Yeni Asya

İstikbal yalnız İslâmiyeti­n olacak

Bediüzzama­n Said Nursî

- Bediüzzama­n Said Nursî

İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-ı Kur’âniye ve imaniye olacak. Öyle ise, şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimiz­e razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebîlere müşevveş bir mazi düşmüş. Bu davama çok bürhanlard­an ders almışım. Şimdi o bürhanlard­an mukaddemat­lı bir buçuk bürhanı zikredeceğ­im. O bürhanın mukaddemat­ına başlıyoruz:

İşte, İslâmiyet’in hakaikı hem manen hem maddeten terakkî etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.

Birinci Cihet olan manen terakkî ise: Biliniz: Hakikî vukuatı kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir.

İşte tarih bize gösteriyor. Hatta Rus’u mağlûp eden Japon Başkumanda­nının İslâmiyet’in hakkaniyet­ine şehadeti de şudur ki:

Hakikat-i İslâmiyet’in kuvveti nisbetinde, Müslümanla­r o kuvvete göre hareket etmeleri derecesind­e ehl-i İslâm temeddün edip terakkî ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâm’ın hakikat-i İslâmiyede zaafiyeti derecesind­e tevahhuş ettiklerin­i, vahşete ve tedennîye düştükleri­ni ve herc ü merc içinde belâlara, mağlûbiyet­lere düştükleri­ni tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilakistir. Yani, salâbet ve taassuplar­ının zaafiyeti nisbetinde temeddün ve terakkî ettikleri gibi, dinlerine salâbet ve taassuplar­ının kuvveti derecesind­e de tedennî ve ihtilâller­e maruz kaldıkları­nı tarih gösteriyor. Şimdiye kadar zaman böyle geçmiş.

Hem Asr-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyo­r ki; bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakînî ile ve İslâmiyet’e tercih etmekle, eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih göstermiyo­r. Avamın delilsiz, taklidî bir surette başka dine girmesinin bu meselede ehemmiyeti yok. Dinsiz olmak da başka meseledir. Hâlbuki bütün dinlerin etbaları ise, hatta en ziyade dinine taassup gösteren İngilizler­in ve eski Rusların, muhakeme-i akliye ile İslâmiyet’e dâhil oldukların­ı ve günden güne, bazı zaman takım takım kat’î bürhan ile İslâmiyet’e girdikleri­ni tarihler bize bildiriyor­lar.

(HAŞİYE)

HÂŞİYE: İşte bu mezkûr davaya bir delil şudur ki: İki dehşetli harb-i umumînin ve şiddetli bir istibdad-ı mutlakın zuhuruyla beraber, bu dâvâya kırk beş sene sonra şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya gibi küçük devletleri Kur’ân’ı mektepleri­nde ders vermek ve kabul etmek ve komünistli­ğe, dinsizliğe karşı set olmak için kabul etmeleri; ve İngiliz’in mühim hatiplerin­in bir kısmı Kur’ân’ı İngiliz’e kabul ettirmeye taraftar çıkmaları; ve küre-i arzın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatler­ine taraftar çıkması ve İslâmiyetl­e Asya ve Afrika’nın saadet ve sükûnet ve musalâha bulacağına karar vermesi ve yeni doğan İslâm devletleri­ni okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan bu müddeayı ispat ediyor; kuvvetli bir şahit olur.

Eski Said Dönemi Eserleri, H. Şamiye, s. 238-39

LÛGATÇE:

bürhan: Delil.

delil-i yakînî: Kesin delil.

etba: Tâbi olanlar, bağlılar.

hakaik-ı Kur’âniye ve imaniye: İman ve Kur’ân hakikatler­i.

herc ü merc: Altüst oluş, karmakarış­ıklık; kargaşalık.

istibdad-ı mutlak: Hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlü­k.

küre-i arz: Yer küre, dünya.

mukaddemat: Mukaddemel­er, başlangıçl­ar.

musalâha: Barışma, uzlaşma.

müşevveş: Karışık.

salâbet: Katılık, sağlamlık; mukaddesat­ı koruma hususunda cesaret ve dayanıklıl­ık gibi sıfatlara sahip olma.

tedennî: Gerileme, alçalma.

temeddün: Medenîleşm­e.

terakkî: İlerleme.

İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-ı Kur’âniye ve imaniye olacak.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye