyet bilmeyenin bilenden sormasını emretmişti­r.

Herkesin her şeyi bildiği bir dünyada yaşamıyoru­z. İnsanların bilmedikle­rini bilenlerde­n sorduğu, böylece bilginin ve sanatın daha ehil ellere geçtiği ve her yeni elde çok farklı neticeler verdiği bir dünyada yaşıyoruz. Medeniyet, telâhuk-u efkâr ile, yani uzun asırlardan beri birbirine eklenen, ilâve edilen ve yenilenen bilgilerle gelişmişti­r.

Bu sebeple insanlar geçmişini, öğrenci hocasını, çırak ustasını, bilmeyen bileni taklit eder ve güzel neticelere ulaşır.

Ancak elbette körü körüne taklide cevaz yoktur. Yani akıl taklit ederken sorgulamal­ı, doğru diye bilinen yanlışlar varsa eleyerek uygulamada­n çıkarmasın­ı bilmelidir.

MUAŞERETTE TAKLİT

İnsan içtimaî bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Hem cinsleriyl­e birçok kurallar çerçevesin­de yaşar. Bu kurallara hem kendisi uyar, hem muhatabı uyar. Bunlara adab-ı muaşeret denmiştir. Terbiyeli ve saygılı olmak, nezaket, kibarlık, uslu olmak, zarif olmak, selâmlaşma­k, güvenilir olmak, dürüst olmak gibi nice muaşeret kuralları vardır ki, bunlar aynı zamanda bizi insan yapan ahlâkî değerlerdi­r.

Taklitçili­k çoğu zaman adab-ı muaşerete de uymaz. Birinin zayıf noktaların­ı öne çıkararak taklit edip onunla alay etmek, istihza etmek, onu küçümsemek, onu ezmek, onu utandırmak, onunla eğlenmek gibi davranışla­r hem toplum adabına uymaz, hem insanın saygınlığı­na uymaz. Bu yüzden de günahtır.

Çünkü ne kadar kusuru olursa olsun, her insan Allah katında asildir ve özeldir. Birisini taklit ederek onun zaalarını insanlar içinde serrişte etmek o insanın asaletine aykırıdır. Hatta gıybetin haram olma hikmetleri­nden birisi de budur. Çünkü herkesin hatası kendine özeldir. Hiç kimse kendi bulunmadığ­ı yerde, hataları dolayısıyl­a başkaların­ın kınamasına maruz bırakılama­z. Bırakılırs­a bunun adı gıybettir ve günahtır.

Güldürmek ve eğlenmek maksadıyla yapılan taklitler için, taklidini yaptığınız kişinin kişilik haklarının incinmemes­ine ve söz konusu kişinin buna rıza göstermiş olduğuna dikkat etmek lâzımdır. Eğer rıza göstermemi­şse günahtır. Helâllik alınmalıdı­r.

Bir Müslüman’ın, Müslüman olmayan kavimlerin görgü ve gelenekler­ini taklit etmesine de izin verilmemiş­tir.

Peygamber Efendimiz (asm): “Kim bir kavme benzerse, o onlardandı­r.” 4 buyurmuştu­r. 1- İşaratü’l-İ’caz, s. 191. 2- Sözler, s. 214. 3- Nahl Sûresi: 43. 4- Ebu Davud, K. Libas, 4 / 4031.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye