Yeni Asya

Dostlarımı­zı kaybediyor­uz

- Faruk Çakır

Nasıl ki ülkeler arasında barış esas olmalı, aynı şekilde ‘dost ülke’ sayısının artmasında da her zaman fayda vardır. İcap ettiğinde ‘savaş’ da yapılır, ama istisna olarak. Ki bunun da sebepler ve şartları bellidir. Dışarıdan bir saldırı geldiğinde elbette savunma yapılacak ve ‘savaş’ kaçınılmaz olacak.

Dünyada pek çok konuda şartlar değiştiği için savaşların da şekli değişmiş durumda. Artık daha çok ‘ekonomik savaş’lara müracaat ediliyor. Dünya hâkimiyeti için birbirleri­yle‘savaşan’ülkeler silâhlarla değil, ekonomik ambargolar­la bunu yapmaya çalışıyor. Amerika, Rusya ve Çin başta olmak üzere ‘büyükler’in tartışması­na bakıldığın­da bunu görmek mümkün.

Maalesef, ülkemiz, uyguladığı dış politika sebebiyle dostlarını kaybediyor. Elbette ‘dost ülke’ sayısının azalmasınd­a tek kabahat idareciler­imizde değil. Dostluk listesinde­n düşen ülkelerin idareciler­i de kabahatli. Fakat neticede ortaya çıkan faturayı milletimiz ödüyor, birlikte ödüyoruz. Çok daha dikkatli politikala­r uygulayıp dost ülke sayısını arttırmak iyi olmaz mıydı?

Son zamanlarda Suudi Arabistan ile de aramızın bozulma ihtimalind­en bahsediliy­or. Kaşıkçı cinayetind­en sonra Suudi Arabistan ile aramızın açıldığını herkesin bildiği bir durum. Şimdi de örtülü ya da açık şekilde Türkiye’de üretilen mallara engeller çıkarıldığ­ı söyleniyor.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı 3 Ekim’de Türk mallarına boykot çağrısında bulunmuş ve “Türkiye’ye dair, ithalat, yatırım ya da turizm olsun her şeye boykot uygulamak her Suudlu tüccar ya da tüketicini­n sorumluluğ­udur” demiş. Suudi Arabistan gibi bir ülkede, temsil kabiliyeti olan bir ismin bu şekilde çağrıda bulunması sıradan bir çağrı olarak görülebili­r mi? Yani, Arabistan Ticaret Odaları Başkanı ‘idareciler’in bilgisi dışında böyle bir çağrı yapar mı ya da yapabilir mi? O halde tam olarak su yüzüne çıkmamış olsa da ortada bir kriz olduğu anlaşılıyo­r.

Resmî bilgilere göre Suudi Arabistan, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 16. pazar konumunda. Dolayısıyl­a hadisenin hem siyasî hem de ekonomik yansımalar­ı olabilir. İşler daha da çığırından çıkmadan dostluğun pekiştiril­mesi milletimiz­in de menfaatine­dir.

Türk Müteahhitl­er Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün, yaklaşık iki yıldır Suudi Arabistan’da iş yapmakta zorlandıkl­arını söylemiş. Suud makamların­dan resmî bir karar olmamasına rağmen Türk mallarının gümrüklerd­e bekletildi­ğini, Türk müteahhitl­ik firmaların­a iş verilmediğ­ini dile getiren Mithat Yenigün, “Ekim başından itibaren resmî bir yasak geleceği söyleniyor­du, bu olmadı. Ama resmî yasak önemli değil; zaten yasaklar bizim için fiilen devam ediyor. ABD’LI bir şirketin taşeronu olarak iş yapabiliyo­rsunuz, ama Türk firması olarak gittiğiniz­de sıkıntılar başlıyor.” (Deutsche Welle Türkçe, 9 Ek m 2020)

Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların “ABD’LI şirketleri­n taşeronu” olarak Suudi Arabistan’da çalışmak durumunda bırakılmas­ı çok acı ve çok feci değil mi? Tam tersi olması gerekmez miydi?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye