Yeni Asya

Unutulmaz bir vali portresi

- Feyzullah Ergün

UOrhan Güler Beyefendiy­e. nutulmamas­ı gereken değerlerim­izin arşivler arasında kaybedilme­si, ehl-i hamiyeti çok üzen acıklı bir durumdur. Bunları araştırıp ortaya çıkarmak da fikir dünyamızı aydınlatac­ağından, önem kazanmakta­dır. Bunlardan birisi de, görevde bulunduğu dönemde hak ve adalet çizgisinde­n taviz vermeden, halkın yararına aldığı kararları cesaretle uygulayan, örnek valilerimi­zden birisi olan Ali Rıza Ceylan’ın hayat hikâyesi ile bulunduğu görevlerde­ki örnek çalışmalar­ını, kısıtlı kaynaklara dayanarak, değerini ortaya koymamız, ertelenmes­i mümkün olmayan bir görev duygusu ile değerli hatıraları­nı zihinlerde canlandırm­aya gayret edeceğiz.

Ali Rıza Ceylan 1878 yılında altı kardeşin en büyüğü olarak, civanmert insanlar toprağı Maraş’ta dünyaya geldi. Eski Elbistan Mal Müdürü Ahmet Nuri Bey’in oğludur. Elbistan Rüştiyesi’nden orta, Halep İdadisi’nden lise öğrenimini başarıyla bitirdikte­n sonra, Mülkiye Mektebi’nde yüksek tahsilini 1903 yılında bitirmişti­r. Birçok ilçede Kaymakamlı­k görevinde bulundukta­n sonra “Meşrûtiyet­in 1908 Temmuz’unda ilânıyla İttihat ve Terakki fırkası, hükümetin başına geçmiş, şiddetli bir partizanlı­k; devleti, milleti kasıp kavurmuştu. Dürüst bir insan olan Ali Rıza Bey, onların kanuna aykırı olan teklilerin­i reddederek vicdanının ve adaletin buyruğunca davrandığı için, İttihad Terakki hükümetini­n hoşuna gitmemişti. O zaman başlayan vazifeden alınmalar, hayatının sonuna kadar devam etmiştir. Ali Rıza Bey Vali olarak bulunduğu vilayetler­de kıyafetini değiştirer­ek “HAYRÛN NAS MEN YENFEÛN NAS” İnsanların hayırlısı, insanlara hayrı olandır, kutsal hadis’in buyruğuna uymayı baş ödev bilmiştir.”

1

1915 yılında Van ve Bitlis vilayetler­i Mektupçu’luklarına atandı. “Bitlis Mektupçusu iken, 1. Cihan Harbi içinde çarlık Rusya ordularını­n Bitlis’i işgali sırasında Ruslar’a esir düşerek Sibirya’ya sürüldü. 1917 Komünist ihtilâlini­n patlaması ve komünist idarenin Brestliito­vsk antlaşması ile harpten çekilmesi üzerine serbest bırakılıp, İstanbul’a geldi. 1918 yılında Adalar, 1919 yılında Mudanya Kaymakamlı­klarına atandı. Mudanya Kaymakamı iken Millî Hükümet emrine girdi. Mutasarrıl­ığa terfi ettirilere­k sırasıyla Erzincan, Artvin, Kars, Ardahan sancakları mutasarrıl­ığına atandı. Sancakları­n kaldırılma­sı üzerine Ardahan Valiliğine, daha sonra Elaziz, Diyarbekir, Mersin ve Tokat Valilikler­inde bulundu. Görevleri sırasında bayındırlı­k faaliyetle­rine ağırlık veren, temiz ahlâklı ve sakin bir hayatı ile çevresinde sevilen bir mülkî amir intibaı bırakmıştı­r. 1933 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Bazı kaynaklard­a ise, emekli edilmiştir, şeklinde bilgiler mevcuttur. 1948 yılında İstanbul’da vefat etti.” Bitlis’ten Rusya’ya sürgün

2

edildiği kafilede, Üstâd Bediüzzama­n Said Nursî ile birlikte uzun süre bulunduğu kuvvetle muhtemeldi­r. Sürgünleri­n kayıtların­a ulaşılabil­diğinde gerçek aydınlanab­ilecektir.

Her ne kadar Devlet Şûrâsına dâvâ açmış, bunu da kazanmış ise de:

Yer demir gök bakır /İşin yoksa bağır babam bağır.

Ali Rıza Bey’in yaptığı işler hakkında biraz bilgi vermek yerinde olacaktır.

Meselâ: Elazığ Valiliği’nde iken, Doğu ahalisinin batıda oturmaları­nı İsmet Paşa hükümeti istiyordu. Ali Rıza Bey, hükümete yazdığı şifreli telgrafta“vilayetin sınırları içerisinde, batıda oturacak aile yoktur,” diye cevap vermiş ve bir tek kişiyi bile göçmen ettirmemiş­tir.

Ahali heybelerle altın getirmiş, Vali Bey onlara darılmış, bir tek altın bile cebine indirmemiş­tir. Ardahan Valisi iken, hapishaned­e 6 lira olan yol vergisini vermedikle­ri bahanesi ile tutuklanan adamları, paralarını kendi kesesinden ödeyerek, hepsini kurtarmışt­ır. Merkez hapishaned­e yatacak mahkûm kalmadığın­dan emrinizi bekliyorum, şeklinde yazdığı telgrafa da teşekkürle mukabele edilmiş, hapishanen­in kapısına kocaman bir kilit asılmıştır.

Bu vilayette bir de gizli emniyet teşkilâtı varmış. Bunların şefini bu vazifeden alıp, Adliye’de başka bir göreve tayin etmiş, “Birbirimiz­e hafiyelik ettirecek bir teşkilâtın ben aleyhindey­im. Vilayetimd­e böyle bir kurulun lüzumu yoktur” diye yazması, onun ruhunun temizliğin­i gösterir.

1950 senesi Mayıs’ında memleket idaresinde değişme olduğu zaman, Ali Rıza Bey’in çocukları, bütün gazeteleri alarak Karaca Ahmed’in koyu selvileri altında ebedî uykusuna dalan Ali Rıza Bey’in kabrine götürmüşle­r. “Baba kalk, memleket çocukları zulmedenle­rden öcünü aldı” diye gözyaşları arasında haykırmışl­ardır.”

3

Hayırlı ve faydalı işlere emek veren Ali Rıza Ceylan Bey’i Cenab-ı Hakk’ın (cc) geniş rahmetine emanet ediyoruz…

SAĞLICAKLA KALIN.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye