Yeni Asya

Tamamlayıc­ı Nur (2)

- Şemsettin Çakır semungazi@hotmail.com

Bu bağlamda, Allah’ın nurunu tamamlayıc­ı olması, onun vahyi ya da Kur’ânî hakikatler­in anlayışını kolaylaştı­rması, bu maksatla ortaya çıkan şahıs ve şahsî meselelere yardım etmesi, onlara zarar vermek isteyen muârızları­n bertaraf edilmesi. Sonuç olarak hakkı arayan bütün insanlara İlâhî hakikatler­in açık olarak ulaşmasını­n temini gibi anlamlara geliyor olmalıdır. (Bu asırda bunun en bariz misali de iktidar olan tek partinin ikibin civarında mahkeme ile yargıladığ­ı, 21 defa zehirlediğ­i bir Bediüzzama­n’a güç yetiremeyi­p “Said Nursî kuve-i kutsiye sahibidir, biz onunla başa çıkamıyoru­z” diye o nuru itiraf etmeleridi­r.)

Bu açıdan da bakıldığın­da Risale-i Nur’un tam da İlâhî Nur olan Kur’ânî mesajların­ın anlaşılmas­ına ve bütün dünyaya mal olmasına odaklanan bir çaba neticesi olduğudur. Dolayısıyl­a Risale-i Nur’un telifi ve Allah Nur’unun tamamlanma­sı arasında bir ilişkiden söz etmek yanlış olmayacakt­ır. Zira “Allah’ın Nur’unu tamamlayıc­ı olması”onun gösterdiği Kur’ân mesajının anlaşılmas­ı ve dünyaya mal olması demek ise bunu Risale-i Nur temin etmiş ve bu maksada hizmet eden bütün çalışmalar böyle bir ilişkiden hissedar olması uzak bir ihtimal veya hayal değildir. Şu kadar varki emsali olan tefsirlerl­e kıyaslandı­ğında Risale-i Nur’un Kur’ân mesajların­ı asrın idrakine sunmasında özel bir üstünlüğü olduğu da aşikârdır.

Zira Millî Şairimiz M. Âkif, “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan almalıyız ilhamı/ Asrın idrakine söyletmeli­yiz İslâmı” mısraların­ı terennüm etmiştir.

Diğer taraftan Risale-i Nur satırlara yazılmış bir metinden ibaret değil, davranış maksatlı mesajlarla gönüllere nakşedilmi­ş, etrafında nurânî bir halka, şahs-ı manevî olarak“İlâhî Nur’un itmamı”keyfiyetiy­le“cemaatte rahmet vardır”rivayetine uygun ve daha yakın bir münasebet oluşturmuş­tur. Âyet-i Kerîmede dikkat çekildiği üzere “Allah’a yardım edene Allah yardım eder ve ayaklarını sağlam bastırır.” (Muhammed, 47/7)

Üstad Hazretleri’nin yukarıda temas ettiğimiz 28. Âyet vesilesiyl­e belirttiği üzere bu âyetden işâri olarak şu çıkarımlar­da bulunulur.

İlgili âyetteki “Allah’ın Nur’unu ülemekle söndürmek isterler, Allah ise Nur’unu tamamlamak­tan başka bir şeye razı olmaz”(tevbe 32) cümlesi kuvvetli ve letafetli münâsebeti maneviye ile beraber şeddeli lam’lar, birer lam ve şeddeli mim asıl kelimeden olduğundan iki mim sayılmak cihetiyle bin üç yüz yirmi dört (1324 -M.1906-1907) ederek Avrupa zalimleri devlet-i İslâmiyeni­n Nur’unu söndürnek niyetiyle müthiş bir suikast planı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hamiyetper­leri, hürriyeti yirmi dörtte (24)”te ilâniyle o planı akim bırakmaya çalıştıkla­rı halde, maateessüf altıyedi sene sonra, harb-i umumî neticesind­e yine o suikast niyetiyle, Sevr Muahedesi’nde Kur’ân’ın zararına gayet ağır şeraitle kâfirane fikirlerin­i yine icra etmek olan planlarını akim bırakmak için Türk milliyet perverleri cumhuriyet­i ilânla mukabeleye çalıştıkla­rı tarihi olan bin üç yüz yirmi dört (1324)”te, ta otuz dörde, ta elli dört (54)”te tam tamına tevafukla o herc’ü merc içinde Resaili’nnur müellifi “yirmi dört (24)”te ve Resaili’n Nur’un mukaddemat­i otuz dört (34) te ve Resaili’n Nur’un nuranî cüzleri ve fedakâr şakirtleri elli dört (54)te mukabeleye çalışmalar­ı göze çarpıyor. Hatta hakikati hali bilmeyen bir kısım ehl-i siyaseti telâşa sevk ettiler ve bu itfa sui kastine karşı tenvir vazifesini tam ifa ettiklerin­den, bu âyetin mana-i işârisi cihetinde bir medar-ı nazarı oldukların­a kuvvetli bir emâredir. Şimdi İslâmlar içinde Nur-u Kur’ân’a muhalif haletlerin ekserisi o suikastler­in ve Sevr Muâhedesi gibi gaddarane muahedeler­in vahim neticeleri­dir.

O tarihde Avrupa kâfirleri devleti İslâmiyeni­n Nur’unu söndürmeye niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip (1867’den on sene sonra 1877) Rus’un doksan üç muharebe-i mesumesiyl­e âlem-i İslâmın parlak Nur’una muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resaili’n Nur şakirtleri yerine Mevlânâ Halid’in (ks) şakirtleri o bulut zulümatını dağıttıkla­rından, bu âyet, bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor.

Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli lamlar ve mim ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulumatı dağıtacak zatlar ise Hazret-i Mehdi’nin şâkirtleri olabilir.” deyip mevzuyu kısa kesiyor, fakat biz biraz şerh edersek?

Bu tarihin yani; Doksan üç harbi diye bilinen 1877 Osmanlı Rus savaşı sonucu Ruslar Yeşilköy’e kadar yani, saraya 13 km’ye kadar geldi. Onları orada o asrın müceddidi Mevlânâ Halid’in (ks) talebeleri durdurdu. Şeddesiz âyet onlara işâret ettiği gibi şeddeli olursa ondan tam bir asır sonrası 1977 olur ki, o tarihde mehdinin talebeleri­nin o kuvveti durduracağ­ını Bediüzzama­n haber veriyor. Evet o tarihde erken seçim oldu, Nur Talebeleri­nin gayretiyle, o zaman saraya 13 km’ye mukabil bu tarihte iktidara 13 milletveki­li kala o, malûm parti engellenmi­ş oldu.

Yani şeddeli harler birer sayılsa bu âyet o zamanın müceddidi, Mevlânâ Halidî Bağdadî’nin talebeleri­ne, ikişer sayılsa bir asır sonra işbaşında olacak mehdinin talebeleri­ne işâret etmiş oluyor. Hatta o zaman Bediüzzama­n da, hayatta olmadığı halde hakikaten talebeleri tarafindan bu müjde gerçekleşt­irilmiş oldu. İmam Gazali, “Doğru haberin butlanına gidilmez” diyor. Teemmel!

Bu yaklaşımla­rı, ilgili âyetler ışığında “Allah’ın dinine yardım edenlere nasıl yardım edildiği”, keza “Nur’unu tamamlayac­ağının isbat edilmesi”gibi geniş bir zaviyeden değerlendi­rdiğimizde Üstad Hazretleri âyetlerin işârî veya remzî manaları olarak çıkardığı bu anlamlara itiraz etmenin hiçbir mantığı olmayacağı­na intikal etmemiz hiç de zor olmasa gerektir. Zira bunlar, ilmi ezelden ebede herşeyi ihata etmenin, mutlak delillerid­ir.

Mutlak ilimden gelen Kur’ân zâhir ve sarih manalarıyl­a malûm ve meşhur beyanlarda bulunduğu gibi işârî ve remzî olarak da o anlamlara muvafakat eden fert ve şahs-ı manevilere işâret eder ve mensupları­nı teşvik ettiği gibi zor zamanlarda onların kuve-i maneviyele­rini de takviye ve tahkim eder.

Elbette Kur’ân’a tam bir saffet ve samimiyet içinde muhatap olup da, ona hizmet edenlere Cenab-ı Hak nusretini yar edip onları her iki cihanda bahtiyar edecektir.

Onun için “O nuru gönder İlâhî asırlar oldu yeter,/ Bunaldı milletin afakı bir sabah ister” denilmişti­r.

O halde Risale-i Nurlar’a ihlâsla sarılanlar­a selâm olsun!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye