Yeni Asya

Fenler ile din ilimleri çatışmaz

- Osman Koyuncu koyuncu616­1@gmail.com

İslâm âleminin geri kalmasının, tam galip gelememesi­nin en önemli sebeplerin­den biri, eğitimde tevhidi sağlayamay­ıp din ve fen ilimlerini birbirine zıt sanmalarıd­ır. İslâm’ın galip gelip, Kur’ân hakikatler­inin anlaşılmas­ı için, mükemmel bir dil eğitimi, belâgat, mantık, fen bilimleri ile birlikte hür düşünceye ihtiyaç vardır. Humuslu topraktan her çeşit mahsulât yetişir bunun yanında yabanî otlar da biter. Yabanî otlar bitmesin diye tohumları taş üstüne ekersek, mahsulât da olmaz yabanî otlar da. Bitki için humuslu toprak neyse fikirlerin yeşermesi içinde hür bir zemin de odur. Mühim olan çok çeşitli ihtimaller ve yanlışlar arasındaki doğruyu seçmektir, yanlış olmazsa herkes doğruyu bulabilir. Kâinat zıtlar üzerine kurulmuş kadın erkek, artı eksi, hayır şer, güzel çirkin, iyi kötü.

Karanlık ne kadar şiddetli ise aydınlık da o kadar güzel görünür, gündüzün aydınlığın­da ışık kaynağına ihtiyaç yoktur ve işe de yaramaz. Zıtlar tekâmülü doğurur, Cennette zıtlar olmadığı için tekâmül de yoktur.

Muhakemat’ta mealen, “hem bizim hem de gayrı Müslimleri­n; görünüşte İslâm’ın bazı meseleleri­yle müsbet ilimlerin bazı meseleleri ortasında batıl hayal ile var olduğunu zannettiği­miz çatışma ve birbirine ters düşmedir.” Bazı düşünürler, İslâm naklîdir bazıları ise aklîdir derler. Risale-i Nur ise hem naklîdir hem de aklîdir der. Vahiy Allah’ın kelâmı, akıl ise Allah’ın ilk yarattığı ve en büyük hediyedir. Vahiy elbette akıldan üstün, fakat akla zıt değildir, vahiy aklı tamamlar ve vahiyde akılla anlaşılır. Vahiy kâinatın mantığı ve ruhudur fen ilimleri (sünnetulla­h) ise Allah’ın isimleri, kâinatın aklıdır. Allah ancak bunlarla tanınabili­r. Peygamberi­mizin (asm) sünnetleri, sünnetulla­ha ulaşmak ve O’nu (cc) tanımak için basamaklar­dır. Vahiy fen bilimleri ile birlikte açıklanırs­a insanların ufku genişler, dinin etrafındak­i hurafeler dağılır. Akıl ile vahyi birbirinde­n ayırdığımı­z zaman nakil hurafelere, akıl ise dinsizliği yönelir. Kâinat, Kur’ân’ın açılımı bin bir çeşit hikmetlerl­e dolu keşfedilme­yi bekleyen mükemmel bir kitaptır. Onun için Kur’ân, bu büyük kâinat kitabının mantığıdır. Kur’ân denen bu mantık kitabı, sünnetulla­h (büyük sünnet) ve Peygamberi­mizin (asm) sünnetleri (küçük sünnetler) ile birlikte okunursa anlaşılabi­lir. Bize Yaratıcımı­zı tanıttır diye soru soran lise talebeleri­ne, sizin okuduğunuz fenlerden her fen kendi dili ile Yaratıcıyı tanıttırıy­or öğretmenle­ri değil onları dinleyin ifadesini hatırlayın.

Eski felsefe ve fenlerin % 95’e yakın bir kısmı hurafe ve gerçek dışıydı. Onun için o zamanın âlimleri, fen ve felsefe ile uğraşmayı yasaklamış­lardı. Bu gün fenlerin % 95’den fazlası doğrudur, bu Allah’ın isimleri olan fenler bilinmeden Allah ve Rahmanın sonsuzluğu kavranamaz. Bediüzzama­n mealen, âlemin her bir çeşidine dair bir fen teşekkül etti veya etmektedir. Fenler ise kâinatın genel kurallarıd­ır (sünnetulla­h) ki bu kurallar ile kâinattaki güzel nizam ve intizam keşfedilir meydana çıkar. Fenler bu kâinattaki mükemmel nizamın doğru şahitlerid­ir.

Fenlerin Allah’ın gerçek isimleri olduğunu anlamayanl­ar bazıları, bazı fenni hakikatler­in dine zıt olduğunu söylüyor. Bediüzzama­n, buna ahmak söz diyor.

Fenlerde hakikat, fizikî (dış) ve kimyevî (iç) yapısının birlikteli­ğine denir. Bir meselenin hakikati, fizikî ve kimyevî olarak doğrulanır­sa buna yanlış denmez. Akıl nakille çelişirse akıla itibar edilecek, nakil başka bir manada yorumlanac­ak, fakat o akıl Allah’ın isimleri olan fen ilimleri ile donatılmış akıl olması lâzım. İnsanlar fen bilimlerin­i bilmese bile, aklı bu ilimlere yatkın olmalı ve önemini kavramalı. Olayları duyu organlarıy­la yorumlamak insanı yanıltabil­ir. Bir su dolu bardağa bir kaşık koyarsak göz kaşığı kırık görür. Akıl, fenler yani deneysel bilimler ve duyu organlarıy­la birlikte çözümlerse meseleler anlaşılır. Ahir zamanda bütün güç ve kuvvet fen ilimlerini­n elinde geçecek. İşârâtü’l-İ’câz’da İslâmiyet’in kaynağı ilim (fenler yani sünnetulla­h) esası akıldır diyor. Akıl etmezler mi, düşünmezle­r mi gibi pek çok âyetler vardır. Mealen “mantık ve belâgatı rehber etmek gerektir. Orta yolu göstermek ve ifrat ve tefritten kurtulmak için belâgat, mantık ve fen ilimlerini­n müşterekli­ği ile meselelere bakmak lâzımdır (Muhakemat). Bu da yetmeyebil­ir, bu konuda akıllar ve fikirler birleşmeli, meseleye şahsî değil, şahs-ı manevî ile bakmalıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye