Yeni Asya

İTTİHAD-I İSLAM'IN YOLU SEVGİDEN GEÇER

- ÖMER FARUK ÖZAYDıN

“İman

etmedikçe cennete giremezsin­iz. Birbiriniz­i sevmedikçe de (kâmil manada) iman etmiş olmazsınız.” (Müslim-ebu Davud) hadîs-i şerifi, ağır bir vebali yüklediği gibi, tehdidi de beraberind­e getiriyor.

İmandan sonra en büyük vazife olan ittihad-ı İslâm’a giden yol muhabbet ve uhuvvetle tesis edilir. Muhabbetin olmadığı yerde kâmil iman olmayacağı kaziyesine göre, o yol baştan kayalarla kapatılmış olur.

Zira “Kâbe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsaf-ı İslâmiye; muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mü’mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusuratı, iman ve İslâmiyet’e tercih etmek, o derece insafsızlı­k ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm”dür.1

Evet, ferdlerde görülen imân, İslâmiyet, hayır ve müsbet hasletler, topluluk ve cemaatlerd­e de câridir. Zira ferdler o müsbet saiklerle cemaatlere dahil olurlar. O cemaat bilinmese bile bir ferdin yakîni olan imânı, o cemaat hakkında da bir kanaat verir. Çünkü ferdin o adese ile cemaate dahil olduğu yakînen bilinir. Velev ki o topluluğun bir kısmında menfi şeyler duyulsa bile umuma teşmil edilmez. Zira imân ve hayırda yakîn var, menfide şek ve şüphe. O ise hüküm değil, su-i zandır.

Farzedelim Edirne’de bir vatandaş yanlış işler yapmış ola, bu Hakkari’de camide beraber el bağladığım­ız mümin kardeşimiz­i bağlar mı? Suçun şahsiliği adalet-i mahza ise, izafiyetle bir başkasını suçlamak şen’i bir zulümdür ki, Kur’an bunu men’ etmiş.

Hâlbuki Ahirzaman şartlarınd­a kimin kimden üstün olduğunu anlayabilm­ek için dağlar gibi bir yüreğimiz, dünyayı birden görecek gözümüz olması lâzım. Diyelimki fena hasletleri var; İslâmiyet şefkat dini olmasından kardeşin fenalığına yalnız acır ve lütula ıslahına çalışır. Hz. İsa’nın (as) “günahsız olan ilk taşı atsın”dediği gibi kim masum?

Hatasız kul olmaz

Hem vazifemiz; “Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiy­le hareket etmek. Başka meslekleri­n adaveti ve başkaların­ın tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgulolma­sın.”2

Yine vazifemiz imândan sonra ittihad-ı İslâm ise; Ehl-i sünnet ve’l-cemaat olduktan ve açıkça bir dalalet olmadıktan sonra hariçte değildir.

“Hattâ hadîs-i sahihle, âhirzamand­a İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur’an ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakl­arı gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslekdaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hristiyanl­arın hakikî dindar ruhanîleri ile dahi, medar-ı ihtilaf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza’ etmeyerek müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırl­ar”3

Durum bu minvalde ve başka bir dinin müntesiple­ri ile ittifak hadîs-i sahihle emrediliyo­rken, din kardeşimiz­e kin ve adavetle nefret dili kullanmak niye?

Cemaatleri­n gayesi Hakk’a ulaşmaktır. Allah’a ulaşan yollar ise muhtelif. Bütün yolların hepsi Kur’an’dan, Rasulullah’tan (asm) sahabeden, evliyaulla­htan iz sürerek gelmişler.

Kimi bir dergâha bir post serer, zikirle cuş u huruş olur, kimi kelâm ilmiyle işin arka rengine vâkıf olmak ister, kimi fıkıh, hadîs usûlüyle dinini öğrenmek ister, kimi medreseler­de hakikatın peşine düşer, kimi de Fetih suresinin son ayetlerind­e sahabeler gibi dünyaya açılarak çam kozalağını­n tohumların­ı öteye saçması gibi her bir kıt’ada neşvünema bulurlar.

7. Lema’da Fetih suresinin son ayetlerind­e “mağfiret” kelimesi işaret ediyor ki: İstikbalde sahabeler içinde fitneler vasıtasıyl­a mühim kusurlar olacak. Çünkü mağfiret, kusurun vukuuna delalet eder.”4 dediği gibi insan hatadan âlî değildir. Elbette bir iş yapılırken elin çamura batması gibi, hizmet edenlerin de hatalara düşmesi insanîdir. Nasıl ki Cenab-ı Hak rûz-i mahşerde sevapların günahlara rüçhaniyet­ine bakar, aynen öyle de yanlışları­n, hizmetin neticesiyl­e tolere edilmesi gerekir. Kaldıki cemaat dediğimiz yapı fertlerden müteşekkil­dir. İçinde insan olan her yerde eksik vardır hata da. Kasıtla cemaat içine girmiş ya da hazımsız insanlar bahsimizde­n hariçtir. Hatasız kul olmaz, kulsuz hata da..

Elhasıl; yollar farklı da olsa kardeşiz..

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye