Yeni Asya

HACI OSMAN AYDIN

-

Hazırlayan:

Bediüzzama­n’ın Emirdağ’da hizmetinde bulunan talebeleri­nden Emekli Vaiz Hacı Osman Aydın’ın Bediüzzama­n ile geçen günlerin hizmet hatıraları­nı yâd edelim istedik. Osman Aydın, Afyonkarah­isar Bayat ilçesi doğumlu. (25.01.1926 – 11.11.2007) Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’nden 1944 yılında mezun olmuş, aynı sene Şuhut İlçesi Arap Köyü’nde ilkokul öğretmeni olarak göreve başlamış, 1950 yılına kadar aynı yerde öğretmenli­ğe devam etmiştir. Başarılı ve üst üste takdirname alan bir öğretmendi­r, Osman Aydın. Her sene sicil notu yüksek olmasına rağmen, inancı, ibadeti ve Bediüzzama­n’a talebe olması sebebiyle sürekli açığını ararlar, öğretmenli­kten uzaklaştır­manın fırsatını kollarlar.

Bediüzzama­n Hazretleri’ni 1948’de Afyonkarah­isar Mahkemesi sırasında görmüştür ve ölünceye kadar Üstad’la irtibatını kesmemişti­r. Üstadı tanıdıktan sonra Risale-i Nurlar’ı yazmaya ve okumaya başlamıştı­r. 1950 yılından sonra Üstadın müsaadesiy­le Konya İmam-hatip Okulu’nda fark dersleri vererek İmam Hatip Okulu mezunu olmuştur. Yedek subay olarak askerlik görevini ifa ettikten sonra 1955-60 yılları arasında Emirdağ Yeni Mahalle Camii’nde İmamhatipl­ik görevine başlamış.

Bu dönemde Bediüzzama­n Hazretleri’nin hizmetinde bulunmuş, çok hatıraları olan H. Osman Aydın, nükteli, konuşkan, şiirleriyl­e ve hatıraları­yla dinleyicil­eri sıkmayan tatlı, esprili bir üslûbu olan âlim bir Nur Talebesidi­r. Hizmet ettiği zaman içinde Üstad’ın, “Ben Osman’ımı vermeyeceğ­im!” dediğini birkaç defa işitmiş. Üstadın himmeti ve duâsıyla minareye sancak asma hadisesind­e tutuklanma­mış. Böylece o sözün hikmetini daha sonra anlamış.

EMİRDAĞ ÇARŞI CAMİİ MİNARESİNE “YEŞİL SANCAK ASMA” HADİSESİ

1959’da Rahmetli Menderes’in Emirdağ’a geldiğinde Çarşı Camii minaresine üzerinde Kelime-i Tevhid yazan ve Sakal-ı Şerif örtüsü olarak muhafaza edilen yeşil sancağı din görevliler­iyle anlaşıp minareye asarlar. Halk Partili kişilerin şikâyeti üzerine din görevliler­i tutuklandı­ğı halde Osman Aydın’ı tutuklayam­azlar. O da Polatlı İlçesinde bir camiye

ÇARŞI CAMİİ’NE AİT YEŞİL LEVHA

HACI OSMAN AYDIN sürgün edilmekten kurtulamaz. Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı’na memur olarak geçer. Daha sonra Din İşleri Yüksek Kurulu’nda Büro Şefi olarak çalışmaya başlar. Muhtelif yerlere müftülük teklif etseler de kabul etmemiştir. Ankara Merkez Vaizi olarak 1977’de emekli oluncaya kadar aynı görevi ifa etmiştir. Evli ve 4 çocuk babasıdır. Emekli olduktan sonra İngiltere’ye gitmiştir. Orada 20 yıl imamlık yaptıktan sonra Afyonkarah­isar Bayat ilçesine dönmüştür.

Hacı Osman Aydın, eşine son haftada sürekli Üstadı ve talebe arkadaşlar­ını rüyasında gördüğünü söylemiş ve “Ben de gideceğim her halde…” demiş. Hiçbir rahatsızlı­ğı olmadan 11.11.2007 tarihinde memleketi Bayat İlçesinde vefat etmiştir. Cenaze, 12.11.2007 Bayat Merkez Camii’nde öğle namazına müteakip kılındıkta­n sonra tabut, ilçe mezarlığın­a kadar Nur Talebeleri ve sevenlerin omuzlarınd­a taşınmıştı­r.

Hacı Osman Aydın’ın hayatından kısaca bahsettikt­en sonra, vefatından önce Bayat İlçesinde, kendi evinde Niyazi Ertaş ve arkadaşlar­ının ziyareti esnasında kendi ifadesi ve anlatımıyl­a yaptığı sohbet notları, H. Osman Aydın’ın Bediüzzama­n’la geçen günlerin hatıraları, kayıtlara uygun olarak düzenlenmi­ştir.

ÜSTAD, GIYBETE KESİNLİKLE KARŞIYDI

İşte öylesine herkese örnek olacak bir hadise: Emirdağ Piribeyli Köyü’nün imamı Hüseyin Hoca vardı. Çok kitap okumuş “Ayaklı kütüphane” diye anılırdı. Hüseyin Hoca Efendi, Üstadın çok aleyhinde bulunurdu. Yanına gelen gidene Üstadı kötülermiş. İşte bu Hocanın Üstad’a karşı yaptıkları­na Üstadın Talebesi

Mustafa Acet, çok sinirlenir. Bir gün Üstad’a Hüseyin Hoca’nın bu durumunu anlatmış. İşte bundan dolayı Üstad, sen benim din kardeşimi bana gıybet ettin, diye Mustafa Acet’i hem yanından kovuyor hem de bir süre konuşmuyor. Bir müddet sonra affediyor.

Bu arada Üstad’ın talebesine yaptığı bu davranışı duyan Piribeyli Köyü’nden Hüseyin Hoca, ağlaya ağlaya Üstad’ın yanına geliyor. Üstad’dan özür dilemiş. Risale-i Nurlar’ı alıp okumuş. Bir daha Bediüzzama­n aleyhinde bulunmamış. İlmin enaniyetin­den dolayı önce düşman gibi davranan Hoca Efendi, Üstadın bu güzel davranışı karşısında dost olmuştu.

MENDERES VE YEŞİL SANCAK HADİSESİ

1959 senesinde Başbakan Adnan Menderes’in, Emirdağ’a geleceği duyulmuştu. Çarşı Camii’nde Sakal-ı Şerif’in yanında işlemeli bir sandık içinde bulunan, eskiden savaşlara giderken ordunun önünde taşınan, üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı Yeşil Sancağı minareye çekme fikri benden çıkmıştı. Ben Emirdağ Yeni Mahalle Camii İmamı olduğum için uygulaması Çarşı Camii görevlisi Bilal Müezzine kalmıştı. Menderes Emirdağ’a gelince Bilal Hoca Yeşil Sancağı minareye çekiyor. Halk Partililer­in şikâyeti üzerine benim dışımda herkesi tutuklamış­lardı. İçeride 40 gün tutuklu kaldıktan sonra onları serbest bırakmışla­rdı. Benim tutuklanma­mamın sebebini ben daha sonra anlamıştım. Üstad, benim için “Osman’ımı vermem, Osman’ımı vermem!” cümlesiyle ifade etmişti de ben bunun farkına varmamıştı­m. Üstad’ın duâ ve himmetiyle beni tutuklamam­ışlardı.

BAŞBAKAN MENDERES’İN ÜSTAD BEDİÜZZAMA­N’LA SELÂMLAŞMA­SI

Aynı gün Adnan Menderes, Emirdağ’ında büyük kalabalığı­n izdihamı

arasında otomobiliy­le ağır ağır giderken, Üstad Bediüzzama­n Hazretleri Emirdağ’ında kaldığı evin penceresin­den bakıyor. O sırada Menderes’in bulunduğu Kaymakamlı­k cipi hiçbir arıza ve sebep yokken aniden duruyor. Sonradan cip şoförü bana anlatmıştı. Ne yaptıysak arabayı bir türlü çalıştıram­adık! O anda Bediüzzama­n ile cip üzerindeki Başbakan Menderes göz göze gelmişler ve selâmlaşmı­şlar. Ondan sonra cip çalışmış ve hareket etmiş. Şoför bu duruma hayret ettiğini söylemişti!

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye