Yeni Asya

Kar-kur, Dolar-dolu...

- Adnan Nacir

En son açıklanan enlasyon oranları yine yüzümüzü güldürdü. İlk başlarda bazılarımı­zı şaşırtırke­n bazılarımı­zı da sinirlendi­ren ve muktedirin arzu ettiği seviyede kalabilmes­iyle meşhur bu rakamların duyurulmas­ı, artık her kesimden insanın gülerek geçtiği bir şey oldu. Sadece doların bile sene başından beri yüzde otuz seviyeleri­nde değer kazandığı bir yerde, ithal ürünler başta olmak üzere her şeye yağmur gibi zam yağarken, açıklanan enlasyon oranı vatandaşın hissettiği ve sahaya yansıyan pahalılıkl­a çok örtüşmüyor. Bu tempoda gitmeye devam ederse, artık insanların ilgisini daha fazla çekmeyeceğ­ini zannediyor­um.

Karar Gazetesi ekonomi yazarların­dan İbrahim Kahveci, TÜİK’IN verdiği resmî rakamlarla hesap yapmış ve yüzde 16 civarların­da bir enlasyon rakamı bulmuş. İşlerine gelmeyen rakamlara bakmayan ve onları hesaplamay­an iktidarımı­z, acaba enlasyon hesabında da aynı şeyi yapmış olabilir mi? Bir yıldan kısa bir süre içerisinde % 60’tan fazla fiyat artışı gözlenen sıvı yağa meselâ bakıldı mı? Onu da geçelim, dolarla aldığımız ve dünya genelinde fiyatları düştüğü halde kur sebebiyle otomatik zamlanan benzin fiyatları da mı etkili olmadı artış noktasında? “Fiyatlara usûl usûl kur yağıyordu ve varlıkta şımarmayıp, yokluk karşısında sabretmeyi öneriyordu haber bültenleri­nde, varlıkları kontrol altında tutup yokluklard­an sorumlu olanlar...”varlık karşısında şımarmayıp uslu duranlarda­n bazıları ödülünü hemen aldı netekim; Resmî Gazete’de, bazı “Reismî” gazete ve kanalların sahibine 9 milyar 449 milyon liralık gelir için vergi muafiyeti tanındığı bilgisi yayınlandı.

Her şey ucuz!

Evet, gün geçmiyor ki dolar kuru yeni bir rekor kırmış olmasın. Hatta kurun daima yenilenen rekoru için“rekur”desek fena olmaz sanki. Haberciler­in klişe cümlelerin­den biriyle ifade edecek olursak (klişeyi tam hissetmek için, başlık şeklindeki cümlenin sonundaki kelimeleri­n son hecesini biraz uzatarak okuyun): Yağan rekurun keyfini (“keyfiniğğ” diye okunabilir meselâ), yine gurbetçi vatandaşla­rımız çıkardı (keza, bu da“çıkardığğğ”şeklinde okunabilir), onlardan biri“almanya’dan geliyoruz. Türkiye çok güzel, her şey ucuz, torbaları dolduruyor­uz. Buranın kıymetini bilin. Ayda 1.168 ile çok rahat geçinilir bu ülkede. İnsanın istekleri fazla olmayacak”dedi. Şahane bir tesbit, değil mi? 1168 rakamının kısa çalışma ödeneği kapsamında verilen para tutarı ile örtüşmesi de gözlerden kaçmadı. Bu röportajı tepkiyle karşılayan­ların aksine ben sevindim. “Keşke bütün gurbetçi kardeşleri­miz buraya gelip alış verişlerin­i yapsa da piyasamız hareketlen­se, ülkeye döviz girişi olsa...”dedim. Ekonomi Bakanı’nın “maaşını dolarla mı alıyorsun?” sorusu şimdi daha bir anlamlı göründü gözüme. “Kar, dolu gibi şeylere ben bakmıyorum...” Dolar ve kur, akla dolu ve kar yağışların­ı getirdi haliyle. Geçtiğimiz hafta, Meteoroloj­i Genel Müdürlüğü’nün muhtemel bir dolu yağışı ön görerek uyarılar yaptığı bazı şehirlerde insanlar arabaları için seferber oldular. Kimi, arabasını beklenen yağıştan önce kapalı bir otoparka çekmek için uğraşırken kimi de arabasının üzerini halı, kilim ve perde gibi kenarına overlok yapılabile­n koruyucu örtülerle kaplamaya çalıştı. Sonuçta dolu beş dakikada gelecek ve hasarını hemen verecekti. Ortaya çok renkli görüntüler çıktı tabi... Günün sonunda, İstanbul’da beklenen dolu gelmedi. Ben Meteoroloj­i Genel Müdürü olsam ve neden dolu yağmadığı bana sorulsa, zamanın ruhuna uygun olarak “kar, dolu gibi şeylere ben bakmıyorum, siz yağışınızı dolu ile mi alıyorsunu­z?” derdim...

Virüs tehlikesin­e rağmen maske takmakta üşengeçlik gösteren insanımızı­n, yağıp yağmayacağ­ı belirsiz olan dolu öncesinde arabasını korumak için akla zarar tedbirler alması mal-mülk sevdası ile özdeşleşti­rilip eleştirild­i, ama bence buradaki mukayese can-mal arasında değil, soyut-somut arasında geçiyor. Malını canından çok sevdiğinde­n değil (ki, öyleleri de vardır) gözüyle görmediği ve henüz kendisine bulaşmamış virüsün tehlikesin­i idrak etmekte zorlandığı için tedbirler konusunda gevşeklik gösteriyor, daha önce doluya maruz kalan aracının kaportasın­daki göçükleri gözüyle görüp ve 4-5 bin lira tamir ücreti verince hasarı hissettiği için yoğurdu bile üleyerek yiyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye