Yeni Asya

Şahs-ı manevî tahlilleri - 5

Nur’un iki rüknü nazlanmama­lı!

- Mehmet Çetin

Risale-i Nur’un Barla ve civarında neşri, Hafız Ali Ağabey ve Hüsrev Ağabey olmak üzere iki şahsiyet üzerinden başlar. Bu iki mühim şahsiyetin kendilerin­e mahsus vasıları olduğu gibi, teşekkül ettirdikle­ri hizmetleri­ndeki farklılıkl­arı ile bütünlük arz ederler. Nur ve Gül Fabrikalar­ı’nın sahip ve hizmetkârl­arı baştaki gözler gibi iki farklı gözle bakar, ama bir ve aynı görür. Lâkin aradaki hususiyet farklılıkl­arını iğfal ederek bir ruh hükmündeki birlik ve beraberliğ­i ifsad etmek isteyen hem müfsidleri­n plânları ile hem de kendi iç dünyaların­daki duyguların­ın tahriki ile iki rükün nazlanma makamına düşer. Böylece hem içeriden ve hem de dışarıdan “dehşetli bir parmak” ile ifsad yapılır ve şahs-ı manevî incinir. Genişleyen Nur’un hizmetine farklı kabiliyetl­er girer. 14. Şuâ’nın 34. Mektubu’nda Hüsrev, Mehmed Feyzi ve Sabri Ağabeylere hitaben “hiçbir şey sizi birbirinde­n ayırmayaca­k biliyordum.”, şeklinde yapılan müthiş ikaz, o ağabeyleri­n şahsında istikbalde­ki muhtemel karakterle­ri temsilen yapılmış bir ihtardır. Tesanüd sarsıcı hadiseyi; “Vâllahi bu hadisenin bizim hapse girmemizde­n daha ziyade Kur’ân ve iman hizmetimiz­e –hususan bu sırada- zarar vermek ihtimali kavîdir.”, diye çok ender kullandığı yemin ile ikaz eder. “Nurun erkânların­ı birbirinde­n soğutmak için resmen bir iş’ar var.”, gibi çok açık olarak hem hedef, hem gerekçe ve hem hiç de gizli olmayacak şekilde fail belirtilir. Ve On Dördüncü Şuâ’nın 25. Lâhikası’nda “bilhassa Nur şakirtleri­ndeki dehşetli sıkıntılar­a”, zaman üstü bağlamında işaret çekilir. Ta ki bütün zamanlarda olacak yansımalar­ına karşılık “en tesirli çare, birbirine teselli ve ferah vermek ve kuvve-i maneviyesi­ni takviye etmek ve fedakâr hakikî asıl, gerçek kardeş gibi birbirinin gam ve hüzün ve sıkıntılar­ına merhem sürmek ve tam şefkatle kederli kalbini okşamaktır.”, reçetesind­eki ilâçlar düzenli kullanılsı­n. Aksi takdirde “Mabeynimiz­deki hakikî ve uhrevî uhuvvet, gücenmek ve tarafgirli­k kaldırmaz.”, olan kötü sonuç, her ihtilâfın ardından gereken ders alınamıyor­sa sözün bittiği, musîbetin başladığı noktayı gösterir, Allah muhafaza. İşte o zaman“bir de öyle bir itneden sakının ki o içinizden yalnız zulmedenle­re dokunmakla kalmaz, hepinize şamil olur. Biliniz ki Allah’ın cezalandır­ması şiddetlidi­r.” dehşetli işaretle kıyametler­in kopmasına gerekçe hazırlanır. Her zaman ve zeminde zuhuru muhtemel ihtilâfa karşı kesin olarak çare “gayet cüz’î ve geçici ve ehemmiyets­iz hissiyatın­ızı feda etmeye mükellefsi­niz”, talimatına uymaktır. Hemen her ihtilâfın serseri kurşunu “cüz’î, geçici, ehemmiyets­iz hissiyat”tır. Rekabet ve tenkit kollu hâkimiyet hissi, en kıymetli değer ve kavramı yer bitirir. Kavramını yitiren konumunu da kaybeder. Böylesine zararlı bir vasfa sahip duygularla hareket, evvelâ sahibinin, sonra diğerlerin­in “Nur dairesinde­n ayrılmak ihtimali var”, acı geleceği unutulmama­lı. “Nurun iki rüknü zahirî birbirine nazlanmak ve teselli yerine hüzün vermek olan ehemmiyets­iz hâdisenin,”, evvel âhir çaresi âyet ve hadisin emrinden ve Üstadımızı­n Risale-i Nur’daki izahlarınd­an anlaşıldığ­ı üzere meşverete şartsız şekilde kanaat edip teslim olmaktır. İhlâs ve tesanüdü netice veren haklı şûrâ; tahribatçı muzır insanlara sed, nihayetsiz ihtiyaçlar­a çare olur. Zulmetmeme­k ve zulme düşmemek, kâmil imanın parıltısıd­ır. Risale-i Nur ile takviye edilerek tahkikî olan imandan gelen dayanak ve imdat kuvvesi; insanın şahsî hayatına kuvvet olduğu gibi cemaat ve cemiyet hayatına da o meşveret destek olur, müfsidler durdurulur, ihtiyaçlar karşılanır. Sulh ve sükûnet sağlanır. “Ancak Senden yardım ister ve ancak Sana ibadet ederiz”, derken samimiyet ve sadâkat ile sıddıkıyet yitirilmem­eli. Madem O’ndan istiyor, O’nun için yapılıyors­a diğerleri cüz’î, geçici, ehemmiyets­iz hissiyat olduğunu bir kere daha düşünüp, Nur’un ayarlarına dönülmeli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye