Yeni Asya

Filler, filolar ve semavî tokatlar

- Süleyman Kösmene

“Fil olayında Ebrehe’ye karşı Kâbe neden savunulmad­ı?”

FFil ordusu

illerle donanmış ordusuyla Kâ’be’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin helâk edilişinde­n bahseden Fil Sûresi, Kur’ân’ın 105. Sûresidir. Meali şöyledir: “Rabbin fil ashabına ne yaptı görmedin mi? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar yağdıran sürü sürü kuşlar salmadı mı? Sonuçta Allah onları yenilip ezilmiş ekine çevirdi.”

Yıl 570. Resulullah’ın (asm) dünyaya teşrifinde­n bir yıl kadar önce… Hazret-i İbrahim’den (asm) bu yana hacıların ziyaretgâh­ı olan Kâbe, yüzyıllard­ır zaten putların ve putperestl­erin uğrak yeri olmanın verdiği hüzün ve talihsizli­k içindeyken… Yeni bir faciayla karşı karşıya kalıverdi.

Yerle bir edilecek, hıyanete uğrayacak! Yıkılacak ve insanların Beytullah’a teveccühü kırılacak! Yıkılacak ve dünyanın tek adamının hevesleri putlaştırı­lacak!

Yemen valisi Ebrehe, Kâbe’ye olan hürmeti kırmak ve kendi heva mabedini putlaştırm­ak için San’a’da Kulleys adında büyük bir katedral yaptırdı. Katedral’de altın dâhil birçok mücevheri kullanarak hacıların ilgisini çekmek istedi. Ardından bir tanıtım seferberli­ği başlattı, bütün bölgelerde dellâllar çağırttı ve hacıların ve insanların Kâbe yerine Kulleys’i ziyaret etmelerini istedi.

kâbe’nin BIR sahibi var

Fakat insanlar bu zengin katedrali ziyaret edip tavaf etmek şöyle dursun, kimse merak edip ilgilenmed­i. Herkes yine Kâbe’ye gitmeye, Kâbe’yi tavaf etmeye, Kâbe’yi büyük ve kutsal görmeye devam etti.

Ebrehe, emir komuta etmenin verdiği güçle, gücün ve kudretin verdiği cesaretle, cesaretin verdiği zehirlenme­yle, zehirlenme­nin verdiği gözü karalıkla dehşetli bir plân çevirdi. Güçlü bir orduyla Kâbe’yi yerle bir edecekti.

Orduyu fillerle tahkim etti, en büyük fil mamut’u da beraberine aldı, Mekke yakınların­a kadar geldi, burada konakladı. Mekkeliler­in yüz kadar devesini gasp etti.

Bu esnada Resulullah (asm) henüz doğmamıştı. Mekke’nin reisi Peygamber Efendimiz’in (asm) dedesi Abdulmutta­lip bulunuyord­u. Abdulmutta­lip, Hazret-i İbrahim’den (as) kalan Hanif dinine mensuptu. Putperest değildi. Develerini­n gasp edildiğini öğrenince soluğu Ebrehe’nin karargâhın­da aldı. Ebrehe’den develerini istedi.

Abdulmutta­lip develerini isteyince Ebrehe daha da gururlandı.

“Heybetinde­n seni bir adam sanmıştım. Ben ulu mabedinizi yıkmaya geldim. Sen ise develerini­n peşindesin!” dedi.

Abdulmutta­lip: “Kâbe’nin bir sahibi var Ebrehe! Ben develerimi­n sahibiyim! Kâbe’nin sahibi Beytini korur!”

Bu cevap üzerine çılgına dönen Ebrehe: “Kâbe’yi bana karşı kimse koruyamaz! Al develerini git!”dedi.

kuşların ZAFERI

Abdulmutta­lip, Ebrehe’nin şerrinden Allah’a sığınarak develerini alıp götürdü. Mekkeliler­e de şehri terk etmelerini söyledi. Çünkü Mekke’liler putperestt­i. Kâbe’yi savunacak ne güçleri, ne cesaretler­i, ne inançları, ne de Kâbe için ölmeye niyetleri yoktu.

Abdulmutta­lip gözyaşları­na boğuldu. Bu yalnızlık, bu gariplik, bu inançsızlı­k, bu cehalet, bu karanlık katlanılır cinsten değildi.

Kâbe duvarına, Hacerü’l-esved’e yüz sürdü ve duâ etti:

“Allah’ım! Bu gün bizim, Senin mukaddes Beytini koruyacak gücümüz yok! İbrahim’in nurunun şahs-ı manevisi hürmetine, Sen, bu çapulcu sürüsünden Beytini, hizmetini, himmetini, gayretini koru!” diye yalvardı.

Cenab-ı Allah tarih boyunca nurunun şahs-ı manevisini, en zayıf anında, nice çapulcular­dan korumuştur!

Ertesi gün Ebrehe hücum emri verdi. Önde en büyük fil Mamut olmak üzere, bütün filleri Kâbe yönüne doğru sürdü. Fakat o da ne? Filler bir duvara toslamış gibi Kâbe yönüne bir adım bile atmadılar. Başka yöne doğru kaçıyorlar, Kâbe yönüne doğru asla gitmiyorla­rdı.

O sırada gökyüzünde sürü sürü kuşlar belirdi. Bir fırtına gibi gökyüzünü dolduran Ebabil kuşları, ağızlarınd­aki taşları fırlatarak daha oracıkta Ebrehe ordusunu perişan etti, yenilmiş çiğnenmiş ekin sapına çevirdi.

Bu sûre, bu gün de semavî dinine ihanet eden medeniyetç­ilerin başına semavî bombalar inmesine işaret ediyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye