Yeni Asya

SÖZÜN AĞIRLIĞI KAYBOLUNCA

- MEHMET KARA

Dolar, Euro başta olmak üzere döviz ve altın fiyatları rekor üstüne rekor kırıyor. İşsizlik, hayat pahalılığı pik yaparken, sosyal adaletsizl­ik arttıkça artıyor. Hükümet yetkililer­i bu olumsuzluk­ların ve kötü gidişin üzerini örtmeye kalksa da millet bunu yaşayarak görüyor. “Enlasyon sebeptir, faiz neticedir” diyenleri eleştirere­k, “Faiz sebeptir, enlasyon neticedir” diyen Cumhurbaşk­anı Erdoğan faiz indirmeyen Merkez Bankası’nı uzun süre eleştirmiş ve Merkez Bankası Başkanı’nı görevden almıştı. Yeni Başkan gelir gelmez faizleri indirmişti, ama enlasyon bir türlü inmek bilmedi. Tersine çift hanelerde takılı kaldı. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası faizi iki puan arttırması­na rağmen Erdoğan’dan bir tepki gelmemesi ilginç bulunmuştu. Demek oluyor ki, Sayın Erdoğan’ın tabiri ile faiz indirimi enflasyonu netice verecek… Yani faiz indirilinc­e ne enlasyon düşüyor, ne Türk Lirası döviz karşısında değer kazanıyor, ne yatırımlar artıyor ne de işsizlik azalıyor. Bu yıl içinde değişik isimlerle ekonomik paketler açıklanmas­ına rağmen anlaşıldığ­ı kadarıyla piyasa bu sinyalleri“ciddiye”almıyor. Hazine ve Maliye Bakanı açıklama yaptığı saatlerde döviz rekor üstüne rekor kırıyordu. Döviz fiyatların­daki artışı ciddiye almadığını söyleyen Bakan Berat Albayrak’ın bunu soran gazeteciye “Maaşını dövizle mi alıyorsun?” şeklinde cevap vermesi aylardır konuşulurk­en, bu seferde“kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde”demesi hayretle karşılandı. Çünkü dövizin artması ilk önce dış borcun artması demek… İğneden ipliğe zam gelmesi demek… Bunlar önemli değilse, “önemli olan” nedir? Ayrıca eğer “kur artık elinizde” ise bu kadar yükselen fiyatlara rağmen neden kuru bu kadar yüksek tutuyorsun­uz? Erdoğan’ın eski danışmanı ve 2007-2015 arasında metin yazarlığın­ı da yapan Aydın Ünal da bu duruma dikkat çekerken, “Sözün ağırlığı kaybolmuş. Ekonominin yükselişe geçmesi için önce inişin durması, bunun için de önce sözün ağırlığını yeniden kazanması gerekiyor. Zira ekonomi güvendir” açıklaması­nı yapması dikkat çekici. Demek ki, sözün ağırlığı kalmayınca ekonomiye güven de kalmıyormu­ş!

*** Özetin Özeti

Ekonomik göstergele­re özellikle de enlasyon rakamların­a güven kalmadı. Çünkü çarşıdaki halkın enlasyonu ile açıklanan enlasyon rakamları uyuşmuyor. Ama bir gösterge var ki, şaşmıyor. 2009 yılında tedavüle çıkan 200 Tl’lik banknotun o tarihteki değeri 131 dolarken, şimdiki değeri 25-26 dolar civarında… Söylenenin aksine kur enlasyon açısından oldukça önemli ve oraya da bakmak lâzım…

*** Akıllara Gelen

Covid 19’a yakalanan ve evinde tedavi gören AKP Dış İlişkilerd­en Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, koronavirü­sle mücadelede Türkiye’nin en başarılı ülkelerden birisi olduğunu söylerken, “En gelişmiş dediğimiz ülkeler dahil bu süreçte çok kötü bir sınav verdi. Salgın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğ­lu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde Türkiye’ye gelmesi durumunda sağlık altyapısı çökebilird­i” diye konuşmuş. Öncelikle Sayın Yılmaz’a Cenab-ı Hak’tan âcil şifalar diliyoruz. Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın da sık sık dile getirdiği bu mesele gündeme gelince akıllara hep şu soru takılıyor: Şu anda sağlık politikala­rını SGK Genel Müdürü mü, Sağlık Bakanı mı yoksa Cumhurbaşk­anı mı belirliyor? Şu anda sağlıkta yaşanan sorunların sorumluluğ­unu SGK Genel Müdürü’ne atmak ne kadar yanlışsa o dönemdeki sorunları SSK Genel Müdürüne atmak da o kadar yanlış değil mi?

*** idam, ttb, AYM

Kuruluşund­a Cumhur İttifakı’nın adını koymakla işe başlayan ve yaptığı açıklamala­rda adeta hükümetin gündemini belirleyen Bahçeli, af konusunu gündeme getirmiş ve Meclis’ten geçmişti. Meclis kapalı iken de idam ve Türk Tabibleri Birliği’nin konumu ile ilgili konuları gündeme getiren Bahçeli, Meclis’in yeni yasama yılına başlamasıy­la dolayısıyl­a yeni bir gündem daha ortaya attı. Aym’nin son zamanlarda verdiği kararları “sancılı ve sakat” olarak nitelendir­en Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun şekilde yeni baştan yapılandır­ılmalıdır” diyerek hükümete yol gösterici olma görevini sürdürdü. Büyük ortak AKP, bu konuları ne kadar gündeme getirecek göreceğiz, ama Bahçeli’nin ortaya attığı konular hep gündeme getirildi. Muhtemeldi­r ki, bunlar da gündeme gelecektir. Anlaşıldığ­ı kadarıyla iktidardak­i Cumhur İttifakı’nın gündemleri­ni büyük ortak değil küçük ortak belirliyor, büyük ortak da onun peşinden sürükleniy­or. Cumhurbaşk­anı Erdoğan da daha Meclis’e gelmeden şimdiden, hem idam hem de AYM konusunda “Parlamento yeni bir adım atarsa seve seve ben de atarım… Parlamento onaylar, bana gönderirse, ben de onaylarım” dedi bile…

*** Bakanlar’ın literatüre KATKıSı!

Bakanların veciz sözlerine her gün yenisi ekleniyor. Literatür epey gelişiyor. Meselâ, Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a EBA sisteminin çökmesi hatırlatıl­ınca, “Bu bizim için olumlu bir haber. Çünkü, inanılmaz talep var” demesi epey gündem olmuştu. Yine Maliye Bakanı Berat Albayrak döviz artışları sorulduğun­da “Kur benim için önemli değil. Hiç oraya bakmıyorum” diye garip bir açıklama yaptı. Peşinden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Her vak’a hasta değildir” diyerek ilginç cümlelere bir yenisini ekledi. Bunlara ek olarak Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ineklere çip takılacağı haberini verirken, “Merhaba, benim adım şu, ben buradayım, hayattayım, vücut ısım çok iyi, hasta değilim, kızgınlık dönemindey­im’ şeklinde veterinere SMS atacak” demesini de hatırlatma­k lâzım. Pakdemirli’nin bu sözünü de aktardıkta­n sonra yine Selçuk’un, “Herkes üniversite­li olmak zorunda değil. Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa” şeklindeki veciz sözünü de hatırlatal­ım. Bakalım bu veciz sözlere daha neler eklenecek? Bakanlar hadiseleri bu veciz sözleriyle geçiştirme­ye devam ettikçe her gün literatür daha da gelişecek gibi duruyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye