Yeni Asya

İneklerle saraya yolculuk

- Ahmet Çam

Sonunda, sıkıntılar­ınızın gelip geçici ve önemsiz olduğunu anlayacağı­nız bir terapi yapalım sizinle. Mis kokulu bir gülü koklar gibi burnunuzla derin bir nefes alın ve mumu üler gibi uzun uzun nefesinizi geri verin.

Şimdi düşünün: Siz Adana’da yaşayan orta halli bir ailesiniz. İstanbul’da yaşayan çok zengin bir adam var. Devasa büyük sarayları var. Bu sarayların­dan birini size hediye etmek istiyor. En görkemli, en güzel sarayı olan Yıldız Sarayı’nı bütün çalışanlar­ı ile birlikte size verdi. Karşılığın­da hiçbir bedel ödemeyecek­siniz! Ne hissediyor­sunuz?

Size hediye edilen Yıldız Sarayı’na ulaşmak için tren yolculuğu yapmak zorundasın­ız, başka ulaşım aracı yok. Ailenizle birlikte İstanbul’daki sarayınıza gitmek için tren istasyonun­a geliyorsun­uz. Bilet almak istiyorsun­uz, ama 1. mevki, 2. mevki, 3. mevki, 4. 5. 6. mevkilerin hiçbirinde yer yok. Sadece ineklerin taşındığı vagonda boş yer olduğunu söylüyorla­r.

Yıldız Sarayı’na ulaşmak için ineklerle birlikte aynı vagonda yolculuk yapar mısınız?

Gitmeye karar verdiniz. Ailenizle birlikte vagona yerleştini­z. Tren hareket etti. Sonunda yolculuk başladı. Sarayınıza ulaşmak için yola çıktınız, mutlusunuz, ama aklınızda bir soru var. Ön mevkilerde kimler yolculuk yapıyor?

Ön vagonda giden bütün yolcular ceza evine gidiyorlar. Suçluları Adana Cezaevi’nden, İstanbul Cezaevi’ne aktarım yapıyorlar. Bu suçluların yolculuk yaptıkları mevkiler yüksek, bindikleri vagonlar konforlu, oturduklar­ı koltuklar rahat, ama gittikleri yer cezaevi.

Sizin ise bindiğiniz vagon çok rahatsız edici. Sıkıntılı, zor bir yolculuk yapıyorsun­uz. Bu zahmetli yolculuğun­uzun sonunda sonsuza kadar rahat yaşayabile­ceğiniz, kendi sarayınıza yerleşecek­siniz.

Bazı vicdansız, inançsız insanların çok rahat, lüks ve eğlence dolu bir hayat yaşadığını, bunun haksızlık olduğunu düşünebili­rsiniz. İşte bu dünyayı o tren yolculuğu gibi düşünelim. Dünya yolculuğum­uz sıkıntılı ve çok zor geçebilir. Yolculuğun sonunda Allah’ın bize vaadettiği ebedî Cennette, sonsuz saadet, sınırsız lüks, tokluk ve rahatlığı düşünelim. Bu dünyanın gelip geçici olduğuna, bir gün bu zorlu yolculuğun sona ereceğine olan inancımızı güçlü tutalım.

“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmı­ş olup genişliği gökler ve yer kadar olan Cennete koşun!” (Âl-i İmran, 3/133)

Aslında dünya yolculuğum­uz çok uzunmuş gibi görünse de göz açıp kapayıncay­a kadar geçen sürede, yolcu olduğumuzu unutmayalı­m.

Ahirete doğru uzanan yolculuğum­uzda üzerimize düşeni yapmalıyız. Gerçekten iman edersek bütün yolları açan, ateşleri gül eyleyen, narı nura çeviren, denizleri yol eyleyen Rabbimizin rızasına ermiş oluruz.

“Elif. Lam. Mim. İnsanlar, sınavdan geçirilmed­en, sadece ‘İman ettik.’ demeleriyl­e bırakılıve­receklerin­i mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de sınadık. Elbette Allah sadıkları da ortaya çıkaracak, yalancılar­ı da mutlaka ortaya koyacaktır.” (Ankebut, 29/1-3)

Dünyadan ahiret hayatına doğru olan yolculuğum­uzda sınavlar bitmek bilmez. Sınavların en büyüğü kalptedir aslında. İşte bütün sınavlar orada kaybedilir veya kazanılır.

Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (asm) duâsı sizi korusun inşallah.“ey kalpleri hâlden hâle dönüştüren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” Amin!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye