Çok gezen, görmüş geçirmiş insan oluyor
GEZMEK, EĞİTİR İNSANı, GEZMEK ÖĞRETİR. YENİ mekânlar, YENİ İNSANLAR TANıRSıN GEZDİKÇE. HER kültür BİR ZENGİNLİK olarak katılır İNSANA. VE BÖYLECE GEZMİŞ Görmüş, kültürlenmİş olursun
Gezmek, güzeldir. Gezmek, eğitir insanı, gezmek öğretir. Yeni mekânlar, yeni insanlar tanırsın gezdikçe. Yeni kültürler edinir insan. Her kültür bir zenginlik olarak katılır insana. Ve böylece gezmiş görmüş, kültürlenmiş olursun. Adına da çok gezmiş çok görmüş derler.
Hakikaten de çok gezen çok gören kültürlü olmuş oluyor. Bir çetrefilli mesele olunca ona danışılır, onun görüşü önemsenir. Nitekim öyledir de. Bir konu ile ilgili sadece bir açıdan bakmaz o. O olayın değişik boyutlarını değerlendirir ve çözümler bulur. Hele bir de birazcık okumuşsa demeyin hayatın keyfine.
Bu gezi serüvenimiz içinde, ara ara bu yaz programımızın esintileriyle karşılaşacaksınız. Ailece çıktığımız sıla-i rahm temelli gezi programımız kendi içinde nice güzellikler, renklilikler ihtiva etti.
bizim Kültürümüzdeki gezmenin bir TARAFıNDA
SıLA-I RAHIM Vardır Zaten bizim gibi Anadolu insanında şartları ne kadar değişse de, sadece keyfe dönük, nefis öncelikli çok özele inmiş bir gezi etkinliği görülmez. Yani bizim özel de dediğimiz gezi programımızın içinde, değişik şehirlerde mutlaka üç beş tane akrabalara uğramak, hal hatırlar sormak, dertleşmek, onların hayır duâlarını almak da vardır. Bizde gezi ancak böyle içimize siner. Yani içinde ana baba hatırı olmayan, eş dost, akraba rızası aranmayan gezi gezi midir Allah aşkına?
Şimdi de kısa kısa fotoğraf altı haber gibi, gezi hatıralarımızı duâ nazarlarınıza sunalım bakalım beğenecek misiniz?
neresine gitseniz cennetten bir parça gibi
ülkemiz
Yaz gezi yolculuğumuz, yaşadığımız mekân Şanlıurfa’dan başlıyor. Yeşili, suyu az bir mekândan gidince gezdiğimiz yerlerde nelerin daha çok dikkatimizi çekeceği aşikâr.
Bir şeylerden ne kadar uzaksanız elbette o şeylerin özlemini daha çok çekiyorsunuz. Bu kültür olarak, gelenek olarak ve medeniyet unsurları olarak da geçerli. Buralarda olan bir takım şeyler oralarda yok, oralarda olanlardan bir kısmı da buralarda yok. Bu da normal zaten. Her yerde her şey olacak diye bir şey yok. Allah her yere ayrı ayrı cazibeler vermiş. O cazibe ile orası güzel oluyor. Tıpkı insan gibi. Her insanda ayrı bir esması galip Allah’ın. O isimle o kişi daha bir güzel. O diğer isim o kişide niye galip diyemezsiniz. O zaman o olmaz. Şehirler de öyle. O şehri kendi zenginliği, güzelliği ve kültürel farklılığı ile kabul etmek ve öylece sevmek gerekiyor.
