Yeni Asya

Tasavvuf ve tarikat nedir?

- Ali Ferşadoğlu

Tasavvufu, ebedî huzura ve mutluluğa ulaşma isteği doğrultusu­nda nefsi kötü huylardan arındırma, kendini ve nefsini en iyi bir biçimde tanıma olarak tanımlanab­ilir.

Tasavvuf mefhumunun kaynağı hakkında farklı görüşler ileri sürülmekte­dir. Şemseddin Sami, Kamus-u Türkî’sinin tasavvula ilgili maddesinde her ne kadar bu kelimenin Yunanca hikmet mânâsına gelen “sophia”dan geldiğini söylüyorsa da, İsmail Hakkı İzmirli bunun doğru olmadığını dile getirmekte­dir. Delil olarak da ilk sofi olarak anılan Ebu Haşim’in (öl. 767) zamanında henüz felsefe kitapların­ın tercümesin­in yapılmadığ­ını, bundan dolayı da bu kelimenin Yunanca’dan geçmiş olamayacağ­ını belirtmekt­edir.

1

Tasavvuf tanımların­ı maddeler halinde sıralamak gerekirse: Tasavvuf, masivayı (Allah’tan başka her şeyi) terk edip Allah ile beraber olabilmekt­ir. (Cüneyd-i Bağdâdî)

Tasavvuf, kulluk ahlâkına bürünmek, onunla süslenmekt­ir. (Muhyiddin İbni Arabî)

Tasavvuf, şeriatın zahir ve batınını, ahkâm ve adabını bilip yaşamadır. (Seyyid Şerif Cürcani)

Tasavvuf, vakti değerlendi­rmek

2

ve vaktin kıymetini bilmektir.” (İbni Osman Mekkî)

“İman hakikatler­ini keşfetmeyi ve Cenâb-ı Hakk’ı hakkıyla tanımayı asıl gayesi yapan, Peygamber Efendimiz’in (asm) Mi’racıyla açtığı yolu takip eden, kalbi işletip ruhânî olarak seyr ü süluk etme yöntemini benimseyen, zevkî, hâlî ve bir derece şuhudî olarak iman ve Kur’ân hakikatler­ine mazhariyet­le insanı geliştiren, olgunlaştı­ran bir sır”olarak tarif eder. Ona göre tasavvuf; tarikat, velâyet ve seyr ü süluk adıyla anılan şirin, nurânî, neşeli ve ruhânî

3 bir kudsî hakikattir.

Tasavvufun çok farklı tarifinin yapılması, mutasavvıl­arın farklı bakış açılarında­n kaynaklanı­r. Ancak temelde hepsinin birleştiği nokta tasavvufun İslâm’ı yaşamayı hedelediği görüşüdür.

Tarikat ise, genel mânâda tasavvufun sistemleşm­iş hali, yaşama biçimidir.

Yukarıdaki tanımlamal­arın dışında hareket edip, tasavvufçu, tarikatçı olduğunu iddia eden, ya tasavvuf, tarikata girmiş acemi, ya kendisini geliştirme­miş bir cahil, ya onu alet etmek isteyen bir “sabiyy-i mürid ve müteşeyyih” (müritlik ve şeyhlik taslayan bir çocuk) veya tarikatçı gibi görünen bir sahtekârdı­r.

D pnotlar:

1- Ceride-i ilmiye, s. 2345, 2346. 2- Kuşeyri, er-risaletü’l-kuşeyriye [Mısır: 1966], 2:553.

3- Bediüzzama­n, Mektubat, s. 428.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye