DİNİN MÜBALÂĞAYA İHTİYACI YOKTUR
Mersin’den Muzaffer Durak: “Aşağıdaki farklı yaklaşımlar vardır: Muhakemat Birinci Makale Yedinci Mukaddeme’de ‘gıybet katle musavi’ gibi görüşler ‘muvazenesiz sözler’ olarak vasıflandırılırken, 24. Söz, 10. Asıl’da tam tersi yorum yapılıyor. Bu durumu nasıl anlamalıyız?”
İnsanlara Hakİkat DERSİ
Yedinci Mukaddeme’de Bediüzzaman, dini tebliğ etmekle görevli vaizlerin ve hocaların, dinî hakikatleri anlatırken düşebilecekleri hatalara dikkat çekiyor. Âyetleri ve hadisleri açıklarken mübalâğaya ve mücazefeye düşmemelerini, hakikatin mübalâğaya ihtiyacı olmadığını, aksi takdirde mübalâğanın hakkın ve hakikatin değerini düşüreceğini beyan ediyor.
Meselâ diyor, her gıybeti adam öldürmekle eşit görmek veya her ayakta idrar yapmayı zina derecesinde günah göstermek, ya da her bir dirhem sadâkayı haccetmekle bir tutmak gibi muvazenesiz yaklaşımlar adam öldürmeyi ve zina etmeyi hafileştirir, haccın kıymetini düşürür.
Keza inşikak-ı kamerin mübalâğaya hiç ihtiyacı yokken, ayın bir parçasının yeryüzüne indiği, Peygamberin cebine girdiği gibi uydurma ilâveler bu mu’cizeyi hakikatsiz efsane haline getirir. Tebliğci, daha iyi anlatma kaygısıyla hakikatten ayrılırsa, işin içine uydurma ve mübalâğa bilgiler sokarsa, muazzam bir mu’cizeyi sönükleştirir.
1 Oysa dinin hakikatlerinin mücazefeye ihtiyacı yoktur. Hatta mücazefe kudrete iftiradır. Yaratılıştaki kemale ve güzelliğe kanaat etmemektir. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın kudreti, ikiye bölünmüş kamerin bir parçasını yeryüzüne indirmeye ve Hz. Peygamber’in (asm) cebine sokmaya elbette kadirdir. Ama bu böyle olmamışsa, gökyüzünde ikiye bölündükten birkaç dakika içinde tekrar kavuşmuşsa, buna uydurma ilâveler takmak hakikate kanaat etmemektir. Dinin uydurmalara ihtiyacı yoktur.
HADİS Usûlcülerİne Rehber asıl’lar
Öte yandan, kimi âyet ve hadislerde mübalâğalı anlatım gibi zannedilen, aslında hiç abartılı olmayan bir hakikat üslûbuna yer verilmiştir. Hakikat şu ki: Eğer metin sahihse, o metnin anlattığı bir hakikat mutlaka vardır. Mübalâğalı diyerek sıhhatinden şüphe etmemek ve atmamak lâzımdır.
İşte, 24. Söz’ün 3. Dal, 10. Asıl’da Bediüzzaman böyle metinleri ele alıyor.
Esasen bu 3. Dal’da 12 Asıl vardır ve her bir asıl hadisleri bir sarraf titizliğinde doğru anlamamızı kolaylaştıran rehber bilgiler ihtiva ediyor.
Bu kısım Hadis Usûlcülerine önemli bir usûl dersidir. Hadis Usûlcüleri ilim yaparken bu Asıl’ları gözden kaçırmazlarsa, karşılarına hiçbir tezyifçi, hiçbir cerbezeci, hiçbir hadis münkiri çıkamaz; cevaplarını hadislerin içinden verirler.
Bu asıllardan Onuncusu, hadislerde yer alan ve mübalâğa zannedilen ifadelerle ilgilidir.
Bediüzzaman önce bir kanun söylüyor. Beşerin fiillerinde ve sözlerinde bazı harika fertler bulunur. O fertler iyilikte veya kötülükte ileri gitmişlerdir ve o neviler içinde örnektirler. Bu fertler gizlidirler; o nevilerde her bir fert o olmaya çalışır. Bu harika fert, nev’in bütün fertlerinde bulunmaz, ama o nevide fertlerden birinde bulunur.
Mİsaller
Cuma gününde bulunan icabet saati böyledir. Cumanın her saati icabet saati değildir. Ama bir harika saat vardır ki, duâmız o saate rast gelirse makbul olur. Bu bilinmezlik, her saat duâ etmemizi sağlar.
Ramazan içinde Kadir Gecesi, ömürde ecel, dünyanın ömründe kıyamet saati de böyledir.
“Kim iki vakit namazı falan vakitte kılarsa bir hac sevabı vardır.”hadisinden anlaşılan, bütün iki rek’âtli namazlarda hac sevabı olduğu değil, bazı müstesna namazlarda hac sevabı olduğudur. Hac sevabı gibi harika bir potansiyelin, bütün iki rek’âtli namazlarda bulunduğudur.
“Gıybet katl gibidir.” hadisinden anlaşılan, bütün gıybetlerin adam öldürmek kadar günah olduğu değildir. Gıybette öyle bir fert vardır ki, adam öldürmek kadar zarar verir.
“Bir güzel söz, köle azad etmek kadar bir büyük sadâka yerine geçer.”hadisinden anlayacağımız: Her güzel sözde değil, ama bazı güzel sözlerde şu yüksek sevabın olduğudur.
2
Vaizler, bütüncü bir yaklaşımla değil, o harika fertleri keşfederek hadisleri çözümlemelidirler.