Kurban Bayramı ile birlikte başlattık gezi programımızı. Kurbanımızı
Şanlıurfa’da kestik, Allah kabul etsin. Dağıtımımızı da yapıp hemen eşim ve iki kızımla birlikte özel aracımızla düştük yollara.
gezerek HATıRA Toplarız
çocuklarımızla Doğrusu biz ailece gezmeyi seviyoruz. Her yıl bu ritüel zaten bizde olur. Doluşuruz arabamıza ve düşeriz yollara. Genel yapımız bahsettiğim gibi sıla-i rahim ağırlıktadır. Ama onun önüne sonuna da küçük küçük değişikliklerle gezimizi çeşitlendiririz. Bunun da çocuklarımızda ve bizim dünyamızda oldukça derin bir yeri var.
Bu yıl, Kurban’la birlikte ilk durağımız Hatay ilinin Belen yaylası oldu. Sebebi de çok önemli. Çünkü orada ablamda ağır misafirimiz annem vardı. Onun ve ablamın bayramını yapmadan gezi yapmak olmaz. Program, dolayısıyla anne eli öpmekle başladı. Tabiî yaz ritüellerinden biri olan ablada da birkaç gün kalarak program işlemiş oldu.
Doğrusu insanın abi ve abla gibi yakın akrabasının yeri farklı. Onlarla şartlar ne olursa olsun bağı zayılatmamak gerekiyor. Yaşanan –varsa- olumsuzlukları büyütmeden, güzellikleri ön plana çıkarıp yaşamaya, diyaloğa devam etmek gerekiyor. Tabi nefis ve şeytan da böyle durumlarda hep kusuru işlettiriyor. Onu büyütüyor ki muhabbet gelişmesin. İşte buna meydan vermemek gerekiyor. Ablanın, abinin yerine başka bir şey konulamıyor. Onun için onları değerli tutmak ve büyütmek bir gereklilik oluyor.
Özellikle ağabeyleri, ablaları ziyaret edince ister istemez onların evlâtları, eşleri, çocukları ve onların da aile büyükleri ile tanışıyor, görüşüyor insan.
Zaten geniş aile olunca ister istemez ilgi ve alâkalar daha çok kendi içinde özel ailelere yöneliyor. Ama bu dışa da kapanmayı gerekli kılmaz. Amcalar, dayılar, halalar, teyzeler yeğenlerinin de evlerini, çocuklarını, akrabalarını
YAZAN Ve FOTO
SEBAHATTİN YAŞAR görmeli ve görüşmeli. Görüşmeler artınca bağlar da artıyor. Yeğenlerinin evlâtları ile senin evlâtların veya senin evlâtlarının evlâtları görüşmüş, tanışmış oluyorlar. Meselâ yeğenimin evlâdı Eymenle benim ve çocuklarımın görüşmesi ve bayramlaşmaları bu anlamda manidardı.
Doğrusu böyle bir zamanda bu tür görüşmelerin vesilelerini arttırmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ama bu adımlar da her zaman istediğin tarzda ve durumda olmayabilir. Ama bu durumda da, ‘bir şey tamamıyla elde edilmezse, tamamıyla da terk edilmemelidir’ kaidesi geçerlidir.
Musîbetler Tedbirli YAŞAMAK getirir, AMA Kültürü engelleyemez Anne evlât ve babaanne torun bayramlaşmaları haliyle korona gölgesinde ve tedbirlerinde gerçekleşiyordu. Ama doğrusu zaman zaman da duygular öyle dalgalanıyordu ki, fizikî mesafe falan kalmıyordu.
Anne, abla ve çocuklarımla Belen Yaylası’nı, Gedik yaylası’nı turluyoruz. Doğrusu buralar yaz aylarında dahi sürekli eser, rüzgârı bol bir mekân. Bu haliyle gerçekten özel bir yayla. Onun için rüzgâr gülleri de oldukça bol.
İnsanın kardeşlerinin de kendi değer yargıları ve fikrî yaşayış olarak uyuşması oldukça güzel bir duygu. Ablalarımın, ağabeylerimin Risale-i Nurlar’la tanışıyor olması, namazlarını, niyazlarını yaşıyor olmaları, aynı hassasiyetlerimizin bulunması bizim için çok büyük bir nimetti. Binler şükür.