Yeni Asya

Vak’a ve kur karşısında­ki vakur duruş

-

nümüzdeki üç yıllık dönemi kapsayan ve kısaca YEP denilen Yeni Ekonomi Programı açıklandı. Geçen seneki program da üç senelik bir YEP idi, hatta ondan önceki YEP de. Yani 2020 yılı, 2018 ve 2019 yıllarında yapılan iki YEP alanında kalınca bir zamanların meşhur atari oyunu gibi YEP-YEP mi oldu bilmiyorum.

Program, piyasalara telkin etmesi gereken güveni tam sağlayamam­ış olmalı ki açıklandığ­ı basın toplantısı sırasında bile döviz fiyatları yükselmeye devam etti. Hükümeti övmekle memur basında bile YEP haberi cılız bir şekilde karşılandı, hatta, Akit TV sunucusu Bakan Albayrak’ın “Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Sanayimiz güçlü. Oraya hiç bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde” şeklindeki sözlerini eleştirdi.

Sahi, sayın bakanla dolar arasında ne oldu da, oraya bakmamaya karar verdi? Albayrak “rezervleri­n kimseye ümit vermesin, yalnız benim için bak yeşil yeşil” deyince dolar da karşılık olarak Saadettin Kaynak’ın Uşşak makamındak­i “Niçin baktın bana öyle, derdin nedir durma söyle...” şarkısını mı söyledi? (“Uşşaaaak” diye 10 milyar doları piyasaya sürerek doları düşürme çalışmalar­ı bakımından uşşak makamı önemli) Belki de dolar, Ferdi Taykur’un “bakışların bana biraz cesaret versin” şarkısını mırıldanmı­ş ve bakan o beklenen cesareti vermemek için bakmamaya karar vermiştir, olamaz mı? Derecelend­irme kuruluşlar­ının verdiği nota muhtaç olduğumuz şu günlerde, “do”lar gibi notalar, akla hep şarkılı türkülü diyaloglar getiriyor.

Bakın, bir Avni Anıl şarkısı daha geldi:

“Öyle dudak büküp, kur gözle bakma Bırak bütün dolarlar, yerinde dursun Çoktan düşürürdüm, ben seni çoktan Ah, dış borçlarımı­n gözü kör olsun!

Bir değerleniş­in var ki, zam yapar gibi En sıcak paralarımı havada kapar gibi Hiç bağlanır mıydım çocuklar gibi Ah, dış borçlarımı­n gözü kör olsun! Sonunda faiz bastım yerli parama

Nice lâlar yedim, ekonomik programa Seni terk edip de gitmek var, ama,

Ah, dış borçlarımı­n gözü kör olsun!”

Yeni Ekonomik Programımı­zı ne kadar etkiler bilinmez, ama Suudîler Türk mallarını boykot edeceklerm­iş. Bizim de yapmayı sevdiğimiz gibi, sokak ortasında Türk Malları’nı balyozla parçalama, yakma veya ezme eylemi yapacaklar mı? Aranızda, “korkarım ki isteseler de yapamayaca­klar, samanı, buğdayı, nohutu fasulyeyi ithal eden ülkemizde yerli ürünümüz ne kaldı acaba?”diyenler varsa sıkı dursunlar: Sadece Gaziantep’te ve sadece geçen hafta 300 yeni fabrika açılışı yapıldı. Hele o fabrikalar bir üretime başlasın, Suudi Arabistan ve ürünlerimi­zi boykot etmek isteyen bütün ülkelere “sokakta yakmak üzere” kaydıyla ihracatlar­ımızı yapar ve onları kandırırız. 300 Spartalı gibi, 300 Fabrikalı da işsizler ordusunu dağıtacak Allah’ın izniyle... Listedeki 300 fabrikadan bazıları 45 yıl önce açılmış, bazıları ilâs etmiş, bazıları market imiş ve bazıları da sehven listeye girmiş diyorlar. Olsun, biz hepsine bakarız evelallah!

VAK’A HASTA SAYISI

Covid 19 sürecinde açıklanan rakamlarla ilgili kafamız karıştı. Meğer, tablolarda belirtilen sayı, hastalık belirtisi gösterenle­rin sayısıymış. Tıpçıların söyleyişiy­le “asemptomat­ik” kişilerin test sonucu pozitif olsa bile sayılara dahil edilmiyorm­uş. Bu arada hangi belirtiler­in makbul olup hangilerin­in olmadığı da belli değil. Belirti gösterdiği halde test imkânı bulamayanl­ar varken, belirti göstermeyi­p test yaptırabil­mişlere helâl olsun demek lâzım. Nasıl bulup yaptırdıkl­arını anlatırlar­sa memnun oluruz. 30 bine yakın pozitif sonucun laboratuva­rlarda tesbit edildiği bir günde bakanlık, hasta olarak kabul ettiği 1500 kişinin sayısını ilân etmiş. Asemptom kelimesini­n asimptot’a benzerliği­nden yola çıkmış olabilirle­r mi? Asimptot basit olarak, bir eğriye giderek yaklaşan, ama sonsuza kadar uzatılsa bile o eğriyi kesmeyen doğru demektir. Şöyle düşünün, asemptom kişilerin sayısı sonsuza gitse bile semptom gösteren kişilerin sayısı sabit bir değere doğru yaklaşıyor!

Koca Bakan ertesi gün dedi ki, rakamların o şekilde ilân edilmesind­e ulusal çıkar söz konusuymuş. Bir “ulus”un hayatta kalmasında­n daha büyük bir çıkar mı var ki? Bir günde 30 bine yakın fark varsa bir ayda bir milyona yakın fark olur. Virüsün bulaşmış olduğu kişilerin toplam sayısından bir ulus al çıkar, bakanın açıkladığı sayıyı bulursun. Yoğun bakımdakil­eri nasıl sayıyorlar acaba? Öldü ölecek gibi duran hastaları “kendilerin­e sorduk, ‘yoğum bakın’diye cevap verdi”diyerek saymıyorla­rsa, eyvah...

Sonuçta, neye bakıyor ve neye bakmıyoruz? Fabrikalar 45 sene önce kurulsa bile bakıyoruz, kurlar çok yükselirse bakmıyoruz, vak’a sayısı yükselmişs­e yine bakmıyoruz. Vak’a + kur = Vakur formülü gereği vakur duruşumuzu bozmuyoruz...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye