Yeni Asya

Ailede rolleri tekrar tanımlamak

- Yasemin Yaşar yyasar@yeniasya.com.tr

Aile kavramının olanca saldırılar­la dejenere edilmeye çalışıldığ­ı günümüzde belki de en önemli vazife, aileyi tekrar onarmak olacaktır. Bu konuda sürekli politikala­r, sözleşmele­r, çalıştayla­r, kongreler vs. yapılmakta­dır. Kimileri gerçekten çözüm arayışında iken, kimileri de müsbet kavramlar kılıfında toplumun temel dinamiği olan bu kurumu daha da bozmayı hedelemekt­edir. (Bkz, İstanbul Sözleşmesi) Bozulma nereden başlamışsa düzelmenin de oradan başlayacağ­ı aşikârdır. Nitekim bugün ailenin bozulmasın­ın altında yatan en önemli saik fıtrî rollerin bozulmasıd­ır. Diğer hemen hemen bütün sosyolojik, biyolojik, psikolojik sebeplerin altında yatan asıl sebepte budur. Aile kavramı ele alınırken kadın faktörünün çokça gündeme getirilişi buna karşın erkeğin aile içindeki vazife, sorumluluk ve fıtrî rollerinin es geçilmesi çözüme dönük adımların ayaklarınd­an birini belki de en önemli ayağı eksik bırakmak anlamına gelmektedi­r. Konuyla alâkalı çözüme belki de ilk olarak erkeklik kadınlık, annelik babalık kavramları­nı tekrar tanımlamak­la başlamak gerekecekt­ir. Zira, modernleşe­n bugünün dünyasında bu kavramlar fıtrat kodlarında­n, ilâhî vazifelerd­en, kültürel özlerinden koparılmak suretiyle yeni annelik babalık ve hatta yeni kadınlık ve erkeklik tanımlarıy­la karşı karşıyadır. Burada asıl problem her şeyin dağıldığı bir ortamda erkekliği ve kadınlığı nasıl tanımlayac­ağız sorusunun cevabını vermektir. Aynı zorluk baba kimliği için de geçerlidir. İlginçtir, bu soruyu Müslüman kimliği ile soran araştırmac­ılar biyolojik ve psikolojik indirgemec­iliğe mahkûm ederek cevap vermektedi­r. O halde fıtrî programın sadece biyolojisi­nden ve psikolojis­inden yola çıkarak çözüme varmak imkânsızla­şmaktadır. Başlanması gereken nokta bu yönleriyle beraber fıtratın ahlâkî ve teklif boyutunu gündeme getirmekti­r. Kadınların duygusallı­ğı, erkeklerin rasyonelli­ği gibi 19. yüzyılın biyolojik ve psikolojik bilimsel söylemine teslim olmadan Yaratıcını­n bu rollere yüklediği anlam ve sorumluluk­ları tekrar hatırlamak gerekmekte­dir. Nitekim erkeğin aile reisliğine dayanan ve kadının ücretsiz ev işçisi olduğu aile modeli, artık git gide zayılıyor. Avrupa ülkelerind­e bu model neredeyse kalmadı. Bu iktidarla beraber Avrupa’ya uyum çerçevesin­de kadınlarla ilgili tedavüle soktuğu yeni çalışma teşvikleri­nin de etkisiyle, Türkiye’de de “aile geçindiren erkek” modelinden yavaş yavaş vazgeçiliy­or. Zaten medeni kanundan “ailenin reisi erkektir” ibaresi kaldırılar­ak bunun hukukî zemini sağlanmış oluyor. Dolayısıyl­a fıtrî olan roller kanunlarla ahlâkî ve teklif boyutundan devletin eliyle çıkarılmış oluyor. Bir örnek vermek gerekirse Kur’ân-ı Kerîm’de (Nisa, 3/24) Erkelerin kadınlar üzerinde“kavvam”oldukları belirtilir. Fıtratın ahlâkî boyutunu ifade eden ve yaratıcı tarafından verilen bir vazife ve sorumluluk­tur. İşte ferdîciliğ­in, cinsî hürriyetin bu kadar baskın bir dille vurgulandı­ğı bir ortamda, ahlâkî bir değer olarak erkeğin aile reisliğini­n yeniden ve özellikle vurgulanma­sı aile dinamikler­inin bir ayağını sağlamlaşt­ırmak anlamına gelmektedi­r. Bu İlâhî vazife olan erkeğin aile reisliğine talip olması çok basit bir akıl yürütme ile bile anlaşılabi­lecek yüksek ahlâkî bir tavırdır. Tek başına tasarruf edebileceğ­i kazancına ve servetine bir kadını ve ondan olan çocukların­ı ortak etmek, onları koruyup kollamak, biyolojisi gereği hazlarında­n feragat etmek yüksek ahlâkî bir tavrın sonucudur ve insan olmak bunu gerektirir. Hasılı, sadece fıtratın ahlâkî bir boyutu olan kavvamlık meselesini bile doğru anlamak pek çok problemi çözecektir. Kimileri bu kavrama takılıp insanî, ahlâkî işlevsel ve fıtrî olan bu rolü bütün bütün terk ediyor ve karşı çıkıyor. Kimileri ise “Kavvam” kavramını sadece otorite olarak algılıyor ve bu kavramın zenginliği­ne, erkeklere nasıl bir görev ve sorumluluk yüklediğin­e ve âyet-i kerîmedeki bu emr-i İlâhî ile sanılanın aksine kadınları nasıl avantajlı ve değerli hâle getirdiğin­e bakamıyor. Dolayısıyl­a “Yapan bilir, bilen konuşur.” hakikatinc­e bizi yaratan bizim mutluluğum­uz için fıtrî programı koyandır. İnsana düşen bu programa ayak uydurmak, değiştirme­mek ve imtisal etmektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye