Yeni Asya

Hem Berzahta, hem Cennette görüşülece­ktir

- Süleyman Kösmene

Ali Kölemen: “Çocuk Taziyename­sinde “ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülece­ktir.” deniyor. Berzahtaki görüşmenin hakikati nasıldır?”

Sevginin Devamlılığ­ı

nes bin Malik (ra) der ki: “Biz İslâm’a girdikten sonra Hazret-i Peygamber’in (asm), “Kişi sevdiğiyle beraberdir” müjdesinde­n duyduğumuz sevinçten daha büyük bir sevinç duymadık.”

1

Biz de şimdi diyelim ki: Sevinçten aklımızı başımızdan alan haberlerin başında, Üstad Hazretleri’nin verdiği, “ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülece­ktir.” haberi gelir.

Sevdikleri­mizi Allah için sevdiğimiz­de, Cenab-ı Hak berzahta da, Cennette de inşallah onları bize, bizi onlara ihsan edecektir. Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştu­r ki: “Ruhlar, öbek öbek toplanmış ordular gibidir. Birbiri ile tanışmış ve birbirleri­ni sevmiş salih ruhlar, orada ebedî olarak buluşurlar ve birbirleri­ni ebedî olarak severler.”

2

Bu yüksek ve göz yaşartıcı tecelliyi Kur’ân şu âyetiyle müjdeliyor: “Kim Allah’a ve Peygamberi­ne (asm) itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerin­e nimet verdiği peygamberl­erle, sıddîklarl­a, şehidlerle ve salihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır­lar.”

3

Bediüzzama­n’ın sözü, bu âyet ve hadisin tefsiri mahiyetind­edir:

“Madem dünya bir misafirhan­edir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de, biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem müfarakat dahi ebedî değil, ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülece­ktir.”

4

EDönüş O’nadır

Birbirini Allah için seven ve bu firkat dünyasında­n o vuslat diyarına giden anneler ve evlâtlar, ecdatlar ve torunlar, kardeşler ve ahbaplar, dostlar ve arkadaşlar o ayrılık gayrılık olmayan vahdet diyarında birdirler, beraberdir­ler, kavuşurlar, bilişirler, sevinirler ve inşallah saadetin zirvesinde buluşurlar. Ve artık ebedî olarak ayrılmazla­r; inşallah bir daha firkat ve hicran yaşamazlar.

Nitekim Kur’ân’da birçok âyet, “Ve ileyhi turceûn”5“ve ileyke’l-masir”6“ileyhi râciun”7 gibi dönüşün sadece Cenab-ı Allah’a olduğunu bildiren haberlerle biter. Bu muhteşem bir dönüş haberidir. Mevlânâ’nın şeb-i ârus (sevgiliye kavuşma gecesi) olarak ifade ettiği bu muhteşem dönüşü, Bediüzzama­n o güzel cümlelerin­e şöyle dökmüş:

“Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğiniz­i tevehhüm edip düşünmeyin­iz. Siz fenâya değil, bekaya gidiyorsun­uz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsu­nuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsun­uz. Sahip ve Mâlik-i Hakikînin tarafına gidiyorsun­uz. Ve Sultan-ı Ezelînin payitahtın­a dönüyorsun­uz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksini­z. Firaka değil, visale müteveccih­siniz.”

8

Dönüşün mahiyeti

Kulun Allah’a dönüşü olarak ifadesini bulan bu muhteşem yolculuk, aynı zamanda kulun Allah için olan bütün sevdikleri­ne kavuşmasın­ı da ifade ediyor. Öyle ki, bu yolculuk gurbetten sılaya, hicrandan vatana, firkattan ana ocağına, hazan mevsiminde­n bahara, ayrılıktan vuslata, gayrılıkta­n bir ve beraber olmaya dönüştür.

Gurbet ve ayrılık yeri dünyadır. Sıla, vatan, ana ocağı, bahar, vuslat, vahdet ve bir ve beraber oluş yeri ise ahirettir. Ölüm hangi şekilde gelirse gelsin; mü’mine vuslat ve kavuşma getiriyor. Ahiretin bu vuslat özelliği berzah âleminde başlıyor.

Dolayısıyl­a birbirini Allah için sevenleri Cenab-ı Allah daha berzah âleminde kavuşturuy­or. Hicranda bırakmıyor. Ayrılık sadece dünyaya mahsus ve dünyanın bir özelliği olarak kalıyor.

Ahiret kara toprak değildir. Toprak sadece insan bedeninin de menşei olan bir tül perdedir. Bu tül perdenin arkasında, vuslat gözüküyor, vahdet gözüküyor, berzahta o en muhteşem tecelli olan “kavuşma”gözüküyor.

D pnotlar:

1- Müsl)m, B)rr, 50. 2- Müsl)m, B)rr, 49. 3- N)sa Sûres): 69. 4Mektubat, s. 132. 5- Bakara Sûres): 28, 245, 281. 6- Bakara Sûres): 285. 7- Bakara Sûres): 46. 8- Bed)üzzaman, Mektubat, s. 223.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye