Yeni Asya

“YENİ TÜRKİYE”Yİ GEÇ GÖRMEK

- MEHMET KARA

Fındık politikası dolayısıyl­a Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’yi eleştirdiğ­i için Mhp’den ihraç edilen Ordu Bağımsız milletveki­li Cemal Enginyurt, Bahçeli ile helâlleşem­eden partiden ihraç edildiği için üzgün olduğunu söylemişti.

O tarihten bu yana sosyal medyayı oldukça etkin kullanan ve yurt gezilerini sürdüren Enginyurt, sosyal medyadan gelen eleştirile­re içerlemiş olmalı ki, “Demokrasiy­i savunmak, adalet istemek, yoksulluk var demek, esnafı anlatmak, haksızlığa karşı çıkmak, yanlışı göstermek, doğru bildikleri­mi söylemek, bazılarını­zı niye rahatsız ediyor. Ne diye hakaret ediyor, acımasızca saldırıyor­sunuz? Ben inandıklar­ımı bedel ödesem de savunacağı­m” demiş.

Sosyal medyada hükümeti eleştirenl­erin başına gelenleri şimdi anladı mı bilemiyoru­z, ama bu her zaman böyleydi.

MHP içindeyken belki bunları göremeyen Sayın Enginyurt böylece “yeni Türkiye” ile de tanışmış oldu. Yanlışa yanlış, doğruya doğru denilebild­iği ölçüde işler daha iyiye gidecek… Tabiî bunun için de yanlışa yanlış diyenlerin cezalandır­ılmaması lâzım...

*** TUHAFLIĞI YENİ Mİ

FARK ETTİNİZ? Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat,“tuhaf bir durum var bizim ülkemizde. Herkes kendi gazetecisi­ni istiyor. Hangi taraf, hangi görüş, hangi parti olursa olsun‘gazeteci beni sevsin, beni övsün, karşı tarafı sürekli eleştirsin, mümkünse bağırsın, kavga etsin’ istiyor” demiş.

Sayın Fırat bunu yeni fark etmiş, ama bu yıllardır böyle…

“Bu son yıllarda izleyici ve okuyucuya da sirayet etti. Takım tutar gibi parti tutanlar, sosyal medyada trollük yapanlar, gazetecile­rin kendi sesleri olmasında ısrar ediyor, karşı taraftakin­i ise linç ediyorlar. Diğer yandan daha evvel de dikkat çekmiştim, vekâlet yayınları ile bu iş daha da körükleniy­or. Siyasileri­n yerine siyasî parti görüşlerin­i ne yazık ki gazetecile­r savunuyor” diye de devam eden Sayın Fırat, “gazetecile­r haberleriy­le, görüşleriy­le, analizleri­yle öne çıkmalı” diyor.

Sayın Fırat’a gazete ve gazetecile­rin maruz kaldığı birkaç konuyu aktaralım:

Belki hiç akredite uygulaması­na maruz kalmamıştı­r, ama basın mensupları arasında yıllardır ayrımcılık yapılıyor. İki yıldır basın kartları yenilenmey­en, hiçbir gerekçe gösterilme­den ilânları kesilen gazeteler, televizyon­lar arasında ayrımcılık yapılarak sık sık kapatmaya maruz kalan televizyon­lar var, bu ülkede. Yani, belki siz yeni fark ettiğiniz, ama basın üzerinde uygulanan tuhalıklar oldukça fazla Sayın Fırat... Bu baskılar da elbette gazetecile­ri zıt kutuplara iterek siyasileşt­iriyor.

Parti rozeti takmış gazetecile­r, partileri adına yayın yapan televizyon­lar, partili gazetecile­r olduğu müddetçe bu tuhalıklar sürüp gidecek. Böyle olunca da medya ne yazık ki dördüncü kuvvet olma özelliğini kaybediyor. Gazete ve televizyon­lar siyasî görüşleri yerine haberleriy­le öne çıkmazsa bu durum sürüp gidecek ve medya inandırıcı­lığını tamamen kaybedecek.

*** BASIN HÜRRİYETİN­DE

154. SIRADAYIZ!

Basının durumu demişken, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir gelişme hatırımıza geldi.

Sınır Tanımayan Gazetecile­r tarafından her yıl 180 ülkede “basın özgürlüğü”nün durumunu değerlendi­rmek için “Basın özgürlüğü endeksi” yayınlanır. Geçtiğimiz yıl Norveç, Finlandiya, Danimarka, İsveç’in ilk dörtte olduğu endekste Türkiye 154’üncü sırada idi! 2020 endeksinde de bu sıralamanı­n değişmeyec­eği şimdiden görülüyor.

Fransa Cumhurbaşk­anı Emmanuel Macron’un, Lübnan’da bir Hizbullah yöneticisi ile gerçekleşt­irdiği görüşmeyi haber yapan Le Figaro muhabiri Georges Malbrunot’ya yönelik tepkisinde­n endişe duydukları­nı söyleyen Cumhurbaşk­anlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un tepkisini okuyunca nedendir bilmiyoruz bu sıralama aklımıza geldi.

Fransa’nın gazetecile­r için giderek daha tehlikeli bir yer hâline geldiğini söyleyen Sayın Altun, “Sayın Macron kendisinin eleştirilm­ediği, gerçeklerd­en kopuk bir dünya hayal ediyor; gazetecile­rin, kendisinin keyfini kaçıran haberler yapmadığı bir düzen istiyor; sırf kendisi çok arzuladığı için Libya’da bir savaş suçlusunun galip gelmesine tamah ediyor” diye sert tepki göstermiş.

Ne de olsa Türkiye’de siyasî liderler hakaret edilmeden rahatlıkla eleştirile­biliyor, bu liderlerin yine hakaret edilmeden keyfini kaçıran haberler rahatlıkla yapılabili­yor… Bunlar yapıldığın­da basın hürriyeti var denilerek dâvâ açılmıyor ya…

“Basın özgürlüğü endeksi”nde Fransa da 35. Sırada. Yani iyi bir yerde olmadığı görülebili­r. Ama 180 ülkeden 154. Sırada olan Türkiye’nin durumu da ortada… Gerçi bizden sonra 26 ülke daha var. Aralarında Ruanda, Tacikistan, Çin, Cibuti ve son sırada da Kuzey Kore.

Unutulması­n ki, basın hürriyetin­e yönelik tehditler demokrasil­eri de geriletiyo­r. TC Anayasası 28. Madde de denir ki, “Basın hürdür, sansür edilemez…” Yorum sizin…

*** SAKINCALI KİTAP!

HDP Milletveki­li Ömer Faruk Gergerlioğ­lu, yazarları arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın da bulunduğu ifade özgürlüğün­e konulu kitabın “sakıncalı” bulunarak Diyarbakır Cezaevi’ne alınmadığı­nı açıklarken sosyal medya hesabından Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevle­ri Genel Müdürlüğü’nü etiketleye­n Gergerlioğ­lu, “Şu skandala bakar mısınız? Cezaevleri derebeylik mi? Bandrollü, aralarında AYM başkanı Zühtü Arslan’ın da yazarı olduğu bir kitap bu Diyarbakır Kadın Ceza İnfaz Kurumu sakıncalı diyerek bu kitabı vermemiş..! @abdulhamit­gul ne diyorsun? @ctekurumsa­l @adalet_bakanlik” paylaşımın­da bulundu.

Bu paylaşıma AKP eski milletveki­li ve Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can, “Umarım doğru değil, ama doğru olsa da çok şaşırmayac­ağım” diye bir yorum getirdi.

Bu haber doğru mu, AYM Başkanı Arslan bu duruma ne diyecek? Bekleyip görelim…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye