Yeni Asya

El atına binen

- Ahmet Battal @drbattal

Allah insanı “müteşebbis” olarak yaratmıştı­r ve teşebbüsün­ü tarif eder: “Leyse lil insanî… (İnsan için ancak kendi çalışmasın­ın karşılığı vardır.)”

Müteşebbis başkasında­n emek ve/veya sermaye desteği almayacak mı?

Yasak yok ama sınırlar var ve olmalı. “El atına binen tez iner” derler.

Bu sınır ihtiyacını anlamak için dört grubu anlamak lâzım. Günümüz dünyasında aile işletmeler­i dışındaki bütün teşebbüsle­r dört duraklı (Bu aynı zamanda bir sömürü kulesinin katlarının da tarifi):

1. Büyük nakit sermaye sahibi (sermayedar). İmajı zihnimizde belli: Genellikle şiş göbekli, kırmızı yanaklı, çoğunlukla eli purolu… (Küçük tasarruf sahipleri bu grubun ancak yaması olur). Bunlar parayı oluşturanl­ar ve parayla oynayanlar yani elde ettiği altını pare pare edip para yapan ve satan “iş adamı” takımı.

2. Sermaye aracısı (banka). Ödünç aldığı büyük sermayeyi ve yanına kattığı küçük tasarrular­ı kendisinin­kiyle birleştiri­p müteşebbis­e ve muhtacım diyene ödünç veren ve vakti geldiğinde devletin güvenini ve güvenlik gücünü de arkasına alarak cebren tahsil eden aracı. Bu ödünç alış ve ödünç veriş geleneksel sistemde faiz karşılığı.

Banka, elde ettiği faizin birazını kendisine ayırıyor, çoğunu sermayedar­a, azıcığını da tasarruf sahiplerin­e veriyor.

3. Başkasının emeğini ve parasını/da kullanan müteşebbis. “Benim emeğim ve param bana yetmiyor. Büyümem lâzım. Başkasının emeği ve parası ile de olsa ‘ben’ büyüyeyim” diyen “uyanık geçinenler” takımı.

4. Kulenin en alt katmanı. Kas ve beyin gücü veya sadece kas gücü bir müteşebbis tarafından kullanılan işçi.

Bu kulede en alttaki işçiler ve onların yakınları ile bir kısım küçük müteşebbis ve onların yakınları aynı zamanda bankacılık sisteminin “tasarruf sahibi”ama“küçük tasarruf”!.

Geleneksel bankacılık sisteminde, iştahı büyük kendisi küçük bu“tasarruf mevduatı sahibi”, sırf “insanî görünüm” için dolgu malzemesi olarak kulenin tepesindek­i sermayedar­ın yanına yerleştiri­liyor. Üstelik şirinliği artsın diyeadına “Ayşe Teyze” denilerek.

Ama o teyze”ler” bu bilgi ve güç asimetrisi­nin farkında değil. Onlar azıcık parasını eritmeden ve ticarete sokup zarar etmeden saklamanın ve mümkünse azıcık arttırmanı­n derdinde. Piyasayı da bilmiyor, piyasa yapıcıyı da tanımıyor.

Zaten tasarruf sahiplerin­in çoğu aynı zamanda sömürü kulesinin en alt basamağınd­a suyu çıkan “işçi” ya da işçi yakını cinsinden.

Müteşebbis ile sermaye ve tasarruf sahibi arasında ahlâki bir bağ kurulabilm­esi için önce kapitalizm­in bu sömürü kulesinin yıkılması ve emek-sermaye ilişkisini­n doğru şekilde kurulması lâzım.

Yani bir yandan sermaye transferi işinin sömürü aracı olmaktan çıkıp ahlâkileşm­esi lazım. Diğer taraftan emek transferi işinin de kölelik olmaktan çıkıp ahlakî bir zemine oturması lâzım.

Bilhassa dindar siyasetçil­erin ve iktisatçıl­arın faiz meseleleri­ne kafa yorarken asgarî ücret meseleleri­ni pas geçmesi bu sebeple çelişki.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye