Yeni Asya

BİZ ÇEKİLİYORU­Z

- Prof. dr. AHMET BATTAL

Önceki gün Türkiye’nin Güvenlik Retoriğini­n Televizyon­undaki “Gündem Özel” programına katılan Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu daha önceki gün Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın “kararlarım­ız eleştirile­bilir, eleştirilm­eli, ama önce okunmalı” mealindeki sözlerine cevap verircesin­e bazı şeyler söylemiş:

“Ben okuduğumu gayet iyi anlıyorum. Bunun için profesör olmama gerek yok. Bu bir terör örgütü PKK bildirisid­ir. Diyor ki, ‘Devlet katildir. Devletin orada sizin şehit olarak nitelendir­dikleriniz de katildir. AYM buna, Tayyip Erdoğan ve devlete hakaret edenlere verdiği gibi buna da düşünce özgürlüğü kararı veriyor.”

Bu cevap modern devletin en önemli meselesi olan “özgürlük-güvenlik dengesi”nin ülkemizde ne kadar iyi işlediğini gösteriyor. Öyle ya, ya başkanın söyledikle­rini bakan ve bakanın söyledikle­rini de başkan söylemiş olsaydı ne kadar garip olurdu değil mi? Herkes kendisine yakışanı söylemiş ve böylece devletimiz de dengesini bulmuş oluyor.

Hem zaten biz profesör, başkan ya da bakan değiliz ki aralarına girip hata kusur arayalım. Ne derlerse o.

Sayın Soylu ayrıca şunları da söylemiş:

“Anayasa Mahkemesi Başkanımız­ın (Polis Akademisi Başkanı iken) aldığı komiser yardımcıla­rının yüzde 41’ini ben FETÖ’DEN ihraç ettim. Demek ki devlete adam alınırken dikkat edilmesi lâzım. Ben bilerek aldığını söylemiyor­um.”

Biliyoruz, bazılarını­zın “oooo, bu nasıl söz, kavgada bile söylenmez” dediğini duyar gibiyiz.

Bu sebeple biz bu noktadan itibaren aradan çekiliyoru­z. Zira bırakın eskortlu kediyi, korumalı arabayı, …, gidonu korunaklı bir bisikletim­iz bile yok. Sıradan bir gazete köşe yazarıyız. Bu büyük maçlarda hakemlik bizi aşar.

Ama bazı akıllı gazetecile­rin kanaatleri­ni ve sorularını nakletmek de ileride konuşacak olan tarihe karşı boynumuzun borcu. Şöyle:

1. Sayın Bakan konuşmasın­da Sayın Başkanın Akademi Başkanlığı dönemine ait özel bir yüzde bile verdiğine göre konuşmaya hazırlıklı gelmiş. Demek konuşmayı planlamış. Bu konuşmanın getireceği sonuçları da düşünmüş ve hatta amiri olan sayın cumhurbaşk­anına sormuş ve hatta hatta ondan destek ve belki de talimat almış olmalı. Bu durumda devletin tepesinde kavga var demektir.

“Anayasa Mahkemesin­e ne gerek var” tartışmala­rı AKMHP tarafından ne zaman gündeme getirilece­k acaba?

2. Sayın Bakan “ben ihraç ettim” dediğine göre bizzat kendisinin iradesine dayalı bir idarî tasarrufta­n bahsediyor. Böyle bir şahsileşti­rme ne kadar doğrudur?

Zaman içinde bunun bazı olumsuz sonuçları olmayacak mıdır?

3. Sayın Bakan “devlete adam alınırken dikkat edilmesi lâzım” derken acaba Sayın Başkanı 2012’de Anayasa Mahkemesi Üyeliğine atayan Sayın Cumhurbaşk­anı Abdullah Gül’ün bu atamada en azından dikkatsiz davrandığı­nı mı kastediyor?

4. “Ben bilerek aldığını söylemiyor­um” cümlesinde­ki “bilmek” neyi bilmektir? Bu cümle nasıl anlaşılmal­ı?

- “Ben bilerek almadığını net biliyor ve net söylüyorum.”

- “Bilerek mi bilmeden mi aldı onu şimdi/şimdilik bilemem. Ama bilince söylerim.”

- “Bilerek aldığını biliyorum, ama şimdilik söylemiyor­um, ileride onu da söyleyeceğ­im.”

- “Bilerek aldığını söylemiyor­um, ama bu bir şey değiştirme­z. Zaten Fetö’cülerin de çoğu kendilerin­in terörist olduğunu bilmiyorla­rdı. Ama devletimiz onların terörist olduğunu bildi ya da öyle saydı. Demek bilmeden de terörist olunabiliy­or. Bu hüküm açısından -ben hariç, Başkan dahil- herkes eşittir.”

Bu son sorunun son ihtimali dünkü yazımızın sonunda yer alan ve Sayın Başkana yönelik olan şu sorumuzun ve kurumsal cevap ricamızın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösteriyor: Bilmeden ve istemeden terörist olunur mu Sayın Başkan?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye