İlânat ve neşriyat

Bizim en önemli mes’elemiz iman hakikatlerini sair ehl-i iman ve insaniyete ilân etmektir. Geçmişte bu hizmetler mahkemelerde ve hapishanelerde yapılmıştı..

Bu anlamda, on bin’e yakın polis, bekçi, hâkim, savcı, mübaşir, gazeteler ve menfi ve müsbet diller tarafından Nurlar ülkemize ve sair ülkelere duyurulmutu..

“Konuşan yalnız hakikattir” bahsinde Üstadımız bunu; “onlar bilmiyerek, kader-i İlâhinin derin tecellilerine akıl erdiremiyerek hakaiki imaniyenin intişarına hizmet ettiler, diyerek tesbitte bulunmuştu..

İşte Zübeyir Ağabeyin hasreti olan “lahana yaprağı kadar bir neşriyatımız olsa” emeli, önce İttihad, daha sonra Yeni Asya olarak tecelli etti.

Onun için Üstadımız: “Nurlar’ın intişarı, ilânat ile ve başkalarının nazarı dikkatini celbetmek ile olur” hakikatini daha sonra Nur Talebeleri bunu ders salonlarında, toplantı salonlarında gerçekleştirdiler.

İşte, hedef ve maksat; Nurlar’ın intişarı idi. Bir mektubunda Üstadımız: “bu millet, geçmişteki mefahirini, sair milletlere anlatmak için Risale-i Nur’u ibraz edecek” demesi bir mektupta şu şekilde dile getiriliyor:

“Evet, Risale-i Nur’un meselesi; âlem-i İslâm’da, hususan bu memlekette külli bir ehemmiyeti bulunduğundan böyle heyecanlı toplamalar ile umumun nazarı dikkatlerine celbetmek lâzımdır ki, ümidimizin ve ihtiyarımızın ve gizlememizin ve muarızın küçülmelerinin fevkinde ve ihtiyarımızın haricinde böyle şaşa ile kendi derslerini dost ve düşmana aşıkâren veriyor.” demesi Nur Talebeleri sayısız neşriyat ve dersleri ile ilânatlarını devam ettiriyorlar.

İşte, Yeni Asya’nın yaptığı yıllarca bu idi ve budur.

Bu bir sorumluluğun tecellisidir. “Bizler gayet az ve zayıf ve fakir olduğumuz halde” bu hizmetler “omzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş”

Hizmetkâr, hizmeti ile sorumludur. Ben bu yükü götürmem” diye bir şansı yoktur.

Son Risale-i Nur Külliyatı, bu ilânatın bir tezahürüdür.

Bir çok ilde, fedakâr Nur Talebeleri, nazarı dikkatleri Nurlar’a çevirmek için Nurlar’ın intişarına hizmet ediyorlar.

Kendilerini tebrik ediyoruz.

Hak ve adaletin yaralandığı, korku ve çekinlendiğin kol gezdiği bu kara günde Nurlar’ı ilân etmek en büyük meseledir.

Muarızların, Yeni Asya’ya şiddetli muhalefeti işte bundandır.

Nur Talebelerinin geri çekilmesi, hiçbir surette kabul edilemez.

Cengiz’in Cafer Hocalarına benzemek, ehl-i imana, Nur Talebelerine yakışmaz ve yaramaz. Tarih bu mukaddes yükü altın ile yazacaktır. Bayrağı yere düşürmemeli, bu bayrağın dalgalanmasına el atmak gereklidir. Karanlık ve sisli bulutlar böyle dağılacaktır. “Yazık o zamanın gayretsiz insanlarına” dedirtmemek için hizmetlerimize sıkı tutunma zamanıdır.